Nadir Temeloğlu

nadir@aydinlik.com.tr

Son Yazıları

Basınımıza saldırı beğendiremedik

İran'ın Israil'i vurması sonrası hükûmete yakın medya nerdeyse benzer başlıklarla çıktı. Dışişleri Bakanlığı, açıklamasında "itidal" çağrısı yaparken, AK Parti'ye yakın gazeteler "böyle saldırı olur mu" başlıkları attı. Önce olguları yazalım: -İran, tarihinde ilk kez İsrail’i topraklarından ateşlediği füze ve İHA’larla vurdu. -Operasyon Gazze ve Batı Şeria’da Filistinlilerin coşkusuyla karşılık buldu. -İşgalciler 7 Ekim’den beri ilk defa bir gece Gazze’ye operasyon düzenleyemedi. -Daha önce İran’ı uyaran ABD operasyonlar sonrası hiçbir şey yapamadı. -Demir Kubbe delindi. -Daha önce İran’ı uyaran ABD operasyonlar sonrası hiçbir şey yapamadı. -Ben Gurion Havalimanı ve Pivatim Askeri Havalimanı da ciddi hasar gördü ve hizmet dışı kaldı. -İsrail medyasına göre, operasyon Tel Aviv'e 5 milyar şekele (1,35 milyar dolar) mal oldu.

Yazının Devamı

Roman Kafka’dan sonra bitti mi?

Fakat başta da söyledik. Roman, hümanizmanın çocuğudur. İnsan faaliyetinin doruklarından bir tanesidir. İnsanlık var oldukça ve insanlık adına mücadeleler sürdükçe, roman duvarları yıkmayı sürdürecek. Yeni, özgün biçimleri ortaya çıkmaya devam edecek

Hürriyet gazetesinden Zeynep Bilgehan, yazar Pınar Kür’le geçen pazar bir söyleşi yaptı.(1) Kür şunları söylüyor:

Yazının Devamı

İnsancıllığı yok etme girişimi

Sanat eserlerine saldırı adı altında bir tür bilinci terse çevirme eylemiyle karşı karşıya kalıyoruz. İnsanı ve insanlığı kurtarma adı altında, insanlığın yarattığı değerleri yok etmek. Yani yine insancıllığı yok etmek. Bu eylemler, her ne kadar masum görünse de Bruno’yu veya Ortaçağ’da kitapları yakmaktan farksız

“Büyü”den çıkan sanat, insan faaliyetinin en eskilerinden ve en etkililerindendir. Yalnızca insanın estetik beğenisine seslenmez. Sanatı takip ederek insanın öyküsüne ulaşırsınız. İnsanın doğaya, topluma ve dolayısıyla yine kendisine dokunuşudur. Aynı zamanda dünyaya müdahalenin ve evreni değiştirmenin yöntemidir. Sanat üretimi toplumsal tepkinin de bir parçasıdır. Haliyle politikayı etkilemenin de araçlarından biridir.

Yazının Devamı

Bombayı sevmeyi öğretecek Dr. Garipaşk’a gerek yok

Nükleer bombalar, 1945’ten sonra bir tek sinemada patladı. O günden bugüne dünyanın her yerinde milletlerin ve halkların direnişini kırmakta yetersiz oldukları kanıtlandı. Fakat yine de nükleer silahlar, emperyalizmin hedefindeki ulus-devletlerin caydırıcı bir güç haline gelmesi için önemli. Atlantik’in doğrudan hedefi olan Türkiye’nin nükleer geliştirme kapasitesini artıracak ülkeler ise Avrasya’da bulunuyor.

Yeni bir nükleer savaşın eşiğinde miyiz? Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik özel askerî harekâtı başladığından bu yana, en çok tartışılan konulardan bir tanesi bu. Son olarak Rus devletinin dış politikasının belirlenmesinde önemli etkiye sahip olan stratejist Aleksandr Dugin, “3. Dünya Savaşı bir anlamda başlamış durumda. Sadece bunun ilk aşamasındayız. Bu ise nükleer savaşa dönüşebilir. Nükleer savaşa biz hiçbir zaman bu kadar yakın olmadık.” dedi.(1)

Yazının Devamı

Yeni bir komünist sanat formu mu doğuyor?

Žižek, web romanlarının beklenmedik bir özgürleştirici potansiyel barındırdığına, birçok özelliğinin yeni bir komünist sanat formunun yükselişine işaret ettiğine dikkat çekiyor. Fakat Žižek, devrimci değil evrimci bir anlayış sergiliyor: Kendiliğindencilik. Oysa küresel saldırganlık kendi politikasını estetize etmeyi sürdürürken, buna ancak sanatın politize edilmesiyle karşı konulabilir.

Dünya dönüyor. Tarih ilerliyor. Hayatımıza her gün teknolojinin yeni biçimleri hızla giriyor. Bu durum sanatı, sanatçıyı, sanat üretimini etkiliyor. Eski biçimler çözülürken, yeni biçimler insanın kullanımına daha hızlı sunuluyor. Özellikle genç sanatçılar dijital alanlara yöneliyor. Dijital sanatlar da genç tüketici kitlenin ilgisini daha çok çekiyor. Artık sinema için kameraya, sete; resim için fırça ve tuvale; edebiyat için kâğıda pek ihtiyaç kalmıyor. Aynı zamanda teknolojik nimetlerden yararlanmanın getirdiği üstünlük ve yeni dijital mecralar, sanatın daha izlenilebilir, tanınabilir, tartışılabilir olmasının önünü açıyor. Sanat kitleselleşirken, niteliğinde de değişimleri beraberinde getiriyor.

Yazının Devamı

Masumiyetini yitirmiş oyunlar dünyası

Çağcıl futbol emekçi yataklarında gelişti. Fakat tekelleşme ile patronların, şirketlerin ve kara para aklayıcılarının eline geçti. Futbolcular modern gladyatör. Taraftarlar bankamatik. Bu sistem, şiddeti körüklüyor, sahayı arka plana atıyor, seyir zevkini düşürüyor. Spor ve özelinde futbol, kabile düzeninde ve ilkçağlardaki gibi avı yakalama, rakibi öldürme halini alıyor

Çevre kirliliği, hormonlu gıdalar, obezleştiren hazır yiyecek kültürü... Spor ve beden eğitimi, çağımızda insan sağlığı için önemli. Hem vücut hem akıl zindeliği, karakter, ahlak ve erdem eğitiminin bir parçası. Spor, insan-insan arasındaki rekabetin yansıması olarak gelişti. Yarışma ve başarı, kimi zaman vahşi boyutlarda kimi zaman ise eğlenceli ve masum olarak hayatımızda yer aldı. Fakat giderek mafyalaşan sistem, eğlenceyi daha fazla şiddete çeviriyor. Gösteri toplumunun çelişkileri giderek derinleşiyor. Bunun en çarpıcı örneğini, yeşil sahalarda izliyoruz. Futboldaki şiddet tırmanıyor. Son olarak hakem Halil Umut Meler'e yönelik yumruklu tekmeli saldırı, sistemin ahlakî çöküşünü de gösteriyor.

Yazının Devamı

Saatleri Ayarlama Enstitüsü gibi çöküş

Her sistem kendi insan tipini yaratır. Avrolu bigudiler, çarpık konuşmalar, moda yarışmalarından fırlayan karikatür tipler, kendisini “kocası” üzerinden var edenler, Tiktok ve Onlyfans'ta Atatürk benzerliği veya bedenini teşhir ederek milyonları cebe indirenler... Bugün televizyonlarda büyük ilgi çeken haberler olarak izlediğiniz Dilan Polatları, Candan Kardeşleri bir mizah örneği ya da gülüp geçilecek kişiler sanmayın. Onlar bu sistemin ucubeleri değiller. Ucube bir sistemin ortaya çıkardığı sonuç aslında. Sadece bunlar mı? Hayır. Kara para aklama, vurgunculuk, ünlü futbolculara kadar uzanan ponzi türü (saadet zinciri) dolandırılma hikayeleri...

İdeolojik mücadele ve devrim kavgası yeni insanı yaratmak için verilir. Bunun en güzel örneğini Türk Devriminde görüyoruz. Cumhuriyet Devrimi, ortaçağ ilişkilerini temizlemeyi önüne koydu. Hedefini, “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz.” diye belirledi. Bireyi ağanın marabası, kulu olmaktan çıkardı. Üreticiyi baştacı yaptı. Kadını özgürleştirdi. “Medeniyetin esasını, ilerleme ve kuvvetin temelini aile hayatında” gördü. Çürümeyle mücadele etti. Sağlıklı nesiller yetiştirmeyi görev belirledi. Kemalist Devrimin 1945'ten sonraki kireçlenme ve 1980'den sonraki karşıdevrim süreçlerinde çürüme hızlandı. Kurulan Mafya-Gladyo-Tarikat rejimiyle toplum bir bütün olarak hedef alındı. Kadın kafese kapatıldı. Gençler uyuşturucu ve LGBT kültürüyle zehirlendi. Üreticilerin yerini kolay yoldan para kazanma, köşe dönmecilik, rantiye, borsa vurgunculuğu aldı. “Sosyal medya fenomenleri” ve “infuluencerlar” bu sistemin son yıllardaki parlayan yıldızları oldu. Adeta para sayma makinaları haline geldiler. Üniversite sıralarında diz çürütmek, bilim yapmak, iş bulmak, düzenli çalışmak, “enayilik” olarak görülmeye başlandı. Emek gücünü ucuzlatan, her yere üniversiteler açarak okumuş ama atanamamış mezunlarla ülkeyi dolduran, liyakat ölçülerini bozan, ihtiyaca göre insan yetiştirmeyen sistem; bu değirmene su taşıdı, alan açtı.

Yazının Devamı

Sur Kültür Yolu Festivali başladı! Mezapotamya’dan günümüze dinler, kültürler, sesler, kokular

Dokuz bin yıl yönetim merkezi olmuş tarihi surlar, şimdi 9 günlük büyük bir festivale ev sahipliği yapıyor. Cezeri’nin robotları, yapay zekâ ile birleşen binlerce Atatürk fotoğrafı, yıkıntılardan ayağa kalkan kiliseler, Türk müziğinin Ermeni ustaları, antik çağ kokuları, dünyadan insan manzaraları… Hepsi ve daha fazlası Sur’da sizinle...

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 100 gün boyunca 11 ayrı ilde yapılan, dünyanın en uzun süreli festivalleri arasında yer alan Türkiye Kültür Yolu Festivalleri’nin yeni durağı Diyarbakır oldu. 14 Ekim’de başlayan ve 9 gün sürecek olan Sur Kültür Yolu Festivali’nde 40’tan fazla noktada 500’den fazla etkinlik düzenlenecek. Festival süresince, Dağ Kapı Meydanı, KeldaniKlisesi, Ulu Camii, Paşa Hamamı, Hasan Paşa Hanı, Hz. Süleyman Camii, Keçi Burcu, Kurşunlu Camii, SurpGıragos Kilisesi, Şeyh Muhtar Camii, Mesudiye Medresesi, Meryam Ana Kilisesi, Kervansaray, Cemil Paşa Konağı, Diyarbakır Arkeoloji Müzesi, Dicle Köprüsü, Ben Ü Sen Burcu gibi kadim kentin simge mekânları kültür sanat ve müzik rotası olacak. Festival kapsamındaki konserler ise güvenlik nedeniyle iptal edildi.

Yazının Devamı

Yapay Zekâ ve ödüller

Müzik giderek elektronikleşiyor. Dinleyici ne der bilinmez ama fazla elektronikleşme müziği öldürme eğiliminde.

Çünkü benzer ritimlerde, aynılaşan ses tonlarını duyuyoruz.

Yazının Devamı

'Zevk Çağı' dedikleri...

Rolling Stones, Associated Press (AP), Der Spiegel...

Bu hafta Batı merkezli bütün yayın organlarının kültür-sanat sayfaları, Janelle Monáe güzellemesi yaptı.

Yazının Devamı

Sızlananlar ve nefret kusanlar: Yankı odasının müdavimleri

Camekânda kadın satan ülkelerin göbeğinde çıktı kürsüye. Cezayir’de, Libya’da, Vietnam'da, Afganistan'da, Irak'ta, Suriye'de, Afrika’da ve Asya’da kadınlara tecavüz edenlerin göbeğinde çıktı kürsüye. Pedofilinin serbestleştirilmesi için imza atan aydınların ülkesinin göbeğinde çıktı kürsüye. Cinsiyetsizliği dayatıp “kadın”ı tarihten silmeye çalışanların göbeğinde çıktı kürsüye.

Parklarda, köprü altlarında, sahillerde, alışveriş merkezlerinde sığınmacılar yatmasın diye çiviler döşeyenlerin göbeğinde çıktı kürsüye.

Yazının Devamı

Yeseninci haytalık veya uç beyi olmak

"Yoruldum yaşamaktan yurdumda

İçimde engin kırlara açılma özlemi

Yazının Devamı

Türk Edebiyatı-Türkçe edebiyat tartışması dile indirgenemez

Türk Edebiyatı-Türkçe edebiyat tartışılmaya devam ediyor. Aslında basında konuyu ilk Aydınlık ele aldı. 16 Aralık 2015'te, henüz Türkçe edebiyat kimsenin gündeminde değilken, kültür sanat sayfamızda yaklaşan tehlikeye dikkat çektik. 2020'nin Aralık ayında da, şair ve yazarlarla konuşarak dosya şeklinde işledik. O günlerde, Türkçe edebiyat teriminin kullanılmasını talep edenlerin sorularımıza yanıt vermekten kaçtıklarını ve kendi mecralarında bu yayınları yaptıklarını da not düşelim. Şu an yürüyen tartışma biraz edebiyat dünyasının içinde sınırlı. Tarihçi İlber Ortaylı, konuyu önceki gün Hürriyet'teki köşesine taşıdı. Aslında iyi de yaptı. Bu iki nedenle önemli: 1. Bu konu yalnızca edebiyat alanının tartışması değildir. Bütün sanat dallarını hatta tarih, sosyoloji gibi bilimin diğer dallarını da kapsamaktadır. 2. Bu yalnızca bir ulusa ait dil tartışması değildir, evrensel bir yönü bulunmaktadır.

Yazının Devamı

Taylan Sorgun'un Aydınlık'taki mesaisi

Aydınlık Gazetesi'ne 2016’nın Ağustos sonunda geldim. Taze gazeteciyim, mesleğin esaslarını öğrenmeye çalışıyorum. Ya eylül sonu ya ekim başıydı. Genel Yayın Yönetmenimiz yanına çağırdı. Yanında deri ceketli, keskin bakışlı biri, önünde dosyalar. Oturuyorlar. İlker Yücel, takdim ediyor: Taylan Sorgun. Taylan Hoca’yı biraz anlatıyor, beni ona tanıtıyor, görevi söylüyor. Her hafta yazı yazacak, bir sayfa onun, sayfanın sorumlusu benim.

Yazının Devamı

Tevfik Fikret'in 'sis'i ve 'rücû'su

Aydınlık Gazetesi'nin tarihî binası, Haliç manzaralıdır. Bazen kafamı çevirip pencereden dışarı baktığımda, özellikle kış günlerinde sisin şehrin silüetini sildiği zamanlarda, aklıma o ünlü matlâ (başlangıç beyiti) gelir: “Sarmış yine âfâkını bir dûd-ı munannid/Bir zulmet-i beyzâ ki peyâpey mütezâyid...” (Sarmış yine ufuklarını yine inatçı bir duman, bir beyaz karanlık ki gittikçe çoğalan.)

Sis, siyasî çözülüşün toplumsal yıkılışa döndüğü bir devrin şiiridir. Tevfik Fikret'e göre bu dönem “sütre-i muzlim” yani karanlık örtüdür. Hatta şiiri, çığlıkla bitirir: “Örtün, evet, ey facia... Örtün, evet, ey şehir.”

Yazının Devamı

NATO taraftarlığı bugün böyle işliyor

Tarih, 17 şubat 2022. ulusal kanal'da fikir meydanı programındayız. bir gün sonra türkiye'nin nato'ya girişinin 70. yılı. anketlere göre Türk Milleti Ukrayna'da ABD ve NATO'yu sorumlu görüyor. Henüz Rusya'nın Ukrayna müdahalesi başlamamış ama yükselen fiyatlarla birlikte, gıda ve enerji güvenliği gündeme oturmuş. Bunu, Türkiye'nin ABD ve NATO'ya bakışını konuklarla birlikte konuşuyoruz.

Konuklardan biri, emekli bir korgeneral. Söze, "Türkiye'yi NATO'dan çıkartmazlar çünkü Türkiye'ye ihtiyaçları var." diye başladı. Türkiye'nin NATO'nun ucuz askeri olduğunu vurgulayan komutanımız, ABD'nin Türkiye'yi kullanmakta hâlâ hevesli olduğuna dikkat çekiyor. Komutanımız sözlerini özetle şöyle sürdürdü: "Türkiye NATO'dan çıkabilir mi? Bana göre çıkmamalı ama çıkmaya kalksak bile, bizi çıkarmazlar. Bizi kimse desteklemez. İyi bir hesap yapmadan NATO'dan çıkılmamalı. NATO sayesinde Avrupa'da yerimiz oldu, silahlarımız modernize oldu, Rusya'nın denetimine girmemiz veya parçalanmamız engellendi. Rusya, Türkiye NATO'da diye bize yakın. Türkiye'nin NATO'da olması, NATO'nun onun yanında olması için yeterli bana göre. Ucuz hesaplar yapıyoruz. Keşke çıksak da bir görsek. Ne oluyor, ne bitiyor. Neler geliyor başımıza. Çıktığımız gün Kıbrıs'ın nasıl elden gideceğini göreceğiz. O zaman kim olacak yanımızda? Size düşman olsa bile böyle bir örgütün içinde bulunmak önemli. Çıkın NATO'dan ve görün."

Yazının Devamı