Yandex
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İmamoğlu davası ‘soygun’a indirgenemez

Nadir Temeloğlu

Nadir Temeloğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, ‘İmamoğlu çıkar amaçlı suç örgütü’ iddianamesini tamamlandı.

143 eylemden sorumlu tutulan Ekrem İmamoğlu’nun 849 yıl 6 aydan 2 bin 430 yıl 6 aya kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.

İddianame aslında şunu öne sürüyor: İmamoğlu kurduğu suç örgütünün sermayesi ile önce CHP’yi ele geçirmeyi sonra da cumhurbaşkanı olmayı hedefledi.

Oysa gazete manşetlerine bakıyoruz, durum tam tersi. Sadece soygun var, vurgun var.

YANLIŞ HESAP

Sabah gazetesi, “Tarihin en büyük yolsuzluğu” manşetini atmış.

Türkiye gazetesi, “Tarihin en büyük soygun davası” ifadesini kullanmış.

Yeni Şafak, “143 eylem 160 milyar vurgun” üst başlığının ardından şöyle devam etmiş: “CHP’yi de yaktı.”

Akit, “Asrın hırsızı” diye yazmış.

Maalesef hükûmete yakın medya, yolsuzluğu öne çıkararak işin esasını kaçırıyor.

Bu da hükûmetin tavrından kaynaklanıyor. Çünkü maalesef dava boyunca sürekli çıkar örgütü, suç örgütü vurguları yapılıyor. Paralar öne çıkıyor. Elbette bu paraların yolsuzluk boyutu var. Ama bu basit bir cebe indirme durumu değil. Paranın büyüklüğü bile hedefi aslında işaret ediyor. Hesap yalnızca 160 milyarla tutulamaz. Buna İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin malî ve insan kaynaklarını ekleyin. CHP’nin kaynaklarını ekleyin. Ortaya çok daha kabarık bir fatura çıkıyor.

İMAMOĞLU’NUN VE BATI’NIN STRATEJİSİ ORTAK

Zaten iddianamede iktidar için CHP’nin nasıl ele geçirildiği anlatılıyor:

“38. İstanbul İl Kongresi’nde ‘delegeleri satın alarak’ desteklediği il başkanının seçilmesini sağlayan örgüt liderinin 04-05.11.2023 tarihinde yapılan Cumhuriyet Halk Partisi 38. Olağan Kongresi’nde Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşısında aday olarak Özgür Özel’i belirlediği, İstanbul İl Başkanlığı seçimlerinde yaşanan sürecin benzerinin genel kurultayda da yaşandığı, ‘delegelerin satın alınarak’ Özgür Özel lehine oy kullanmaları sağlanmıştır. Olağan kurultay’da yaşanan usulsüzlükler hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma derdesttir.”

Bu konuda Akşam gazetesi, “Paraları CHP’yi ele geçirmek için kullandı” diyerek meselenin ucundan yakalasa da esası kaçırmış oluyor. Çünkü konu bununla sınırlı değil. İmamoğlu’nun Türkiye’deki iktidar stratejisi ile Batı’nın Türkiye’ye biçtiği iktidar stratejisi uyuşuyor. Bunu gözden kaçırmak, meseleyi soyguna indirgemek meselenin içini boşaltıyor.

Çünkü İmamoğlu CHP’yi ele geçirirken, İBB üzerinden iktidara yürürken; Batılı güçler de İmamoğlu’nun önünü açıyordu:

1. RAND Raporu: RAND Corporation 2020’de hazırladığı “Türkiye'nin Milliyetçi Rotası” başlıklı raporunda, stratejik hedefini “Erdoğan’ı yıkmak” olarak belirliyordu. Erdoğan’a karşı “en zorlu adayın Ekrem İmamoğlu” olduğunu belirten rapor, CHP-İYİ Parti-HDP (DEM) bir araya getirilebilirse “otoriter Erdoğan yönetimini” devirebileceğini ve Batı yanlısı demokrasinin tekrar kurulacağını ifade ediyordu.

KILIÇDAROĞLU’NUN ÜSTÜ BU YÜZDEN ÇİZİLDİ

2. ABD Kılıçdaroğlu’nu harcama kararı aldı: 2023 seçimleri öncesi RAND Corporation, Brookings Enstitüsü gibi ABD’nin yol haritasını çizen kuruluşlar, “Türkiye’yi hizaya getirme” faaliyetlerini artırmıştı. Bu doğrultuda Kılıçdaroğlu’nun üstünün çizildiği, yerine İmamoğlu’nun geçirilmeye çalışıldığı belirtilmişti.

3. NED’in seçimlere müdahale itirafı: ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi’nin 28 Mart 2023’teki oturumunda Ulusal Demokrasi Vakfı (NED) Başkanı Damon Wilson, 14 Mayıs 2023 seçimlerine müdahale ettiklerini, bunun için gizli bir örgütlenme içinde olduklarını ve isimlerini gizledikleri bir takım kuruluşlara para yardımları yaptıklarını yeminli ifadesiyle itiraf etti. NED, 2020’deki RAND Raporu doğrultusunda CHP adına propaganda çalışmaları yürüttü.

İmamoğlu’nun da Chatham House ziyaretinden İngiliz Büyükelçisi’yle gizli yemeklerine kadar attığı tün adımlar, işte bu stratejik işbirliğinin pratiğidir.

İşin özü, İmamoğlu yolsuzluk yapmak, cebini doldurmak için bu adımları atmadı.

İddianamenin önemi şu: Batı’nın Türkiye’de iktidar planlarını nasıl yürüttüğünü gözler önüne seriyor.

İddianamenin özünde aktarıldığı gibi, iktidar amaçlı bir suç örgütü oluşturuldu. Bu yolda taşları yabancı istihbarat örgütleri temizledi.

Hedef Türkiye’yi ele geçirmekti.

O yüzden bunu soyguna vurguna indirgemek, yetersiz kalıyor.

Dahası Türkiye’nin önündeki tehdidi perdeliyor.

DÜNYA’NIN MANŞETİ ÜRETİM DEVRİMİ’NİN ÖNEMİNİ GÖSTERİYOR

Dünya gazetesi dün “Üretim-tüketim makası en açık noktada” manşetiyle çıktı.

Naki Bakır yazısında, “Türkiye İstatistik Kuru­mu’nun (TÜİK) eylül ayı iti­barıyla açıkladığı sanayi üretimi ve perakende satış en­dekslerine göre, uygulama döneminde üretimi baskılayan sıkılaşmanın tüketimi caydırıcı etkisi ise sınırlı ve üretim ivmesi tüketimde­kinin çok gerisinde kaldı. Söz konusu 28 aylık dönemde sanayi üretimi iniş çıkışlı bir se­yirle çoğu ayda yıllık bazda gerilerken, perakende ticaret satış hacmi genelde çift haneli yıllık artışlar kaydetti.” ifadelerini kullanıyor.

AK Parti hükûmeti, şu an neoliberal programı uygularken enflasyonu “öcü” gibi Türk milletinin önüne koyuyor. Enflasyonu azaltmak için de ekonomiyi soğutma, talebi bastırma programını uyguluyor.

Bu tablo bizi esas odalanmak gereken yerin üretim ve istihdam olduğunu gösteriyor. Dünya gazetesinin manşetinin biricik gerçekliği budur.

Çözüm, Üretim odaklı ekonomiye geçmektir. Kaynakları üretime aktarmaktır.

Vatan Partisi’nin 76 maddelik Üretim Devrimi programı, herkesin incelemesi ve önüne koyması gereken yol gösterici bir program olarak karşımıza çıkıyor.

Türkiye’nin Üretim Devrimini başarmaktan başka çaresi yoktur.

YENİ BORSAZEDE OLMAMASI İÇİN SIKI DENETİM

DİLEK GÜNGÖR-SABAH

Sermaye piyasalarında manipülasyonla mücadelenin dozunu artıracak yeni düzenlemelere start verildi. Geçtiğimiz günlerde hem Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek hem de Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Ömer Gönül'ün sinyalini verdiği düzenlemelere göre, piyasa manipülasyonunu gerçekleştiren kişilere verilecek 3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası artırılacak. Hapis cezasının iki kat artırılacağı söyleniyor. İdari para cezaları da yükseltilecek. İşlem bazlı piyasa dolandırıcılığı suçunu işleyen kişilerin etkin pişmanlık gösterebilmesine ilişkin Hazine'ye ödenmesi gereken tutarın alt sınırı (500 bin TL) artırılacak.

Ama asıl önemlisi yatırım fonları üzerinden yapılan işlemler de piyasa dolandırıcılığı suçuna girebilecek. SPK Kanunu'nda yapılacak değişiklikle piyasa bozucu eylemleri ve piyasa dolandırıcılığı fiillerini işleyenlerle birlikte hareket eden ve bu fiillere iştirak ettiğine dair makul şüphe bulunan kişiler ile kurulca belirlenecek yatırım fonları da Sermaye Piyasası Kanunu'nun 101'nci maddesinde düzenlenen tedbirlerden nasibini alacak.

Ne diyor maddede?

Bu madde piyasa bozucu eylemler, bilgi suistimali ve piyasa dolandırıcılığı incelemelerinde uygulanacak tedbirleri içeriyor. Kurul bu üç alanda makul şüphe bulunan gerçek ve tüzel kişilerin yetkilileri borsalarda geçici veya sürekli olarak işlem yapılmasını yasaklayabiliyor. Takas yöntemlerini değiştirebiliyor. Kredili alım, açığa satış, ödünç alma ve verme işlemlerine sınırlama getirebiliyor. Teminat yükümlülüğü getirilmesi veya yükümlülüğün değiştirilmesine karar verebiliyor. İşlem veya pozisyon limiti getirebiliyor.

ŞARA WASHİNGTON’DA, ‘İBRAHİM ANLAŞMALARI’NA DAVET EDİLDİ Mİ?

NEDRET ERSANEL- YENİ ŞAFAK

WashIngton’un Suriye-Şam veya yakınlarında bir yeni askeri üs kuracağı yolundaki ‘söylence’ doğrulanmış ya da yalanlanmış değil. Ama devam ediyor…

Eğer böyle bir şey var ise, Devlet Başkanı Şara ile basketbol maçı yapan CENTCOM komutanlarının amaçlarını düşünmemiz gerekiyor…

Birincisi, ABD, Suriye’deki askeri varlığını azaltma hatta çekmeye kadar varan söylemler kurarak geldi bu noktaya. Şimdi askeri üs kurmak ne demek?

İki, hangi sebeplerle?..

Rusya ve İran’ın bölgeden ötelenmesi ve dönüşlerinin engellenmesi önünde bir kontrol noktası olarak. Yani Suriye ve Ortadoğu üzerine genel politikalarının bir uzantısı olarak. İsrail’in Suriye ile ama özellikle Türkiye ile arasına girmek. Mevcut sınır hatları değil ama ‘sinir hatları’ düşünüldüğünde, Amerika için kabûs senaryosu olabilecek Ankara-Tel Aviv çatışmasına set çekmek.

Başka? İsrail’i korumak ve kollamak. Esas mesele budur. Türkiye özelinde değil sadece. Her türlü ‘araya girme’ İsrail lehinedir!

Ayrıca, gerçekten olacaksa, bu üssün çapı, hacmi ne? ‘Katar’da da var, sorun ne’ diyenlerin aklına neden, ‘İncirlik de var’ gelmiyor? İncirlik varken ihtiyaç ne anlamında söylemiyorum elbette; çünkü İncirlik son tahlilde Türkiye’nin vaziyet edebileceği bir yapı. İsrail’i onun üzerinden Türkiye’ye karşı koruyamazsınız.

Bunların hepsi olası bir durum üzerine zihin eksersizleri. Ama hep, “aklımızda” demeyi gerektiriyor. Gelişmeler ne gösterir hep birlikte takip ediyoruz ve hiç istenmediği halde Suriye’nin parçalanmışlığı daha belirgin hale gelmeye başlarsa bu üssün pozisyonu ne olur?

Ekrem İmamoğlu İstanbul CHP