Gladyo kumpaslarıyla İmamoğlu iddianamesinin farkı
CHP, “İmamoğlu çıkar amaçlı suç örgütü” iddianamesi ile FETÖ’nün Ergenekon kumpasını bir tutuyor.
Bu bir kampanya olarak toplumun önüne konmaya başladı. Aslında başından beri ufak tefek söylemler olsa da şimdi bu propaganda da vites yükseltildi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Kilis mitinginde yaptığı konuşmada “Ergenekon ne kadar kumpassa, İBB dosyası da o kadar kumpastır.” dedi.
T24’ten Cansu Çamlıbel, iddianamede suç örgütünün önemli isimlerinden biri olarak gösterilen ve “Özel vasfa haiz üye” olarak adlandırılan Necati Özkan’la bir söyleşi yaptı. Özkan, “Önceki casusluk davalarıyla Silahlı Kuvvetler zafiyete uğratıldı, bununla ise demokrasi dejenere ediliyor.” ifadelerini kullandı.
Sözcü gazetesinin sürmanşetinde de Celal Ülgen’le yapılan söyleşi dikkat çekiyor. Ülgen, “Ergenekon’da üretilmiş dijital delil vardı, İBB’de o bile yok!” diyor.
O KUMPASLAR ÖZEL’İN ÖNÜNÜ AÇTI
CHP’nin bugün kendini Ergenekon-Balyoz’un savunucusu gibi parlatması, aslında bir aldatmacayı gösteriyor. Kısaca özetleyelim:
1. Ergenekon-Balyoz kumpasları ABD Gladyo’sunun eliyle yapıldı ve yürütüldü. Bir yabancı devlet operasyonuydu.
2. Amaç, millî devletin tasfiyesiydi. Bu yüzden millî güçler hedef alındı. Kumpasların ana hedefi iki güç oldu: Türk Silahlı Kuvvetleri ve Vatan Partisi.
3. CHP kumpasların hedefi olmadı. Mustafa Balbay, Tuncay Özkan gibi isimler, kumpastan sonra hapiste CHP’ye katıldı.
4. CHP’de bu kumpaslara karşı çıkan ve Silivri’ye sık sık gidip gelen CHP’li vekillerin tamamı tasfiye edildi.
5. CHP ve MHP’ye yapılan kaset operasyonları, emperyalizmin Ergenekon-Balyoz hedeflerinin dışında değildi.
6. Özel-İmamoğlu ikilisinin önü, bu kumpaslarla açıldı. Yani Özel koltuğunu FETÖ kumpasına ve bunun üzerinden CHP’ye yapılan operasyonlara borçludur.
7. Tekrar hatırlatalım: Ergenekon-Balyoz kumpasları, millî devletin tasfiyeye uğraması, Gladyo’nun iktidarı ve Atlantik siyasetlerine tam bağlanması amacıyla yapılmıştı. Özel, her seferinde Türkiye’yi Batı’ya bağlayacağını ilan ediyor. 25 Mart’ta CNN International’a verdiği demeçte de “Biz NATO’yu savunuyoruz, Erdoğan Batı’dan koparıyor.” demişti.
8. Ergenekon-Balyoz kumpasları ile sivil anayasa dayatmaları, eşzamanlı ilerledi. Sivil anayasanın hedefi millî devletimizin tasfiyesi, Atatürk Devriminden kopuş ve nihayetinde sömürgeleşmedir. Sivil anayasa, Atlantik’e bağlanmanın ifadesidir. Özel, Kilis’teki aynı konuşmada “Sivil anayasayı biz yapacağız.” demiştir. Bu ifadeler, Özel’in siyasi hedefinin kumpasları yapan Atlantik sistemi ile eşgüdümlü olduğunu göstermektedir.
9. Özkan röportajında, “Bu dava üzerinden ulusal güvenlik ve milliyetçilik propagandası yapılacağını düşünüyorum.” diyordu. Kumpaslarda ise ulusal güvenlik ve Türk milliyetçiliği hedef alınıyordu. İki dava arasındaki ideolojik fark buradan bile anlaşılabilir.
İKİ OLAY ARASINDAKİ FARK
Ergenekon-Balyoz kumpaslarında hedef millî devleti ve buna direnen kuvvetleri tasfiye etmekti. CHP bu kuvvetlerden biri değildi.
“İmamoğlu çıkar amaçlı suç örgütü” iddianamesi ise, Batı hesabına iktidar olmaya çalışanların üzerine giden bir dava. İddianamenin özeti şu: İmamoğlu kurduğu suç örgütünün sermayesi ile önce CHP’yi ele geçirmeyi sonra da cumhurbaşkanı olmayı hedefledi.
RAND Corporation 2020’de hazırladığı “Türkiye'nin Milliyetçi Rotası” başlıklı raporunda, stratejik hedefini “Erdoğan’ı yıkmak” olarak belirliyordu. Rapor, CHP’yi bu stratejide merkeze oturtuyordu. CHP-İYİ Parti-HDP (DEM) ve AK Parti’den kopacak muhafazakârların (Buraya dikkat: O zaman daha DEVA, Gelecek, partileşmemişti) bir araya getirilebilirse “otoriter Erdoğan yönetimini” devirebileceğini ve Batı yanlısı demokrasinin tekrar kurulacağını ifade ediyordu. Ayrıca rapor Erdoğan’a karşı “en zorlu adayın Ekrem İmamoğlu” olduğunu belirtiyordu. CHP de ABD’nin Türkiye’de iktidar belirleme projelerinde gönüllü oldu.
2023 seçimleri öncesi RAND Corporation, Brookings Enstitüsü gibi ABD’nin yol haritasını çizen kuruluşlar, “Türkiye’yi hizaya getirme” faaliyetlerini artırmıştı. Bu doğrultuda Kılıçdaroğlu’nun üstünün çizildiği, yerine İmamoğlu’nun geçirilmeye çalışıldığı ifade ediliyordu.
ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi’nin 28 Mart 2023’teki oturumunda Ulusal Demokrasi Vakfı (NED) Başkanı Damon Wilson, 14 Mayıs 2023 seçimlerine müdahale ettiklerini, bunun için gizli bir örgütlenme içinde olduklarını ve isimlerini gizledikleri birtakım kuruluşlara para yardımları yaptıklarını yeminli ifadesiyle itiraf etti. Yani NED, 2020’deki RAND Raporu doğrultusunda CHP adına propaganda çalışmaları yürüttü.
İmamoğlu’nun da Chatham House ziyaretinden İngiliz Büyükelçisi’yle gizli yemeklerine kadar attığı tüm adımlar, işte bu stratejik işbirliğinin pratiği oldu.
BU İDDİANAME EMPERYALİZME HESAPLAŞMANIN BİR PARÇASI
Yani bu iddianame, Türkiye’ye biçilen iktidar formülünün üzerine gidilmesidir.
Bu iddianame, Türkiye ile emperyalizmin, millî devletle millî devleti tasfiye etmek isteyenler arasında hesaplaşma sürecinin bir parçasıdır.
Bu sürece Silivri duvarlarını yıkıp Türk ordusunu özgürleştiren Vatan Partisi’nin mücadelesi önderlik etti. Türkiye, 24 Temmuz 2015’te Vatan Savaşı’nı başlattı. Zincirlerinden kurtulan Türk ordusu, bölücü unsurların üzerine yürüdü. Ardından ABD, bunu kesintiye uğratmak için darbe girişiminde bulundu, bastırıldı. Bugün Gladyo Türkiye’de hapishanelere atıldı. Artık Batı, Türkiye’de iktidar belirleyemezdi. Bu yüzden önce CHP’yi ele geçirenlerin sonra da Cumhurbaşkanı adaylığı ile Türkiye’yi yeniden Batı rotasına sokmak isteyenlerin yani özetle, İmamoğlu’nu iktidara hazırlayan yabancı örgütün üzerine gidilmesi kaçınılmazdı.
Bu millî devletin ayakta kalmasına hizmet eden, kumpas davalarının tam tersi ve devrimci demokrasiyi ayağa kaldıran bir süreç. O yüzden CHP’nin Gladyo’nun kumpasları üzerinden bunu örtme çabası beyhude. Bu kampanyanın başarıya ulaşma şansı yok.