17 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bana açılan dördüncü dava

Levent Kırca

Levent Kırca

Eski Yazar

A+ A-

Peki kim açtı bu davaları? Aslında tahmin etmek zor değil. Hadi televizyonlardaki yarışma programlarındaki gibi yarışma yapmayalım da söyleyelim. Bu dört davayı, bana yılmadan, bıkmadan, usanmadan dava açan Tayyip Erdoğan açtı. Acaba rekor bende mi? Yoksa sanatçı olarak benim gibi birisi daha var mı? Doğrusunu isterseniz bunu merak ediyorum. Öte yandan da gurur duyuyorum. Onurlanıyorum ne yalan söyleyeyim. Davalar arttıkça keyfim de artıyor. Azimliyim. Bu davaları 6’ya, hatta 10’a çıkartmak azmindeyim. Bu vesileyle Guinness rekorlar kitabına girmeyi hedefliyorum. Tayyip Erdoğan’ın bana açtığı bu 4 dava şöyle sıralanıyor. İkisi başbakanlığı sırasında... Diğer ikisi de Cumhurbaşkanlığı... İlk davasını “Beni ölümle tehdit ediyor” diye açmıştı. Televizyonda izledim. Kürsüsünden bana verip veriştiriyordu. Üstelik lütfedip ismimi de zikretmiyordu. “Bir sanatçı” diyor, sonra devam ediyor; “Bunlar işte böyle sanatçı” diyor. Londra’da almış mikrofonu, “Sen kendini Adnan Menderes’le özdeşleştiriyorsun. Dikkat et sonun Menderes gibi olmasın” diyor. Menderes’i astıkları için hemen aklına asmak, asılmak geliyor. Belki de aklından hiç çıkmıyor bu. Gene bana kürsüden veriyor, veriştiriyor. “Seninle hukuk yoluyla hesaplaşacağız” diyor. Ve beni mahkemeye veriyor. Davanın adı “Beni ölümle tehdit etti Bodrum’da” Şimdi sattığım yazlık evimi polis sarıyor. Savcılığa ifade vermeye gidiyoruz. Savcı genç bir hanım. Götüren polisler de savcı da çok saygı gösteriyorlar bana. “Seninle büyüdük” diyorlar. Savcı hanım gene soruyor. Tayyip Erdoğan size dava açmış. Onu ölümle tehdit ettiğinizi söylüyor. Soruyor; “Öldürmeyi düşünüyor musun? diye. “Hayır” diyorum.“Öldürmeyecem, rahatına baksın.” Daha sonra hakim takipsizlik kararı veriyor ve dava düşüyor. Sonraki davaları size yazıp paylaşmıştım. Yakın tarihtekini bir daha paylaşalım. Uşak turnesinde polis oteli sarıyor. Beni alıp önce hastaneye, oradan sağlık raporu aldıktan sonra savcılığa gidiyoruz. Polisler de, hastanedeki doktorlar da bana çok saygılı davranıyor. Resimler çektiriyoruz. Hepsi programlarımdan, oyunlarımdan sahneler anlatıyor, “Seninle büyüdük” diyorlar. Uşak’ta savcı soruyor. Başbakan’ın “Gençler camiye ayakkabıyla girdi, içki içti. Uyuşturucu kullandılar, fuhuş yaptılar, demesine karşılık siz, ‘Yalan söylüyor, uyduruyor’ demişsiniz. Doğru mu?” diye soruyor.“Doğru” cevabını alıyor. Gençler camiye ayakkabılarıyla girmedi. Camide içki içmediler. Hele fuhuş hiç yapmadılar. Orada, yani camide yaralı arkadaşlarına yardım edebilmek için sığınmışlar. Başbakan sadece uydurmuyor, iftira atıyor. Dava devam ediyor. Dava hakkındaki gelişmeleri sizinle yeri geldikçe illa ki paylaşacağım.  

ÜSTÜNE ALINMIŞ  

Tayyip Erdoğan bu kez cumhurbaşkanı. Olay bir hafta önce vuku buluyor. Durum şu. Gezi olaylarını anlatan “Haziran” adlı oyunun son sahnesinde zat-ı muhterem kendisine hakaret edildiği gerekçesiyle açıyor davayı. Davacı Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı. Davalı Levent Kırca, sanatçı. Kadıköy’e yeni taşındığım için adresim bilinmiyor. Polis fellik fellik beni arıyor. En nihayet oğlumu buluyorlar. “Babanı çok severiz. Gelsin ifade versin.” Vardık, verdik ifadeyi. Polis gene beni büyük bir saygıyla karşıladı. Onlara teşekkür ediyorum. Gene de Tayyip duymasın. Neme gerek. Suçum şu; Gezi olaylarında öldürülen çocukları Ali İsmail’in şahsında birleştirerek Ali İsmail’in babasını oynuyorum. Mahkeme oradan oraya sürüklenip duruyor. Aile de gidiyor elbette. Acılı ananın kucağında merhum Ali İsmail’in çerçevelenmiş fotoğrafı. “Hakkımı helal etmiyorum” diye haykırıyor.  

Konuşma sırası babaya geldiğinde şöyle haykırıyorum: 

“Suçlu yalnızca karşımıza çıkarttığınız polis memurları değil. Suçlu hepiniz... Sonucu geciktiren mahkemeniz. Yaşananları görmezden gelen halk. Ses çıkartmayanlar. Maden ocaklarında daha çok kâr etmek için, tedbirsiz şekilde madencileri ölüme gönderenler. Suçlu kapitalizm. Amerika. Suçlu Obama ve Türkiye’yi yönetenler.” Evet tirat bu. Ben herkesi, hatta kendimi bile suçlarken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “Emri ben verdim” dediği için üstüne alındı herhalde.  

Elbette bir suçlu var onu da herkes biliyor.
Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları