Cemil Bayık’tan ezber bozan hatırlatmalar
CIA yöneticisi Graham Fuller, Türkiye’de daha çok FETÖ’ye verdiği destekle biliniyor. Halbuki ülkemizin bölünme girişimlerinde de en öndeydi. Fuller, 90’lı yılların sonunda ülkemizi pervasızca tehdit ediyordu.
Çarpıcı bir örnek: “Türkiye, kendi Kürt sorununa esir düştü. Ne zaman bir konuda sesini yükseltmeye kalksa önüne hemen ‘Kürt sorunundan ne haber!’ sorusu getirilir.” (7 Ağustos 1999, Dış Politika Derneği’nin düzenlediği etkinlik.)
Milli kuvvetler, o zaman da emperyalistlerin derinleştirmeye çalıştığı bu sorunu çözmek için kapsamlı planlar yapıyordu. ‘AB’nin yolu Diyarbakır’dan geçer’ diyen bilcümle Batıcı partiler bir tarafta, İşçi Partisi (Günümüzün Vatan Partisi) ve Kürt yurttaşlarımızla bütünleşmeye odaklanan komutanlar bir taraftaydı. TSK hem sınır içi ve ötesi operasyonlarla görevini kararlılıkla yerine getiriyor hem de Mehmetçik dershaneleriyle bölge halkıyla gönül köprüleri inşa etmeye çalışıyordu. Bütünleşmeyi sağlayacak adımlar konusunda da oldukça cesur davranıyordu. Eşref Bitlis böyle bir komutan olduğu için şehit edildi.
KIVRIKOĞLU BUGÜNÜ TARİF ETMİŞTİ
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu bu çizginin liderlerinden biriydi. Boşuna ABD’nin hedefi olmamıştı. Bakın sanki bugünü tarif ediyor:
“(…) silah yoluyla bir yere varamayacaklarını kabul ettiler... Federasyon da istemiyorlar. İstedikleri bazı kültürel haklardır. Bunların bazıları zaten verilmiştir. Kürtçe gazete ve kasetler serbest. Yasak olmasına rağmen Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Kürtçe televizyon ve radyo yayınları yapılıyor. 37 il ve ilçede belediyeler HADEP’te. Kimse niye seçildiniz diye karşı çıkmadı. Doğru dürüst çalışıp memlekete hizmet ederlerse kimse bir şey demez. Türkiye, birçok hakları vermiş zaten. Koşullar olumlu yönde geliştikçe durum daha da iyileşecek.” (Ayrıca bkz: MGK’nın sabotaja uğrayan af önerisi https://www.aydinlik.com.tr/koseyazisi/mgknin-sabotaja-ugrayan-af-onergesi-537714)
Türkiye, ne zaman kucaklaşmaya, bütünleşmeye yönelse emperyalistler yaramızı kanatmak için hamle yaptı. Çünkü Kürt meselesi, Türkiye’yi esir etmenin en kolay yollarından biriydi. Arkada bıraktığımız süreçte yapıcı, olumlu tüm hamleler sabotajlarla durduruldu. Türk – Kürt birlikteliğini engellemek, Türk Milleti’ni bölmek isteyen kuvvetler, suikast yöntemini bile devreye sokmuştu.
‘SABOTE FAALİYETLERİNİ ZAMANINDA GÖREMEDİK’
Cemil Bayık, dünkü açıklamasında, sorunun çözüme ilerlediği dönemlerde kendilerine yakın olarak gördükleri kuvvetlerin sabotajlarına dikkat çekiyor şunu söylüyor: ‘En temel hatamız sabote faaliyetlerini zamanında görememe onları boşa çıkartacak tedbirleri geliştirememekti. Bu da Önder Apo’nun istediği değişimin, dönüşümün yapılamamasına yol açtı.’ (23 Temmuz 2025 Yeni Yaşam gazetesi)
Bayık, aynı konuşmada, eski derslerin altını çizerken uluslararası güçlerin kendilerine ‘Apo’yu bırakın yeni lider belirleyin’ dediğini de aktarıyor. Belli ki o günler günümüzdeki bazı girişimlere işaret etmek için de hatırlatılıyor. (Gözden kaçmasın; Bayık daha önce sık sık öne sürdükleri ‘Öcalan’ın serbest kalması talebini’ de değiştirdi: "Güvenlik açısından Öcalan İmralı'da kalabilir, o sorun değil... Yasayla fiziki özgürlüğünün sağlanması gerekir.")
Yazının başındaki bilgiye dönelim: Emperyalist politikaları uygulayanların ‘Türkiye, Kürt sorununa esir düştü’ açıklaması, Türkleri ve Kürtleri birbirine düşürerek her iki kesimi de esir alma amacına işaret ediyordu. Peki şu anda ne mi oluyor? Şimdi PKK’nın feshi ve silahların bırakılması sürecinde, devlette ve millette bütünleşerek esaret zincirlerini kırıyoruz.