Yandex
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Nadir toprak elementleri için stratejik plan ne olmalı?

Serhat Latifoğlu

Serhat Latifoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

21.yüzyılın stratejik rekabet ortamında nadir toprak elementleri, enerji dönüşümü, savunma sanayii, yarı iletkenler, elektrikli araçlar, rüzgâr türbinleri ve ileri elektronik sistemlerinin temel girdileri hâline gelmiştir. Küresel güç mücadelesi artık yalnızca askerî kapasite ile değil, tedarik zinciri egemenliği ve teknoloji ekosistemlerine hâkimiyet üzerinden şekillenmektedir. Bu çerçevede, Türkiye’nin Eskişehir Beylikova başta olmak üzere sahip olduğu nadir metal rezervleri, yalnızca bir doğal kaynak değil, jeostratejik bir kaldıraç niteliği taşımaktadır. Ancak modern madencilik uygulamaları göstermektedir ki rezerv sahibi olmak tek başına stratejik üstünlük için yeterli değildir. Kritik olan, rezervi değer zincirinin en üst katmanına taşımak; yani sadece cevher değil, oksit, metal, alaşım, mıknatıs, parça ve nihai sistem üretebilmektir. Bu makalede Türkiye’nin nadir toprak elementleri alanında güçlü bir ekonomik ve teknolojik merkez hâline gelmesi için atması gereken adımlar analiz edilmektedir.

REZERV SAHİBİ OLMAK TEK BAŞINA YETMEZ

Nadir toprak elementlerinde küresel değer zinciri maden çıkarma ile değil, işleme ve ileri teknoloji ürünleri ile şekillenmektedir.

Değer yaratma basamakları şu şekildedir:

Cevher çıkarma,

Zenginleştirme,

Ayırma ve oksit üretimi (separation & REO),

Metalizasyon ve alaşım üretimi,

Mıknatıs (özellikle NdFeB) üretimi,

Motor, jeneratör, radar, füze sevk sistemleri, sensörler,

Markalı nihai ürünler ve teknoloji ihracatı.

Bu zincirde kazancın yüzde 70’ten fazlası son üç aşamada oluşmaktadır. Dolayısıyla, nadir metal rezervi olan ülkelerin çoğu, işleme zincirine hâkim olamadıkları için hammadde tedarikçisi konumunda kalarak sınırlı ekonomik fayda elde etmektedir. Türkiye’nin temel hedefi kazı yapan ülke değil, teknoloji üreten ülke olmalıdır.

ÇİN MODELİ; SADECE KAYNAK DEĞİL EKOSİSTEM İNŞASI

Çin’in nadir toprak elementlerinde dünya lideri olması, büyük rezervlere sahip olmasından değil, değer zincirinin tamamını kontrol etmesinden kaynaklanmaktadır.

Çin’in başarısının temel unsurları şunlardır:

Devlet destekli, uzun vadeli strateji,

Solvent ekstraksiyon ve arıtma teknolojilerine hâkimiyet,

Devasa ölçekli kümelenmiş endüstriyel altyapı (Bayan Obo, Ganzhou),

Metal, alaşım ve NdFeB mıknatıs üretiminde küresel liderlik,

Alt sektörlerde (elektrikli araç motoru, rüzgâr türbini, savunma elektroniği) dev iç pazar,

İhracat kontrolleri ve stratejik teknoloji koruması.

Çin, yalnızca bir “yeraltı zenginliği ülkesi” değil, teknoloji ve tedarik zinciri imparatorluğu kurmuştur. Türkiye için de ders açıktır: “nadir toprak elementlerinde güç, madende değil, teknoloji ve tedarik zincirinde kuruludur.”

MEVCUT DURUM VE STRATEJİK AVANTAJLAR

Türkiye’nin Eskişehir Beylikova sahası dünyanın sayılı nadir metal rezervleri arasında görülmektedir. Bunun yanında Türkiye:

Genç ve mühendislik kapasitesi yüksek işgücü,

Güçlü sanayi altyapısı (otomotiv, savunma, havacılık),

Coğrafi lojistik avantaj,

Savunma ve enerji geçişi politikaları gibi doğal rekabet avantajlarına sahiptir. Ancak bu avantajları somutlaştırmak için ham cevher ihracı yerine ileri süreçlere yatırım zorunludur.

TÜRKİYE İÇİN YOL HARİTASI

1) Değer Zincirinin Tamamını Kurmak;

Ayrıştırma ve oksit üretim tesisleri (hâlihazırda pilot aşama var → sanayi ölçeğine geçiş),

Metal ve alaşım fabrikaları,

NdFeB mıknatıs üretim tesisleri,

Test, pilot fırınlar ve proses laboratuvarları,

Nadir metal temelli motor ve savunma sistemleri üretimi.

Bu yapı, Türkiye’yi cevher tedarikçisinden teknoloji geliştirici aktöre dönüştürür.

2) Politik ve Teknolojik Ekosistem Oluşturma;

Kamu–özel sektör–üniversite konsorsiyumu,

Teknoloji transferi ve patent üretimi,

Stratejik stoklama politikası (ABD ve AB örnekleri),

Kamu alım garantileri (TUSAŞ, ASELSAN, TOGG, ETİ Maden, TEİAŞ vb.).

3) İnsan Kaynağı ve Ar-Ge;

Maden, kimya, malzeme, proses kontrol mühendisliği odaklı programlar,

Çin, Japonya, Güney Kore modelleriyle ortak akademik programlar,

Yüksek işçilik değil yüksek uzmanlık ekonomisi.

4) Savunma, Enerji ve Yüksek Teknoloji ile Entegrasyon;

Nadir toprak elementlerinin en yüksek katma değer alanları:

Elektrikli araç motorları,

Rüzgâr türbini jeneratörleri,

Radar ve sonar sistemleri,

Füze güdüm motorları,

Lazer ve optik sistemler,

Mikroçip ve sensör endüstrisi.

Türkiye bu alanlarda zaten yükselen bir aktördür. Hedef şudur:

Nadir toprak elementi → Mıknatıs → Motor/Sistem → Dünyaya ihracat

Savunma sanayii burada lokomotif rolü üstlenebilir.

CEVHER DEĞİL TEKNOLOJİ İHRAÇ EDEN ÜLKE OLALIM

Türkiye’nin nadir metal rezervleri büyük bir ekonomik fırsat olduğu kadar, jeopolitik güç projeksiyonu açısından da kıymetlidir. Ancak bu rezervin değeri, yalnızca yerin altındaki zenginlik ile değil, yerin üstünde kurulan sanayi, teknoloji ve ekosistem ile ölçülür.

Başarı için üç temel ilke;

Cevher değil, teknoloji ihraç eden ülke olmak,

Dikey entegrasyon ve kümelenmiş üretim altyapısı kurmak,

Savunma, enerji ve yüksek teknoloji sektörleriyle bütünleşmek.

Türkiye bu yaklaşımı benimserse, nadir toprak elementleri yalnızca ihracat kalemi değil, milli güç çarpanı hâline gelir. Eskişehir Beylikova sahası doğru strateji ile Türkiye’yi küresel kritik mineral jeopolitiğinde oyun kurucu konuma taşıyabilir.

Kaynakça

• US Geological Survey (USGS). “Mineral Commodity Summaries – Rare Earth Elements.”

2024.

• OECD. “Critical Minerals for the Clean Energy Transition.” 2023.

• European Commission. “Critical Raw Materials Act.” 2023.

• British Geological Survey. “Risk List 2024” – Critical Minerals Supply Risk Analysis.

• Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı – Resmî Açıklamalar ve Nadir Toprak

Elementleri Raporları.

• Eti Maden – Beylikova Nadir Toprak Elementleri Pilot Tesisi Teknik Sunumları

(2023–2024).

• Defense Advanced Research Projects Agency (DARPA) – Magnetics & Strategic Materials

Program, 2022.

• IMF Working Paper: “Strategic Commodities and Geoeconomic Competition,” 2023.

nadir toprak elementi