Rocky Dağları'ndan Stockholm'e: Küresel krizi görmezden gelmek
BEN bu satırları yazarken, Yedi Grup (G7) ülkesinin - Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, Birleşik Krallık ve ABD - hükümet liderleri Kanada Kayalıkları'nın eteklerindeki Alberta'nın Kananaskis kasabasında yoğun tartışmalar için bir araya geliyor. Bu, en büyük yedi kapitalist ekonominin 51. zirve toplantısı olacak. G7 hala dünya GSYİH'sinin yüzde 44'ünü temsil ediyor, ancak artık dünya nüfusunun sadece yüzde 10'unu temsil ediyor. Yine de G7 ve bazı küçük ortakları, Küresel Kuzey olarak adlandırılan ve dünyayı yöneten emperyalist çekirdeği oluşturmaktadır.
G7 liderleri neyi tartışıyor? Doğal olarak, İsrail'in İran'a saldırısının ardından hızlanan Orta Doğu krizi; Ukrayna'da devam eden savaş ve Rusya'ya daha fazla yaptırım ve Ukrayna'ya silah sağlanması ihtiyacı; Trump'ın ticaret tarifeleri konusunda ne yapılacağı; artan silah harcamalarına yer açmak için G7 hükümetlerinin çoğu tarafından yoksul ülkelere yapılan uluslararası yardımlarda bir dizi kesintinin nasıl uygulanacağı ve Çin'e karşı ortak bir politika ihtiyacı.
EMPERYALİZMİ KORUMA TOPLANTISI
G7 hükümetlerinin toplantısıyla aynı zamanda İsveç'te bir grup teknoloji milyarderi, başbakan, şirket devleri ve Hollanda kralı, İsveç'in köklü oligarklarından Wallenberg ailesine ait Stockholm'deki gösterişli Grand otelde 71. Bilderberg toplantısı için bir araya geldi.
Bilderberg grubu, dünya kapitalizmini yönlendiren ve şekillendirenlerin sistemi, yani emperyalizmi korumak için gereken strateji ve politikaları özel olarak tartışabildikleri gizli bir toplantıdır. Bu toplantıda NATO ve MI6 başkanları ile Amerika'nın en üst düzey iki askeri yetkilisinin yanı sıra Palantir, Thales ve Anduril gibi birçok büyük “savunma” tedarikçisinin CEO'ları da yer alacaktır. Konferansın ev sahibi Marcus Wallenberg kendi silah şirketi olan İsveç'in en büyük savunma müteahhidi Saab'ı yönetmektedir.
‘ÇİN’İ BOĞMAK’
Bilberberg katılımcıları için ana tartışma konusu Çin'in ekonomik, siyasi ve askeri olarak nasıl boğulacağıdır. Amerikalı MAGA Cumhuriyetçisi Jason Smith'in de ifade ettiği gibi: "Çin'in büyük ulusumuza karşı oluşturduğu ekonomik ve ulusal güvenlik tehdidiyle mücadele etmeye devam etmek" için İsveç'teydi. Bilderberg katılımcılarından, Trump'a yakın ekonomi danışmanı Robert Lighthizer da bu düşünceyi yineledi: "Çin benim için Amerika Birleşik Devletleri için varoluşsal bir tehdittir."
Ama işte sorun burada. Rusya, İran ve Çin gibi “direnişçi” güçlerin yarattığı jeopolitik tehditlere kafayı takmış olan ne G7 liderlerinin ne de Bilderberg çetelerinin tartışacağı iki büyük mesele var. Küresel Kuzey'in büyük ekonomileri de dahil olmak üzere küresel ekonominin kötüye giden ekonomik manzarası hakkında ya çok az tartışma olacak ya da hiç olmayacak; küresel ısınma ve iklim değişikliğinin ekonomilere ve halklara yönelik varoluşsal tehdidi hakkında da çok fazla tartışma olmayacak. İkincisi söz konusu olduğunda, hükümetlerin ve Bilderberg'lerin pes ettiği giderek daha açık hale geliyor; onlar fosil yakıtlı bir dünyada işler iyi giderken kar etmeyi tercih ediyorlar.
BÜYÜK EKONOMİLERİN BAŞI BELADA
Ancak Küresel Kuzey ekonomilerinin yöneticilerinin tüm çabalarını baltalaması muhtemel olan iki konu da bunlardır. Büyük ekonomilerin başı giderek daha derin bir belaya giriyor. Bu durum, Dünya Bankası'nın küresel ekonomik beklentilere ilişkin son derece iç karartıcı raporunda açıkça ortaya konmuştur. Raporda belirtildiği gibi: "Tahminlerimize göre, sadece bu yıl yaşanan çalkantılar, yılın başında beklenen küresel GSYİH büyüme oranını neredeyse yarım puan düşürerek yüzde 2,3'e indirecek. Bu, küresel resesyonlar dışında son 17 yılın en zayıf performansı... 2027 yılına kadar küresel GSYH büyümesinin 2020'lerde ortalama sadece yüzde 2,5 olması bekleniyor ki bu da 1960'lardan bu yana herhangi bir on yılın en yavaş hızı."
Dünya Bankası bu yavaşlamanın yeni olmadığına dikkat çekiyor. "Gelişmekte olan ekonomilerdeki büyüme, 2000'li yıllardaki ortalama yüzde 5,9'dan 2010'larda yüzde 5,1'e ve 2020'lerde yüzde 3,7'ye olmak üzere otuz yıldır art arda düşmektedir. Bu durum, 2000'li yıllarda ortalama yüzde 5,1'den 2010'lu yıllarda yüzde 4,6'ya ve 2020'li yıllarda yüzde 2,6'ya düşen küresel ticaretteki büyümenin azalan yörüngesini takip etmektedir. Bu arada yatırımlar da giderek daha zayıf bir hızda artıyor. Ancak borçlar birikiyor."
EN ÇOK ZARARI GÖRECEK OLANLAR
Dünya Bankası şöyle devam ediyor: "En çok zararı en yoksul ülkeler görecek. 2027 yılına gelindiğinde, yüksek gelirli ekonomilerin kişi başına düşen GSYH'si kabaca Kovid-19 pandemisinden önce olması beklenen yerde olacak. (Bu pek bir şey ifade etmiyor - MR). Ancak gelişmekte olan ekonomiler daha kötü durumda olacak ve kişi başına düşen GSYH seviyeleri yüzde 6 daha düşük olacaktır. Çin hariç, bu ekonomilerin 2020'lerdeki ekonomik kayıplarını telafi etmesi yaklaşık yirmi yıl alabilir."
Başka bir deyişle, en yoksul ülkeler, nüfusun en yoğun olduğu bu bölgelerde yaşam standartlarını iyileştirme konusunda ilerleme kaydetmek bir yana, daha da gerilere düşmektedir. Yoksulluk oranları (Dünya Bankası tarafından gerçekçi olmayan bir şekilde belirlenen oranlar bile) yükseliyor.
Küresel Kuzey ekonomilerini temsil eden OECD, yeni bir raporda Dünya Bankası'nın iç karartıcı analizini yineliyor. OECD'nin son ekonomik görünümüne göre, küresel ekonomi Covid-19 çöküşünden bu yana en zayıf büyüme dönemine giriyor. "Zayıflayan ekonomik beklentiler neredeyse istisnasız tüm dünyada hissedilecek." Buna önde gelen emperyalist güç de dahil. OECD, ABD büyümesinin 2024'te yüzde 2,8'den 2025'te sadece yüzde 1,6'ya ve 2026'da yüzde 1,5'e düşerek özellikle keskin bir şekilde yavaşlayacağını tahmin ederken, ABD enflasyonunun 2025 sonunda yaklaşık yüzde 4'e yükselmesi ve 2026'da Fed'in hedefinin üzerinde kalması bekleniyor, bu da ABD merkez bankasının hane halkı ve küçük şirketler üzerindeki borç yükünü hafifletmek için faiz oranlarını düşürmeyeceği anlamına geliyor.
Başka yerlerde, Çin'in reel GSYH büyümesi 2024'te yüzde 5'ten 2025'te yüzde 4,7'ye (hala ABD'den yaklaşık üç kat daha hızlı) ve 2026'da yüzde 4,3'e yavaşlarken, Avro Bölgesi bu yıl sadece yüzde 1 ve 2026'da yüzde 1,2 büyüyecek. Japonya ekonomisi bu yıl ve gelecek yıl sırasıyla sadece yüzde 0,7 ve yüzde 0,4 oranında büyüyecektir. Birleşik Krallık ekonomisinin bu yıl yüzde 1,3, 2026 yılında ise sadece yüzde 1 oranında büyüyeceği tahmin edilmektedir. Ve tüm bu tahminler Trump'ın gümrük vergilerinin uzun vadeli etkisini içermemektedir.
Küresel ticaret 2025 yılında yüzde 2,8 ve 2026 yılında yüzde 2,2 oranında genişleyerek OECD'nin aralık ayında yaptığı tahminlerin oldukça altında kalacaktır. OECD, ticari gerilimlerle birlikte mali risklerin de arttığı ve daha fazla savunma harcaması taleplerinin harcama baskılarını arttıracağı uyarısında bulundu.
Ulusal çıktı büyümesindeki yavaşlamanın ardında üretken yatırım büyümesinin daha da zayıflaması yatıyor.