Tarımda kamucu müdahale: Kiralama
1 Eylül 2025 tarihi itibarıyla iki yıl boyunca ekilmeyen tarım arazilerinin Tarım Bakanlığı tarafından kiraya verilmesi süreci başladı. Bu uygulamaya karşı çıkanlar oldu. Hatta Çiftçiler Sendikası konuyu mahkemeye taşıdı. Danıştay 10. Dairesi ise bu konuda, “mülkiyet hakkı ve sözleşme özgürlüğünün özüne dokunulduğu, kullanımının imkânsız hale getirildiği ya da ciddi surette engellediğini” söyleyerek konuyu Anayasa Mahkemesine havale etti.
Bu koşullarda ilgili yönetmelik nasıl uygulanacak, bu tarım arazileri kimlere, nasıl kiraya verilecek? Merak edenler konunun ayrıntılarını yönetmelikle ilgili yayınlanan Resmî Gazete’den öğrenebilirler. Uygulamayı göreceğiz fakat bu konuda kafaların biraz daha berraklaştırılması gerektiğini düşünüyorum.
Bu uygulama, yani iki yıl ekilmeyen tarım arazilerinin devlet tarafından başkasına kiraya verilmesi yeni bir uygulama değil. Osmanlı döneminde de tımar sisteminde yapılan bir uygulamaydı. Farklı dönemlerdeki bu uygulamalar arasında bazı farklar olmakla birlikte, uygulamanın ortak amacı atıl vaziyette, üretim dışında kalan tarım arazilerinin üretime katılması, dolayısıyla hem gıda güvenliği hem de ekonomi için faydalı olmasının sağlanmasıdır.
14 BİN DEKAR ALAN NEDEN İŞLENMİYOR?
Burada ülkemiz açısından hiç olumsuz bir nokta yok. Üretimi artırmanın faydası inkâr edilemez. Üretmek iyidir. Ancak ilk önce sorulması gereken soru, işlenmediği tespit edilen ve kiraya verilmesi planlanan bu 14 bin dekar tarım arazisinin neden işlenmediğidir? Tespit edilen bu binlerce dekar tarım arazisi sulu mudur? Buraların mülkiyeti kaç kişinin üzerinedir? Bu arazilerin sahipleri tarımsal üretimin içinde midir yoksa çiftçiliği çoktan bırakıp şehirlere mi göçmüştür?
Eğer buraların sahibi köyde yaşamakta, çiftçilik yapmakta ise neden tarlalarını, bahçelerini işlememektedir? Öyle ya, para kazanmak varken neden bir çiftçi toprağını ekip biçmesin? Girdi maliyetleri altında üretmekte zorlanan, üretebilse dahi ürününü uygun fiyata pazarlayamadığı için isyan eden çiftçilerimizin, “Artık toprağımı işlemeyeceğim. Ekip biçiyorum maliyetini bile karşılayamıyorum. Boş durması benim için daha hayırlı!” dediğine de defalarca tanık oldum.
SORUNUN CEVABI İKTİDARDA
Yoksa bu boş tarlaların bazılarının sahibi bu çiftçilerimiz midir? Bu soruların cevabını araması ve gerekeni yapması gereken iktidardır. Çeyrek asırdır ülkeyi tek başına yöneten AK Parti, tarımı yönetememiştir. Çeyrek asırdır tarımsal sulama sorununu halledememiştir. Ülkemiz “başlamış ama bitirilmemiş” ya da sadece “sözde kalmış” sulama projeleri mezarlığına dönmüştür.
Güneydoğu illerimizi tarımsal üretimin lokomotifi haline getirebilecek GAP bile aradan geçen 50 yıla yakın bir sürenin sonunda hâlâ tarımsal kalkınma hamlesine tam olarak hizmet edemez durumdadır. Özelleştirilen, kapatılan ya da peşkeş çekilen tarımsal KİT'lerin yokluğunda çiftçi sahipsizlik içinde inim inim inlerken AK Parti iktidarı bu kamu işletmelerini yeniden hayata geçirmek adına hiçbir adım atmadığı gibi, çiftçinin karşısında tüccarı, sermayedarı, rantçıyı, vurguncuyu destekleyecek uygulamalara girmektedir.
ÇİFTÇİYİ ÜRETİMDEN SOĞUTUYORLAR
Tarımda ithalata başvurarak üretimi baltalamaya devam eden iktidar, çiftçiyi üretimden soğutmaya devam etmekte, yüzbinlerce üreticinin üretimden uzaklaşmasına sebep olmaktadır. Çok parçalı olduğu için işlenmesi çok maliyetli ve zahmetli olan tarım arazilerinin toplulaştırılması için verilen onca söze rağmen sorun çözülmemiştir. Ülkemizin hemen her yerinde bitmek bilmeyen “köylülerin mülkiyet davaları” sonuçlandırılmamıştır. Köylü, atadan kalan, ekip biçtiği tarlasına, oturduğu eve ecri misil ödeyerek geleceğinden kaygılı bir şekilde yaşamaktadır.
Anayasal hakkı olan örgütlenmeyi işçilere bile çok gören iktidar aynı şekilde çiftçilerin kooperatifler vasıtasıyla birleşmesi önündeki yasal engelleri kaldırmayarak “örgütsüz çiftçi”lerin hayatta kalmasını ve topraklarını boş bırakmayarak işlemelerini beklemektedir.
KAMUCU TERCİH
Gelelim konunun öteki tarafına. Ekonomide ve tarımda üretimden yana ve kamucu adımlar atmaktan inatla kaçınan iktidar, ülkenin önündeki meselelere Batı’dan bakarak ve neoliberal sistemi tercih ederek ekonominin ve tarımsal üretimin sorunlarını çözemeyeceğini kabul etmiyor. Kabul etmiyor ama hayatın şartları, doğanın acı gerçekleri iktidara önünde sonunda “Devletçiliği” dayatıyor. Kamucu, halkçı ve milli adımlar atmaya zorluyor.
“İki yıl işlenmeyen tarım arazilerinin devlet eliyle kiraya verilmesi” uygulaması işte tam da böyle “Devletçi” bir adımdır. Mevzubahis vatan olduğunda mülkiyet ilişkilerine de müdahale edilebilir. Bu konuları liberal bakış açısıyla çözemezsiniz. Devlet gerekirse kullanılmayan ya da amacı dışında kullanılan tarım arazilerini kamulaştırabilir. Burada milli çıkarlar önemlidir.
ÜRETİMİN ÖNÜNDEKİ ZORLUKLAR KALDIRILMALI
Fakat şunu da aklımızdan çıkarmayalım: Devletçiliği, kamuculuğu bir kenara bırakıp kuralsız bir serbest piyasada üreticilerin sermaye karşısında ezilmesine göz yumarken, üretimi artırıcı değil rantı, vurgunu destekleyici adımlar atarken, çiftçiye su, ucuz girdi, pazarlama kanalları sunmayarak üretimi zora sokarken, işlenmeyen tarım arazilerinin kiraya verilmesi konusunda devletçi bir adım atmaya çalışmak vatandaşta olağan şüpheler oluşmasına sebep olur.
Halk, “Acaba bu tarım arazileri kimlere peşkeş çekilecek? Şimdi de çiftçinin tarlasına bahçesine mi göz diktiler?” gibi ifadelerle serzenişte bulunur ki bu durum çok doğaldır. Çünkü tarımsal politikalar bugünden yarına değişebilen, ihmal edilebilen, üretimin dışlanabileceği, çiftçinin hor görülebileceği, ithalatla ve serbest piyasa koşullarıyla her sorunun halledilebileceği bir konu değildir.
Sahada çiftçinin sermayeyle mücadelesinde iktidar, üretimden yana tavır almalıdır. Bu sistemde üreticiden eli kolu bağlı denizde yüzmesi beklenmektedir. İktidarın yapması gereken bu mücadelede adil olmak ve üretimin önündeki zorlukları kaldırmaktır.
Kısaca, tarımsal üretimin sorunlarını kamucu bakış açısıyla çözmeden boş kalan tarım arazilerini kiraya vermek meseleyi çözmez. Bu konu da sadece Vatan Partisi'nin ekonomi ve tarım politikalarıyla çözülür ve çözülecektir. Bunu hep beraber göreceğiz.