Değişen dünya düzeninde Türkiye'nin spor stratejisi ne olmalı?
Günümüzde dünya hâlâ Batı merkezli bir medeniyet anlayışının gölgesinde nefes alıyor. Sanat, bilim, siyaset ve elbette spor gibi alanlarda “başarı” denince akla gelen ilk örnekler genellikle Avrupa kökenli ya da Amerikan etkisi altında olan yapılar oluyor. Futbolda da bu durum açıkça görülüyor. En prestijli ligler Avrupa’da, en çok izleyiciye sahip kulüpler Avrupa’da, en iyi oyuncular ise Avrupa kulüplerinde oynamak istiyor.
Ancak tarihsel olarak hep unutulan bir gerçek var. Medeniyetler dönüşür, yükselen güçler yeni yıldızlar doğurur.
BATI FUTBOLUNUN KÜRESEL HEGEMONYASI
Futbol, antik çağlardan beri farklı kültürlerde çeşitli formlarda oynanan bir sporun modern versiyonudur. Çin’de MÖ 3. yüzyılda "cu-ju" adı verilen bir top oyunu vardı. Japonya’da "Kemari", Orta Çağ'da bir futbol benzeri oyundu. Ancak bugünkü anlamda futbolun doğuşu, 19. yüzyıl İngiltere’sine dayanmaktadır. İngiltere’de endüstriyel devrim yaşanırken, şehirleşmenin getirdiği sosyal değişiklikler genç erkek nüfusun boş zamanlarını değerlendirme ihtiyacı doğurdu. Okullar ve üniversitelerde futbol oynamak popülerleşti. Her okulun kendi kuralları olduğundan 1848 yılında Cambridge Üniversitesi’nde ilk standartlaşma çabaları başladı. 1863'te The Football Association (FA) kuruldu ve modern futbolun ilk resmi kuralları yayınlandı.
- İngiliz askerler, mühendisler, işçiler ve misyonerler sayesinde futbol sömürgelerde hızla yayıldı.
- Arjantin’de ilk futbol maçı 1867’de İngiliz demiryolu işçileri arasında oynandı.
- Brezilya’ya futbolu getiren kişi Thomas Donohue adlı İngiliz bir teknisyendi.
- Afrika’da Güney Afrika Cumhuriyeti’nde futbol, İngiliz ordusu ve misyonerler aracılığıyla tanındı.
- Hindistan, Malezya, Avustralya gibi İngiliz sömürgelerinde de futbol hızla yerleşti.
19. yüzyılın sonlarından itibaren bu spor, sadece bir oyun değil; aynı zamanda Batı’nın kültürel yayılma aracı haline geldi. Koloniler aracılığıyla yayılan futbol, zamanla Avrupa ekonomi modeline büründü ve finansal büyüklüğüyle küresel bir fenomen haline dönüştü.
Bugün, Afrika’dan Güney Amerika’ya kadar yetişen yetenekler, neredeyse tek düze olarak Avrupa kulüplerinin kapısını çalıyor. Çünkü burada para var, medya var, marka değeri var. Bu bağlamda futbol, sadece bir spor değil; aynı zamanda küresel güç dengelerinin yansıması.
- Olimpiyat Oyunları (1896), Antik Yunan'ın mirasına dayanarak Fransız Baron Pierre de Coubertin tarafından yeniden canlandırıldı.
- Futbol, kriket, ragbi gibi sporların kuralları İngiltere’de standartlaştırıldı ve sömürgeler aracılığıyla dünyaya yayıldı.
- Uluslararası spor federasyonları (FIFA, IOC, UEFA vb.) Avrupa kökenlidir ve yönetim yapısı Avrupa ağırlıklıdır.
1904’te FIFA kuruldu. İlk üyelerinden çoğu Avrupa ülkesiydi. 1930’da Uruguay’da düzenlenen ilk Dünya Kupası dışında tüm organizasyonlar Avrupa veya Güney Amerika’da gerçekleşti. 1950 sonrası dönemde, futbol dünya çapında daha da yaygınlaştı. Ancak kulüp düzeyinde Avrupa ligleri her zaman en güçlü olanlar oldu.
1990’lardan itibaren televizyon ve reklam gelirleri ile Avrupa kulüpleri ciddi finansal büyüme kaydetti. Şampiyonlar Ligi gibi uluslararası turnuvalar, Avrupa kulüplerini küresel markalara dönüştürdü. Manchester United, Real Madrid, Barcelona gibi kulüpler, sadece spor ekipleri değil, aynı zamanda global markalar haline geldi.
TÜRKİYE LİDERLİĞİNDE BRICS-ASYA FUTBOL BİRLİĞİ
Batı'nın küresel üstünlüğü yavaş yavaş zayıflıyor. Çin, Rusya, Hindistan gibi ülkeler ekonomik anlamda yükseliyor. BRICS ülkeleri, alternatif finansal kurumlar kurarak IMF ve Dünya Bankası gibi Batı merkezli yapılara karşı konum alıyor. Türkiye gibi ülkeler ise Avrupa ile Asya arasında köprü rolünü üstlenmeye çalışıyor.
Bu dönüşüm, spor dünyasında henüz tam hissedilmedi ama gelişmeler işaretleri veriyor. Suudi Arabistan ve Katar gibi Batı Asya ülkeleri yüksek bonservis bedelleriyle yıldızları kendilerine çekmeye başladı. Çin kısa sürede büyük yatırımlar yapmasına rağmen beklenen başarıyı yakalayamasa da yol gösterici bir deneyim ortaya koydu. Artık herkes görüyor ki futbol sadece para ile gelişmez; altyapı, eğitim, sistem ve süreklilik şart.
İşte burada devreye Türkiye liderliğinde bir BRICS-Asya Futbol Altyapısı Birliği (BAFAB) fikri giriyor. Bu proje, yalnızca futbol için değil; aynı zamanda spor diplomasisi, kültürel iş birliği ve yeni bir yumuşak güç (batılıların söylemiyle soft power) oluşturma açısından da büyük önem taşıyor.
NEDEN TÜRKİYE?
- Coğrafi olarak Avrupa ile Asya’nın kesişim noktasında yer alıyor.
- Türk cumhuriyetleriyle dil, kültür ve tarih bağları güçlü.
- İslam dünyasıyla ilişkileri derin.
- BRICS, ŞİÖ, AB, İİT gibi bloklarla yakın temas içinde.
NEDEN BRICS VE ASYA ÜLKELERİ?
- Toplam nüfusları dünyanın yaklaşık yüzde 45’ini kapsıyor.
- Genç nüfus oranları yüksek.
- Spor potansiyeli henüz tam anlamıyla değerlendirilemedi.
- Ortak değerler ve kültürel bağlantılar mevcut.
- Devasa bir sermaye gücünü temsil ediyorlar.
BAFAB PROJESİ NE GETİRİR?
- Uluslararası gençlik akademileri ile standartlaştırılmış futbol eğitimi.
- Her yıl düzenlenen turnuvalar sayesinde rekabetçi bir alt yapı.
- Bilimsel araştırma ve teknoloji merkezleri ile veri tabanlı futbol gelişimi.
- Çok dilli eğitim materyalleri ve kültürel uyum programları ile katılımcı ülkeler arasında kültürel yakınlaşma.
PROJEDE GERÇEKLEŞTİRİLECEK FAALİYETLER
A) Uluslararası Gençlik Akademileri Kurulumu
- Türkiye'de (İstanbul, Ankara, Bursa gibi şehirlerde) ve ortak ülkelerde “BAFAB Gençlik Akademileri” kurulacak.
- Bu akademilerde, 10–18 yaş arası çocuklara tek tip eğitim programı uygulanacak.
- Antrenörler, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) ve UEFA lisanslı eğitmenler tarafından yetiştirilecek.
B) Yıllık Turnuvalar ve Kademe Sistemleri
- Her yıl BAFAB U-14, U-16, U-18 şampiyonlukları düzenlenecek.
- En başarılı takımlar, TFF altyapı liglerine entegre edilecek.
- Avrupa’ya transfer için potansiyel taşıyan oyuncular, TFF ve kulüp scout ekibi tarafından değerlendirilecek.
C) Eğitim Programlarının Standardizasyonu
- Teknik antrenman, beslenme, fiziksel kondisyon, bilişsel gelişim gibi alanlarda tek bir eğitim kitabının hazırlanması sağlanacak.
- Türkçe, Farsça, Arapça, Rusça ve Çince dillerinde basılacak.
- Eğitim materyalleri, online platform üzerinden tüm ülkelerde erişime açılacak.
D) Bilimsel Araştırma ve Geliştirme Merkezi
- İstanbul veya Ankara'da (Anadolu’da) bir AFAB Bilim ve Spor Teknolojisi Merkezi kurulacak.
- Bu merkezde;
Veri tabanlı oyun analizleri,
Oyuncu gelişim takipleri,
Yeni teknolojilerin test edilmesi (GPS takip cihazları, video analiz yazılımları vs.) yapılacaktır.
Bu proje ile Türkiye, futbol alanında yalnızca bir Avrupa kulübü değil, aynı zamanda BRICS ve Asya futbolunun mimarı haline gelebilir.
Genç Nüfus, Üretken Zihinler, Yenilikçi Yaklaşımlar
Türkiye özelinde bu dönüşümün en güçlü aktörleri, 18–30 yaş arası 24 milyon genç nüfustur. Bu kuşak, dijital çağın gerekliliklerini öğrenmiş, farklı alanlarda beceriler kazanmış, küresel olaylara açık, eleştirel düşünebilen bireylerden oluşuyor. Onlar, sadece izleyici değil; aynı zamanda oluşturucular, üreticiler, yenilikçiler.
Bu genç nüfus, sadece kendi geleceği için değil; Asya'nın geleceğini inşa etmek için de harekete hazır. TGB (Türkiye Gençlik Birliği)’li gençlerin çalışmalarını, eylemlerini izlediğinizde bu özgüveni görebilirsiniz.
Türkiye, uzun yıllardır kendisini "Batılı" gibi göstermeye çalışan ama asıl kimliğini Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan köklerinde bulan bir ülkedir. Tarih boyunca hem İslam dünyasının hem de Türk dünyasının merkez üssü olmuş, Doğu ile Batı arasında köprü kurmuştur. Ancak artık bu köprüyü Batı’dan Asya’ya doğru yeniden kurma zamanı geldi.
BRICS ülkeleriyle, Türk cumhuriyetleriyle, Orta Doğu ve Güneydoğu Asya ile daha güçlü iş birlikleri geliştirmek; Türkiye'yi yalnızca siyasi değil, aynı zamanda spor, kültür, eğitim ve bilim alanlarında da Asya lideri konumuna getirecek. Türkiye için bir fırsat dönemidir! 1945'ten sonra kurulan Batı merkezli dünya düzeni, artık tarihin tozlu raflarına doğru yol alıyor. Uluslararası Para Fonu (IMF) verileri açık, 2030 itibarıyla dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında yalnızca iki Batılı ülke yer alacak; ABD ve Almanya. Geri kalan yedi ülke ise Asya, Orta Doğu ve Latin Amerika’dan; Çin, Hindistan, Endonezya, Türkiye, Rusya ve Brezilya gibi ülkeler.
Batı sisteminin temel taşı olan Avrupa, iç krizlerine mahkûm gözüküyor. Doğurganlık oranları düşüyor, yaşlanan nüfus yapısı ekonomik dinamizmi yok ediyor, toplumsal değerler tüketici kültürünün altında eziliyor. BM verilerine göre, Güney Kore'de 2024 yılında yaklaşık 200 bin bebek doğdu. Bu sayı, İstanbul’un tek bir yıl içinde yetişkinleşen genç nüfusundan bile az.
Japonya gibi ülkeler her yıl yüzbinlerce insan kaybederken, Batı Avrupa’da geleneksel aile yapısı çözülüyor, yerine ne koyulacağı belirsiz kalıyor. Woke kültürler, neoliberal bireycilik, mikro milliyetçilik ve ideolojik boşluklar, toplumların bağlarını zayıflatıyor.
Avrupa, artık sadece siyasi ya da ekonomik anlamda değil; medenî anlamda da krizin eşiğinde.
Türkiye, 2030’a kadar ekonomik gücünü hissettirmeye başladığında, bu güç yansıması sadece sanayide ya da teknolojide değil; sporda, sanatta, bilimde ve siyasette de hissedilecek.
YÖN VE EYLEM
Türkiye, coğrafi sınırlarının ötesinde, kültürel, tarihsel ve medenî kimliğiyle Asya’nın derin nefesinden doğmuş bir ülkedir. Bu gerçek, zaman zaman unutulsa da dilimiz, geleneklerimiz, toplumsal yapımız ve hatta siyasi yönelimlerimiz hep aynı şeyi söylüyor: Biz Asya insanıyız.
Bugün dünya, Batı merkezli kapitalist sistemin yarattığı eşitsizliklerden yavaş yavaş koparken; Asya, yeniden doğuşun, birlikteliğin ve insana dayalı gelişimin merkezi olma yolunda hızla ilerliyor. Bu dönüşüm yalnızca ekonomik değil; aynı zamanda kültürel, eğitimsel ve ahlaksal bir dönüşümdür.
Gelecek nesillerin başarıları, sadece para ya da teknolojiye değil; sosyal adalet duygusuyla biçimlenmiş bir değer sistemine bağlı olacaktır. Asya'nın yeni sermaye birikimi, maddi altyapılardan çok, bilgiye, insana ve kolektif güç kaynaklarına dayanıyor.
Bu bağlamda Asya'nın yükselen futbolu, sanatı, bilimi ve siyaseti, sosyalist bir ruhla şekillenecek. Paylaşılan değerler üzerine kurulu, gençliğe fırsat sunan, üretkenliği teşvik eden, rekabeti değil dayanışmayı esas alan bir yapı içinde...
Futbolda, sanatta, bilimde ya da siyasette ilerlemek, artık tek başına Avrupa kulüplerine transfer olmak ya da Batı üniversitelerine gitmek anlamına gelmiyor. Artık ilerlemek, kendi değerlerimize sahip çıkmak, öz kaynaklardan güç alarak evrensel başarılar üretmek demektir.
Asya'nın yükselişi, sadece ekonomik büyüme değil; aynı zamanda insanca yaşam, adil paylaşım ve kolektif ilerleme üzerine kurulan yeni bir medeniyet çağıdır.
Batı'dan değil, doğudan bir medeniyet uyanıyor! Ve bu uyanışın yansımalarını yakın zamanda spor meydanlarında coşkuyla yaşayacağız.
Bu hafta sporun futbol alanını konu aldım ancak okuyucularımız futbol yerine diledikleri branşları düşünerek yazıyı tekrar okuyabilir. Hemen hemen aynı gerekçeler ve gerçeklerle Türkiye’nin başarısının Asya ile bütünleşmekte olduğunu anlayacaktır.
Kaynaklar
1) Dever, A., & Bulut, E. (2016). FOOTBALL AS A TOOL OF CULTURAL IMPERIALISM. Uluslararası Anadolu Spor Bilimleri Dergisi, 1(1), 56-67.
2) Jarvie, G., Thornton, J., & Mackie, H. (2013). Sport, culture and society: an introduction. Routledge.
3) FIFA (2022). Global Report on the Status of Players and Transfers .