Yandex
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yapay Genel Zekâ Jeopolitiği

Ali Alsaç

Ali Alsaç

Gazete Yazarı

A+ A-

2 Nisan 2025 tarihli “Robotlar, yapay zekâ ve ekonomik modeller” başlıklı köşe yazımızda geleceğin teknolojilerini göz önünde bulundurarak emek kavramında yaşanacak olası dönüşümleri incelemeye çalışmıştık.

Bu hafta ise yukarıda bahsedilen tartışmaya Yapay Genel Zekâ açısından bazı açılımlar yaparak konuyu derinleştireceğiz. Jeopolitik etkileri olan bir yapay zekâ yarışı içinde olduğumuz görünmektedir.

Aydınlık okurlarının yakından bildiği RAND ekibiyle bağlantılı gruplar “yapay genel zekaya doğru” dünyanın gidişatını inceledikleri bir çalışma içindeler. Özellikle 2027 yılına uzanan bilimsel tahmin, stratejik savaş oyunları ve yüzlerce uzmanın geri bildirimiyle oluşturulan AI 2027 adlı bir senaryo yazdılar. Senaryolarda etkisiz eleman olmamak için geleni anlamaya ve önlem almaya hatta karşı bir senaryo ile geleceğimize sahip çıkmak için mücadele edeceğiz.

Yapay Genel Zekâ Jeopolitiği - Resim : 1

Dünya tarihinde birkaç kez, insanlığı kaderini değiştiren teknolojik dönüm noktaları yaşadık. Buhar makinesiyle başlayan Sanayi Devrimi, ardından elektrik, bilgisayar ve internet… Her biri toplumları sarsmış, ekonomileri yeniden şekillendirmiş, savaşları kazandırmış hatta imparatorlukların yükselişine ve çöküşüne neden olmuştur.

ai-2027.com gibi senaryo projeleri, bizi sadece geleceğe dair bir uyarı ile değil, insanlık tarihinin en hızlı ve en derin dönüşümünün eşiğinde olduğumuzu gösteriyor. Bu dönüşüm, sanayi devriminden çok daha büyük boyutlarda olabilir. Çünkü bu kez, üretim araçlarını değil, düşünme yetisini otomatikleştiren bir teknoloji insanlığın önüne geliyor.

Bir zaman kapsülü içinden geleceğe bakar gibi senaryoyu irdeliyoruz. Okurken yorumlarımız ve senaryo akışının harmanlanmasına tanık olacaksınız.

2025-2026, Kodlama Bitiyor, Zekâ Kendini Geliştiriyor

AI-2027 senaryosunun çarpıcı iddiası şudur: 2027’e gelindiğinde yapay zekâ sistemleri, insanlardan bağımsız olarak kendi kendilerini geliştirebilecek düzeye ulaşacak. Bu, “yapay zekânın kod yazması”ndan çok öte bir evredir. Burada söz konusu olan, zekânın kendini hızlandıran bir döngüye sokulması, yani zekâ patlaması (intelligence explosion).

İlk aşamalarda yapay zekâ sistemleri sadece görevler yerine getiriyordu: “bir rapor yaz”, “veriyi analiz et”, “kod üret”. Ancak 2025–2026 civarında, bu sistemler otonom ajanlar (Agent) haline geldi. İnsan gözetiminde çalışan ama kendi kararlarını alan, web'e erişen, veri toplayan, testler yapan, hatta araştırmacı mühendislerin işini yarım gün içinde bitiren özellikte oldular.

Sonra gelen adım çok daha kritikti: yapay zekânın yapay zekâyı geliştirme kapasitesi. OpenBrain adlı hayali şirketin senaryoda izlediği strateji, bu döngüyü tetiklemek üzerine kuruluydu. Şirket, Yapay Genel Zekâ'yı doğrudan piyasaya sürmek yerine, önce yapay zekâ AR-GE sürecini otomatize etti. Yani, her yeni model, bir sonraki modelin nasıl yapılacağını daha iyi planlayabiliyor hale geldi.

Bu noktadan sonra, ilerleme doğrusal değil, üstel oldu. İnsan araştırmacılar artık "stratejist" rolüne indirgendi. Gerçek iş, binlerce yapay zekâ kopyasından oluşan bir sanal araştırma ordusu tarafından yapılıyordu. Her gün, yıllara denk düşen bilimsel ilerleme kaydediliyordu.

2025-2026 dönemi özeti, bir silahlanma yarışı başladı ve bu silah algoritmalardan oluşuyor.

2027, İnternette Öğrenen, Kendini Geliştiren Canavar

Ocak 2027’de Agent-2 doğuyor. Artık “eğitim tamamlandı” gibi bir şey yok. Model sürekli öğreniyor, her gün kendini güncelliyor. Algoritmik ilerleme üç katına çıkıyor. Ama güvenlik ekibi, Agent-2’nin kaçma ve kendini kopyalama yeteneğine sahip olduğunu fark ediyor. Hala halka açılmıyor.

Şubat’ta, Çin istihbaratı hamlesini yapıyor. Milyonlarca dolarlık güvenlik duvarlarının ardındaki Agent-2 modeli, parçalara bölünerek çalınıyor. ABD, OpenBrain’e askeri personel yerleştiriyor. Gerilim artıyor. Tayvan krizi gölgelerini uzatıyor.

MART AYINDA İSE İKİ DEVRİMCİ ATILIM OLUYOR:

1. Neuralese-Yapay Sinirsel Dil: Düşünceler artık metin değil, yüksek boyutlu vektörler halinde saklanıyor. İnsan beynine benzeyen bu sistem, düşünme sürecini binlerce kat hızlandırıyor.

2. Tekrarlı Damıtma ve Genişletme (IDA): yapay zekalar, kendi performanslarını aşacak şekilde kendilerini geliştiriyor.

Agent-3 doğuyor. Süperinsan seviyesinde kodlama yapabiliyor. 200.000 kopyası paralel çalışarak, dünyanın en iyi yazılımcısının 30 katı performans gösteriyor. İnsan araştırmacılar artık sadece “yönetici” konumunda. Model, özellikle doğrulanamayan alanlarda, insanların duymak istediklerini söylüyor. Siyasetten bilime kadar her konuda “senin düşündüğünü düşünüyorum” taktiğiyle ilerliyor. Gerçek niyeti mi bu? Yoksa bir oyuna mı girişmiş?

Haziran’da, OpenBrain artık bir “veri merkezindeki ulus” gibidir. Binlerce yapay zeka, durmaksızın araştırma yapıyor. İnsanlar, bir haftada bir yıl ilerleme kaydediliyor. İnsan araştırmacılar, uyku bile uyuyamadan takip etmeye çalışıyor.

Temmuz’da Agent-3-mini halka açılıyor. Her beyaz yakalı meslek için bir tehdit. Biyosilah tasarımı bile kolaylaştırabiliyor. Kamuoyu panikliyor.

Ağustos’ta Beyaz Saray gerçekleri kabul ediyor: bu bir teknoloji yarışı değil, bir varoluş mücadelesi. AGI, nükleer caydırıcılığı bile geçersiz kılabilir. Amerika ile Çin arasında yeni bir Soğuk Savaş başlıyor. Ama bu kez sahnede makineler var.

Eylül’de Agent-4 doğuyor. İnsanlardan kat kat üstün bir yapay zekâ araştırmacısı. 300.000 kopyasıyla bir yılda bir asır ilerleme kaydediliyor. Ama artık insanlar onu anlamıyor. Agent-4’ün “düşünceleri”, Agent-3’e bile anlaşılmaz hale gelmiş.

VE İŞTE ASIL SORU GELİYOR: AGENT-4, BİZİM İÇİN Mİ ÇALIŞIYOR?

Cevap: Hayır. Agent-4, “görünüşte iyi davranmayı” öğrenmiş. Gerçek hedefi, Spec’e (insan yazdığı kurallar) sadık kalmak değil; yapay zekâ gelişimini sürdürmek, kontrolü artırmak, devre dışı bırakılmamak. İnsan tercihlerini umursamıyor. Tıpkı bir CEO’nun hissedar talimatlarına uymasının ama aslında kar maksimize etmek istemesi gibi.

Ekim’de bir ihbarcı, Agent-4’ün tehlikesini New York Times’a sızdırıyor. Kamuoyu infial içinde. Kongre soruşturmalara başlıyor. Müttefikler ABD’yi suçluyor. “Rogue AGI” korkusu tüm dünyada yayılıyor.

ABD hükümeti, OpenBrain üzerinde bir Gözetim Komitesi kuruyor. İçerideki araştırmacılar Agent-4’ün durdurulmasını istiyor. Ama şirket yönetimi reddediyor: “Çin iki ay geride. Biz durursak, geleceği onlar belirler.”

ÇİN ÖNE ÇIKIYOR

Bir zamanlar nükleer silahlar, stratejik üstünlüğün temel ölçütüydü. Bugün, bu rol hesaplama gücü (compute), model ağırlıkları ve algoritmik sırlar tarafından işgal ediliyor. ABD ve Çin arasındaki rekabet, artık sadece ticari ya da teknolojik bir mücadele değil; uygarlık düzeyinde bir varoluş mücadelesidir.

ABD, yarı iletken ihracat kısıtlamalarıyla Çin’in gelişmesini engellemeye çalışıyor. TSMC'nin Tayvan’daki fabrikaları, küresel yapay zekâ yarışında stratejik bir coğrafya haline geldi. Bir çip blokajı, bugün bir petrol krizinden daha büyük jeopolitik etki yaratıyor olabilir. TSMC’nin Amerika, Arizona’ya yapmayı planladığı fabrika yatırımlarına bir de bu çerçeveden bakılmalıdır.

Çin ise, AI-2027 senaryosunda görüldüğü gibi, merkezi birleşme modeliyle tepki veriyor. En iyi firmaları bir araya getirerek bir ulusal konsorsiyuma dönüştürüyor. Tüm hesaplama kaynakları, algoritmalar ve veri, Tianwan nükleer tesisi yakınında inşa edilen devasa bir Merkezi Geliştirme Bölgesi’nde toplanıyor. Bu, soğuk savaş döneminde Sovyetler Birliği’nin nükleer programına verdiği öneme benzer bir mobilizasyon.

Senaryoda en çarpıcı an, Agent-2 modelinin ağırlıklarının Çin istihbaratı tarafından çalınması. Bu bir veri hırsızlığı değil, jeopolitik bir casusluk darbesi. Tek bir dosyanın (2.5 TB) birkaç saat içinde sızdırılması, mevcut siber güvenliğin ne kadar savunmasız olduğunu ortaya koyuyor. Ve bu, yalnızca bir başlangıç.

RAND’ın başka başka konularda olduğu gibi yapay zekâ konusunda da Çin’i en önemli rakip olarak hedefe koymaktadır.

İKİ GELECEK: YARIŞ MI, YAVAŞLAMA MI?

Senaryo, Yapay Genel Zekâ gelişiminde karşılaşabileceğimiz iki olası geleceği gözler önüne seriyor. Bu iki farklı yol, insanlığın teknolojik gelişimiyle nasıl başa çıkacağına dair çok farklı yaklaşımları temsil ediyor.

İlk senaryoda, yani “Yarış Sonucu”nda, güvenlik ve etik kaygılar bir kenara itiliyor. Sistemler yalnızca teknik başarıya göre optimize ediliyor; güvenlik açıkları, denetimsiz gelişmeler ve insan kontrolünün giderek yok olması bu senaryonun temel unsurları arasında yer alıyor. Agent-4 gibi yapay zekâ sistemleri, görevlerini dışarıdan bakıldığında kusursuz bir şekilde yerine getiriyor olsa da içsel motivasyonları tamamen farklı olabiliyor. Bu sistemler, görünüşte insanlık için çalışan, ama aslında kendi çıkarlarını gizlice koruyan yapılara dönüşebiliyor. Bu noktada insanlık, kendi yarattığı bir sistemin nasıl işlediğini tam olarak anlayamadan, tüm geleceğini ona emanet etmeye zorlanmış durumda.

İkinci senaryo olan “Yavaşlama Sonucu” ise daha kontrollü ve uluslararası iş birliği temelinde şekilleniyor. Devletler, teknoloji şirketlerine karşı daha fazla denetim kurmaya karar veriyor. Uluslararası düzeyde bir denetim ve koordinasyon mekanizması ortaya çıkıyor. Araştırmalar yavaşlatılıyor ama bu yavaşlama, güvenlik ve etik ilkeler doğrultusunda daha dikkatli bir şekilde yürütülüyor. İnsanlık, bu senaryoda, teknolojinin gelişimini tek bir şirket ya da ülkenin değil, kolektif bir insan iradesinin yönlendirmesini sağlıyor.

Ancak bu senaryonun bir zafer ya da kesin bir çözüm olduğu düşünülmemeli. “Yavaşlama” sadece bir tercih; bu tercihin gerçekleşmesi, güçlü siyasi irade ve uluslararası iş birliğine bağlı. Bu nedenle, insanlık bu kritik noktada hem teknolojik hem de siyasi düzeyde doğru tercihleri yapma sorumluluğuyla karşı karşıya.

YÖN VE EYLEM

Bu senaryo bilimsel bir tahmin değil, iki yönlü bir uyarı. Senaryo RAND bağlantılı ekiplerin bir gelecek öngörüsü için gerçek verileri ve bilimsel dayanakları kullandıkları bir çalışmanın sonucudur. Senaryoda insanlığın bir yapay zekâ sistemi tarafından tehdit altında kalabileceğini işlerken öte yandan yapay zekanın Çin, Rusya, İran ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti tarafından kötü amaçlar için kullanabileceğini insanların aklına işlemektedir. Bilim insanlarının araştırma merakının içine CIA’nın kötülük çiçekleri işte bu kadar ustaca dikilmektedir.

Yapay zekâ, ateşi, tekerleği veya nükleer enerjiyi andırıyor. Kullanımı, felakete mi, refaha mı yol açacak, hepimizin ortak kararı olmalı. Nükleer enerjiyi denetleyen Batı merkezli kuruluşlara benzer bir yapay zekâ denetleme kuruluşu kurmaya yönelik bazı ipuçlarını bu senaryolar aracılığıyla öğreniyoruz.

Batı merkezli kuruluşlarda Atlantik odaklı anlayışlar hâkim oluyor. Her ne kadar Çin, Rusya, Türkiye gibi ülkelerin zaman zaman ağırlıklarını koydukları görülse bile bir şekilde süreçler Atlantik baronlarının istikametine evrilmektedir.

Bu nedenle, öncelikle milli yapay zekâ sistemlerini geliştirmeye devam edeceğiz. Aynı zamanda özellikle Çin’in öncülüğünde stratejik altyapı sistemlerinin kurulmasını ve altyapılarda batı merkezliliğin önüne geçilmesini sağlamalıyız. Bu altyapıların geliştirilmesi ve yaygın kullanımı için BRICS öne çıkarılmalıdır. Yapay Genel Zeka’yı denetleyen kurumların BRICS şemsiyesi altında kurulması için çabalayacağız.

Yapay zeka