18 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

100. yıl marşları

Kadim Ülker

Kadim Ülker

Site Yazarı

A+ A-

Bu sene yaz tatilimin dolu dolu geçtiğini belirtmek isterim. Ankara’da bulunduğum sırada diğer eski dostlarımın, arkadaşlarımın ve büyüklerimin ziyaretinden başka kırk yıllık candan arkadaşım Erol Sanburkan’ı da yattığı hastanede ziyaret ettim, geçmiş olsun dileklerimi ilettim. Arkadaşımın hastaneden çıktıktan sonra da onunla uzun yıllar görüşmemenin hasretiyle defalarca buluşup dertleştik ve uzun uzun sohbetler ettik. Sohbetimiz sırasında yakında çıkacağını söylediği bir kitap projesi ve Cumhuriyetimizin 100. yılına dair yazmış olduğu marş sohbetimizin konularıydı. Kendisinin de bir marş yazdığını ve besteletmek istediğini buna ait görüşmeler yapacağını dile getirdi. Onun bu konuyu açıp da bana yeni bir yazı konusu verdiğinden ve yardımından dolayı arkadaşım Erol Sanburkan’a çok teşekkür ederim.

NEFESLER TUTULDU

Bilindiği gibi marşlar her ülkede toplumun tamamı ya da bir bölümü tarafından özel günlerde ya da zamanlarda birlikte ezgiyle söylenen parçalardır. Her marşta bir kültürel derinlik, tarihsel geçmiş, bir eylemi, işi, kişiyi ya da kişileri yüceltme, söyleyişte de bir coşku vardır. Ayrıca; bir ulusu ilgilendiren herhangi bir konu ile ilgili bir marş yazılacaksa bu işin de son derece ciddiyetle ele alınması gerekir.

Marş söz konusu olduğunda Türkçemiz oldukça zengin. Bilinen marşlarımızın yanı sıra Harbiye Marşı, 50. Yıl Marşı, Gençlik Marşı; pek bilinmese de meslek kuruluşlarının kendi marşları vardır.

Cumhuriyetimizin ilanının 100. yıldönümü vesilesiyle de bir marş bestelenmeliydi. Bunun için nefesler tutuldu. Birçok şair marş sözü yazmak, birçok besteci güzel bir marş sözü (güftesi) bestelemek ve tarihe geçmek istiyordu. Bazı 100. yıl marşları çoktan ortaya kondu.

FAZIL SAY’IN BESTELEDİĞİ MARŞ TUTMADI

100. yıl marşı söz konusu olduğunda perdeyi açan Fazıl Say oldu. Onun bestesini yaptığı marş adeta topa tutuldu. Fazıl Say iyi niyetle öne çıkmıştı; ancak kötü bir şiirin, marş sözünün (güftenin) iyi bir beste ile ayağa kaldırılamayacağını dagösterdi.  “Dağ fare doğurdu” sözü en çok da Fazıl Say’ın bu bestesine yakıştırıldı. Marşın sözlerini, yani güftesini yazan Ayten Mutlu “Göğün mavi şimşeği / Ata'mın gözlerinde”dizeleriyle ‘mavi gözlere’ vurgu yapıyordu ‘kara gözlülerin ülkesinde’. Batı hayranlığı, beyaz ırka gönderme olarak kabul edildi dizeleri.  Hiçbir derinliği olmayan sözleri bir yana, çok büyük bir emek vardı Fazıl Say’ın bestelediği ve ‘Türk ulusuna armağanımdır” dediği marşta; ama tutmadı.

SÖZLER BESTENİN GERİSİNDE KALDI

Daha sonra diğer marşlar ardı sıra gelmeye başladı. Pop sanatçısı Soner Arıca'nın güftesini yazıp bestelediği ‘Cumhuriyet Marşı’, Fatsa Çocuk ve Gençlik Korosu tarafından seslendirildi.  Arıca, bu marşı 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı öncesinde çocuklara ve öğretmenlere armağan etti. Bu marş da bestesiyle öne çıktı, sözleri bestesinin gerisinde kaldı.

TOPLUMUN TAMAMININ BEĞENİSİ KAZANAMADI

Sözleri ve bestesi Lütfü Şahsuvaroğlu’na ait, müziği ve düzenlemesi Mehmet Taylan Ünal tarafından yapılan bir diğer 100. Yıl Marşı ‘milliyetçi içeriğiyle’ kendini gösteriyordu.“Kızıl elma ülkümüz” diyordu bu marş, “Türkün kudretli kolu’nun İnsanlığa meşale” olduğunu bildiriyordu. Toplumun bir kesimini memnun ettiyse de marş, dinleyenlerin çoğunun ilgisini kazanamadı.

KÜLTÜREL, TARİHSEL VE COĞRAFİ DERİNLİĞİ YOK

Bu güzel yarışmaya Türkiye’de evlenip, Türkiye’de yaşayan Paul Dwyer de katıldı oğlu Eren Joseph’la. Baba-oğulun muhteşem bir biçimde seslendirdikleri 100. Yıl Marşı’nın sözlerini Ali Murat Kalburcu yazmıştı. Atatürk’ün masmavi gözlerine vurgu yapan bu marşın da en önemli eksikliği kültürel, tarihsel, coğrafi derinlik taşımamasıydı.

DAHA ÇOK ATATÜRK VE MİLLİ MÜCADELE MARŞI OLMUŞ

Dr. Orhan Koyuncu’nun “100. Yıl Marşı: Hep Senin İzinde” adlı eseri ise “Kurduğun Cumhuriyet tam 100 yaşında” dizesi dışında bir 100. yıl marşından ziyade Atatürk, Kurtuluş Savaşı, Millî Mücadele marşı olmuştu. Buna benzer bir diğer marş da güftesi ve bestesi Abdullah Acar’a ait olan marştı ki, arka arkaya sıralanan “Mustafa Kemal/ Mustafa Kemal/ Mustafa Kemal Paşa” dizeleriyle bir 100. yıl marşı olmaktan ziyade, daha çok bir ‘Atatürk marşı’ olmayı hak ediyordu.

ZORLAMA BİR SOL BAKIŞ

Şair, çevirmen Ataol Behramoğlu’nun sözlerini yazdığı, müziğini Erhan Doğan’ın yaptığı 100. Yıl Marşı ise evrensel bir içerik taşıyordu. Behramoğlu, “Yeryüzü bütünüyle vatanımızdır artık” diyerek Desiderus Erasmus’un “Bütün dünya yurdundur” sözüne atıfta bulunuyor ve cumhuriyet-dünyalılık (sınırları tanımama) bağdaştırması yapıyordu. Bu zorlama ‘sol bakış’ bir yana, Behramoğlu’nun marşı tarihsel, kültürel, coğrafî derinlik içermediği için, yani zayıf içeriğinden dolayı pek de ilgi çekmedi.

ÇINAR AĞACININ DALLARI

Yarışa katılan bir diğer marş “Yüzüncü yaşında bir çınarım var” başlığıyla Bilal Ziya Tekin-Huri İnalöz Tekin çiftinden geldi. Ağaç benzetmesiyle (metaforuyla) yüklü bu marşın sözleri çınar ağacının dalları, gölgesi, kökleriyle devam ediyordu. Cumhuriyet, tarih, kültür, coğrafya bu metaforun altında yok olup gitmişti. Ormanda değil ‘tarih’te dolaşmak isteyen dinleyiciler ısınamadılar bu marşa.

İZMİR MARŞI’NDAN ESİNLEME

Boran Duman’ın “Hatırla Sevgili Ülkem” başlıklı 100. yıl marşı, adı da dahil olmak üzere, birçok değişik eserden etkilenmiş bir marş olarak dikkati çekti. “Mustafa Kemal Paşa sen çok yaşa / Adın anılacak her yaşta” dizeleri “Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa/ Adın yazılacak mücevher taşa” ile İzmir Marşı’nı akıllara getirdi.

MARŞTAN ÇOK ŞARKI GİBİ

Ünlülerden Erol Evgin de katıldı bu yarışa. Sözlerini Selma Çuhacı’nın yazdığı, düzenlemesini Firuz İsmailov’un, bestesini Erol Evgin’in yaptığı 100. Yıl Marşı’nda her ne kadar Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Birlikte Türkiye’yiz” sözü geçiyorsa dasiyasî içeriğinden ziyade ‘marştan çok bir şarkıya benzediği için’ pek tutmadı bu marş.

RESMİ MAKAMLARCA KABUL GÖRDÜ AMA

Bir “100. Yıl Marşı” saptanacak da belediyelerimiz, siyasilerimiz bundan geri duracaklar! Böyle şey olur mu? Fazıl Say’a İzmir Belediyesi, Soner Arıca’ya Fatsa Belediyesi destek vermişti, ama belediye başkanları arasında bu işe ilk soyunan Çekmeköy Belediye Başkanı Ahmet Poyraz olmuştu. Onun öncülüğünde, sözleri İlker Kömürcü’ye ait olan 100. Yıl Marşı, 30 Ağustos törenleri sırasında Külliye’de Cumhurbaşkanı’nın ve kalabalık bir davetli topluluğunun karşısında Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, MSB Armoni Mızıkası, MSB Mehteran Birliği, Kara Kuvvetleri Bandosu, Hava Kuvvetleri Bandosu, Deniz Kuvvetleri Bandosu, Jandarma Genel Komutanlığı Bandosu, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Bandosu tarafından seslendirildi. Basında bu marşın çok beğenildiği iddia edildi ve marş‘100. yılın milli marşı’ gibi kabul gördü. Ses sanatçısı Erol Evgin’in marşında geçen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait olan “Birlikte Türkiye’yiz” sloganına benzer biçimde, yine Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait olan “Türkiye yüzyılı” sloganını kullanmıştı İlker Kömürcü. Devletin resmî makamlarınca kabul gören bu marşın herkesçe kabul görmediğini anlamak için şu dizelere bakmak yeterli: “Parlayan yıldızı Anadolu’nun / Çağlayan selgibi şanlı ulusun / Türkiye Yüzyılı titretiyor dünyayı / Sarsılmaz bir inançla kalpte tutkusun”

BİRBİRİNDEN BAĞIMSIZ DÖRT DİZE

Birincisi; ‘Anadolu’nun parlayan yıldızı’ ne? Bu birinci dizenin ve altındaki ikinci dizenin neye işaret ettiği, neye vurgu yaptığı belli değil. ‘Çağlayan sel gibi şanlı ulusun…’ Ne, neyin? Öznesi belli olmayan iki dize. İlk iki dizenin ortak öznesinin üçüncü dizedeki Türkiye Yüzyılı olmadığı zaten ortada. Öyleyse birbiriyle ilgisi olmayan dizeler bunlar. Üçüncü dize de öyle, dördüncü dize de. ‘Sarsılmaz inançla kalpte tutku olan’ ne? Kim?  Zaten bu dört dize arasında anlamca birlik yok; yani her biri birbirinden bağımsız dört dize.

‘100. YILIN MARŞI’ OLMAYI HAK ETMİYOR

İkincisi; Türkiye yalnızca Anadolu’dan ibaret değil ki, o kastettiği şeye ev sahipliği yapsın; bizim bir de Trakya’mız var.Üçüncüsü; siyasî bir kişinin (Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın) sık sık kullandığı bir sloganı yazarak beğeni görmeye çalışmak 100. yıl marşına yakışacak bir nitelik değil. Diyelim ki, ‘Türkiye Yüzyıl’ını kullandınız; bunun ‘dünya insanlarını korkudan titretmesi’ nasıl bir övünç kaynağı olabilir ki! Dünyaya korku salarak mı Türkiye’yi, Türkleri içinde bulunduğumuz yüzyılın öncüsü yapacağız? Son olarak belirtelim ki, ‘Anadolu’nun parlayan yıldızı’ betimlemesini biz iş dünyasında başarıya ulaşmış Anadolulu firmalar için kullanırız. Varsayalım ki İlker Kömürcü bunu bilmiyordu da yazdı; peki, bu şiiri yüzlerce şiir içinden seçen seçici kurulun üyeleri de mi Türkçeye bu kadar uzak? Bestesi nasıl olursa olsun, bu marş ‘100. yılın marşı’ olmayı hak etmiyor.

BENİM BEĞENDİĞİM MARŞ

“Eee; armudun sapı, üzümün çöpü… Onu beğenme, bunu beğenme; 100. yıla yakışır bir marşımız olmayacak mı? Yok mu böyle bir güfte; daha yazılmadı mı?” Olmaz olur mu; yazıldı tabii ki. Tarihsel derinlik, kültürel ve coğrafî zenginlik, ecdatla kurulan sadakat köprüsü, genç kuşaklara aslî görevlerini gösterme, yurtseverlik, vatanı ve cumhuriyeti ilelebet yaşatma kararlılığı… Bütün bunları anlam bütünlüğü içinde, çok akıcı bir dille ortaya koyan; bütün dörtlükleri bestelenmeye uygun; bütün insanlarımızı ortak kültürel ve tarihsel değerlerimiz etrafında bir araya getiren ve geleceğimizi emanet ettiğimiz gençlere adanan (İstiklal Marşı’mızı ‘kahraman ordumuza’ adamıştı Mehmet Akif Esoy), Erol Sanburkan  tarafından yazılmış aşağıdaki güfte bana göre 100. Yıl Marşı olmaya en layık güftedir.  Marşın yazarının arkadaşım olduğu bu düşüncede olmadığımı görmeniz için buyurun okuyun. Siz ne düşünüyor ne hissediyorsunuz…

100. YIL MARŞI

Erol Sanburkan

-Türkiye’nin yurtsever gençlerine-

Duysun tüm dağlar taşlar, kurtlar kuşlar, dost düşman
Tam yüz yaşına erdi Türkiye Cumhuriyeti
Yılma genç, övün, güven; gurur duy sen Ata’nla
Çalış bu vatan için, esirgeme gayreti

Unutma, bu güzel yurt şehitlerden armağan
Yağmur değil kurşundu üzerlerine yağan
Dimdik dur bu inançla, her bir zorluğa dayan
Sakın ola affetme onlara ihaneti

Ne çok düşmanı vardı bu güzel yurdumuzun
Önünde dağıldılar kahraman ordumuzun
Bu yol uygarlık yolu, bu yol gerçekten uzun
Her yerde kırmalısın kahreden esareti

Asla ümitsiz olma, cennet bir vatanın var
Yemyeşil ovaların, dağlarının başı kar
Türkiye vatanındır, Türkiye en güzel yar
Sakın verme tek bir taş, sunsalar her serveti

Çok çalış vatan için, medet umma boş sözden
Pusuda bekler düşman, uyanık ol bu yüzden
Vatanını annen bil, esirge kötü gözden
Değişme hiçbir şeye yurdunda hürriyeti

Yüz yılda çok yol aldık, ama bitmedi görev
Engel çok önümüzde, hepsi sanki birer dev
En uygar ülke olmak; budur şimdiki ödev
Gayret et gece gündüz, gerçek yap bu hasreti

Atamıza söz verdik bu vatan korunacak
Al bayrak süzülerek gökte dalgalanacak
Bu ezan dinmeyecek, bu dil hiç susmayacak
Binlerce yaşayacak Türkiye Cumhuriyeti