Bilim insanlarının yüzde 75’i ABD’yi terk etmek istiyor
ABD’de son dönemde bilim insanları arasında yapılan bir anket çok da şaşırtıcı olmayan bir gerçeği ortaya çıkardı. Üniversite öğretim üyeleri ve araştırmacıların yüzde 75’i, ABD dışında iş arıyorlar. Bilimin geleceğinin buna bağlı olduğunu söylüyorlar. İkinci Dünya Savaşı sırasında Avrupalı bilim insanlarının yaşadıklarından sonra görülmemiş bir tersine göç hareketi… Sayı giderek artıyor.
Bu da çok kutuplu dünyanın, Atlantik ülkelerinin çöküşünün ve Asya’nın yükselişinin başka bir gerçeği.
Üniversite öğretim üyelerinin çok önemli bir bölümü “güvenli liman” olarak Avrupa ve Asya ülkelerine yöneliyor. Araştırmalarını korumaya ve özgürlüklerini güvence altına almaya çalıştıklarını söylüyorlar.
ADINI VERMEYE KORKAN BİLİM İNSANLARI
25 Ağustos 2025 tarihli Christian Science Monitor gazetesinin haberinde birçok bilim insanıyla söyleşi yapılmış. Kimi adını bile vermeye çekiniyor. Ülkeyi terk etmek üzere olan üniversite öğretim üyesi bir çiftin fotoğraflı söyleşisi var. Daha önce de evlerini izin dönemlerinde kiraya vermişler. Ancak bu kez Fransa'nın güneyine taşınıyorlar. Aix-Marseille Üniversitesi'nin “Bilim İçin Güvenli Yer” girişimi kapsamında kendilerine yer teklif edilmiş. Dönerler mi, döndüklerinde nasıl karşılanırlar bilmiyorlar. Yanlarına çocuklarının küçüklük fotoğraflarını, anıları gibi bazı özel eşyalarını da alıyorlar. “En kötüsüne hazırlıklı olup en iyisini” umut etmeye çalışıyorlar.
YASAK SÖZCÜKLER BAŞLARINA BELA
Amerikan Üniversite Öğretim Üyeleri Birliği Akademik Özgürlük Savunma Merkezi yöneticisi Dr. Isaac Kamola, “Birçoğumuz bilim insanı olarak bağımsızlığımıza değer veriyoruz.” diyor ve ekliyor:
“İstediğimiz şeyi araştırıp yazabilme, öğretebilme ve bilimsel çalışma ve araştırma alanlarımız için en yararlı olduğunu düşündüğümüz şeyi yapabilme yeteneğine değer veriyoruz. Dolayısıyla, biri gelip bize ‘Hayır, bu kelimeleri söyleyemezsin, bu kitabı... bu dersi öğretemezsin...' dediğinde, bu temelde bir doktora 'Yıllarca doktor olmak için eğitim aldın ama hastaları görmene izin vermeyeceğiz. Ofis işleri yapmak zorunda kalacaksın’ demek gibi bir şey… Bu kelimelerden herhangi birini kullanırsanız ... reddedilirsiniz.”
Minnesota'da Antropoloji Profesörü olan ve isminin açıklanmasını istemeyen öğretim üyesi, “Cinsiyet, kadın, eşitsizlik... tüm bu temalar araştırmamın bir parçası” diyor: “Bu kelimelerden herhangi birini şu anda bir burs başvurusunda kullanırsanız, başvurunuz reddedilir.”
KIZIM SİZE SÖYLÜYORUM
Bunları özellikle adıyla-sanıyla aktarıyorum… Hani şimdi üniversite tercihleri yapılıyor, başvurular başladı “özgürlükler ülkesine” kaçıp gitmek isteyenler varsa bilip de gitsinler. Daha doğrusu bana kalırsa hiç gitmesinler.
Ülkemizde eğrileri düzeltme özgürlüğümüz hâlâ vardır ve daha kolaydır.
Bunu da karşılaştırmayı yaparak ve bilerek söylüyorum.
KADIN, İKLİM, IRK, KONUT YASAK
Yalnızca Trump yönetimi tarafından yasaklanan kelimeler listesini bile gören birçok bilim insanı ve araştırmacı geleceğinin ABD’de olmadığını düşünüyor. Çünkü bu yaşamını verdiği araştırmalarının hepsini çöpe atmak anlamına geliyor. Yasaklı kelimeler şu anda 350'yi aşmış ve giderek artıyor. Listede "kadın", "iklim", "ırk" ve "konut" gibi kelimeler de yer alıyor. Ayrıca, hükümet web sitelerinden iklim değişikliği, sağlık ve diğer bilimsel araştırmalarla ilgili onlarca yıllık veri de kaldırdı.
Mart ayında, göçmenlik görevlileri cep telefonunda Trump karşıtı mesajlar bulduktan sonra bir Fransız bilim insanının ABD'ye girişi reddedildi. Avrupa tarihi profesörü Brian Sandberg, yakın zamanda Avrupa’dan evine dönerken ABD sınırında sorgulanmaktan veya cep telefonunun aranmasından korkmuş.
DESTEKLER KESİLDİ
2026 bütçe teklifinin bir parçası olarak, ABD’deki en büyük beşeri bilimler fon sağlayıcısı olan NEH'in kapatılması gündemde. Ayrıca, bilim ve mühendisliğin tüm alanlarında araştırmalara malî destek veren tek federal kurum Ulusal Bilim Vakfı da kapatıldı. Zaten şimdilik en az bin 653 aktif araştırma hibesini sonlandırıldı. ABD Yüksek Mahkemesi, 21 Ağustos'ta 5'e karşı 4 oyla, Beyaz Saray'ın Ulusal Sağlık Enstitüleri'nin araştırma fonlarında yaklaşık 800 milyon dolarlık kesinti yapılmasına izin verildi.
VAKTİYLE NAZİ ALMANYA’SINDAN KAÇMIŞLARDI
1930’larda NAZİ Almanya’sından kaçan birçok bilim adamı Türkiye’ye de gelmişti. Üniversitelerimizin temelinde çok önemli harçları vardır.
ABD’ye de gidenlerin de katkıları çok büyüktü. Şimdi Siyonizme karşı çıkmak, eleştirel gösterilere katılmak bile çok büyük suç oldu. Bu yüzden de göç eden çok var. Avrupa’daki üniversiteler hemen girişimlerde bulunuyor. Hazır yetişmiş bilim insanı. Ama onların da başlarında büyük maddi sorunlar var.
Ayrıca, yerel maaşların çok düşük olduğu bir dönemde üniversite fonlarının yabancı araştırmacılara gitmesine karşı çıkan Fransız araştırmacılar arasında bazı homurdanmalar da doğal olarak başladı.
ABD DÜKKANI KAPATIYOR MU
Fransız tarihçi ve Holokost uzmanı Annette Wieviorka, “O zamanlar Amerika Birleşik Devletleri bir özgürlükler ülkesi, zulüm gören insanlar için güvenli bir liman olarak görülüyordu” diyor, “Üniversiteleri en açık fikirli yerler olarak kabul ediliyor ve araştırmacıları kucak açarak karşılıyorlardı.
“Şimdi sanki ABD kendini kapatıyormuş gibi hissediyorum,” diye ekliyor, “güvenlik, özgürlük ve yaratıcılık yeri olma konumunu kaybediyor.”
O yerini çoktan kaybetti aslında.
Ancak Fransız tarihçi Wieviorka’nın şu cümlesi bizce daha gerçeğe yakın:
ABD artık sanki dükkânı kapatıyor.
Her bakımdan.
En üst düzey siyasetçileri de ekonomistleri de bunu görüyor.
ABD milleti buna izin verecek mi…
İşleri Türkiye’deki kadar kolay değil.
TÜRKİYE’DE BİZ VARIZ
Burada biz varız.
Taze, genç, diri, yaratıcı, çözüm üreten… vatanseverler… devrimciler
Her Amerikancı darbede bilendik.
Türklere güvendiler
Ernst Edward Hirsch 1930’larda Almanya’da hem hâkimlik yapıyordu hem de Frankfurt Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde bilim insanıydı. Yahudi bir aileden geliyordu. İşten çıkarıldı. Yahudi olmayan eşiyle birlikte önce Hollanda Amsterdam Üniversitesi’ne sonra da 1933’te Türkiye’ye İstanbul Üniversitesi’ne geldi. Ticaret Hukuku ve Fikri Haklar Profesörü olarak 1943 yılına kadar çalıştı.
1938’de annesi Cecilia da İstanbul’a geldi. 1941’de III. Reich vatandaşlığından atıldılar ve mal varlıklarına el konuldu. Almanya’da kalan kız kardeşi, kocası ve oğlu, akrabaları toplama kampı Auschwitz’de katledildiler.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE
1943’te Hirsch’in Türk vatandaşlığına geçme başvurusu kabul edildi. Anılarında, hislerini “Sevinmek ne söz, çok mutluydum ve Atatürk’ün ünlü cümlesi ‘Ne mutlu Türküm diyene’ döküldü dudaklarımdan” diyerek anlatıyor. Hirsch’in dil yeteneği olağanüstüydü, Türkçeyi kısa zamanda mükemmel öğrendi. Önce sınavları, ardından da derslerini Türkçe yapmaya başladı. Mülteci Alman profesörler arasında ders kitaplarını Türkçe yazan ilk kişi Hirsch oldu.
ANKARA HUKUK FAKÜLTESİNİN EFSANE HOCASI
Türk vatandaşı olduğu yıl, Ankara’da yeni kurulmakta olan üniversitenin hukuk fakültesine tayin edilmesini istedi. 1952 yılına kadar Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde ticaret ve deniz hukuku, hukuk felsefesi ve hukuk sosyolojisi dersleri verdi. Aynı zamanda Adalet Bakanlığına danışmanlık yaptı. Modern Türk Ticaret Kanunu’nun hazırlanmasında önemli rol oynadı.
OĞLUNUN ADI ENVER TANDOĞAN
Hirsch 1945’te Ankara’da dünyaya gelen oğluna Enver adını verdi. Daha sonra oğlunun adı, Türkçe bir isim daha eklenerek, Enver Tandoğan Hirsch oldu.
1952 yılında annesi ve oğluyla Almanya’ya döndüler, Hirsch Berlin Hür Üniversitesi’nde Medeni Hukuk ve Ticaret Hukuku profesörlüğünü kabul etti. 1953’te bu üniversitenin rektörü seçildi. Doğduğu kent Freidberg’de bir caddeye adı verildi.
O KADAR BİZDENDİ
Türk vatandaşı olarak Berlin Başkonsolosluğumuza kayıtlı olmaktan gurur duyduğunu söyleyen Prof. Hirsch’in öğrencilerinden ve asistanlığını da yapan Prof. Hamide Topçuoğlu şöyle diyor:
“Onu o kadar benimsemiştik ki, Almanya’ya gideceği zaman çoğumuz sade üzüntü değil, hatta daha çok, hayret duydu! Nerede ise ‘Orada ne yapacaksınız sanki, bu da nereden çıktı şimdi?’ demek istiyorduk. Bir insan, muhitini kendisine olsa olsa bu kadar alıştırabilir… ‘Harp bitince herhalde Hirsch gider’ dedikleri zaman hem üzülür hem de kızardık. Ama buna inanmamız hiç olmazdı. Zira o, o kadar bizden olmuştu ki.”
(Kaynak: E. Büyükelçi Ender Arat, “Türklere Güvendiler”, Yenigün Gazetesi, 26 Ağustos 2025 https:/ /www.gazeteyenigun.com.tr/makale/26081083/ender-arat/turklere-guvendiler-36-prof-ernst-edward-hirsch)
