Yandex
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul 10°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bir Hatıra

Güneş Batum

Güneş Batum

Site Yazarı

A+ A-

Telefonum çaldı.

Şirket binasının girişindeki

karşılama görevlisi arıyordu.

Güneş Hanım,

rahatsız ediyorum ama

bekleyen misafirleriniz var.

Şaşırdım bir an.

İş yerime eş dost yakınlarım pek gelmezdi

işle alakalı birileri olsa

habersiz gelecek kim olabilirdi ki.

Eğer müsait değilseniz kendilerine ikramda bulunayım mı?

Öğle arasına az kalmıştı ama bekletirsem de ayıp olurdu,

ofisime yönlendirebilir misiniz dedim ve isimlerini istedim.

Verdiği isimleri hatırladım dersem yalan olur.

Karşılama görevlisi işini iyi yaptığından mı

yoksa bana bir ayrıcalık mı yapıyordu bilmem

gelenlerle ilgili ipucu bilgileri de hızla özetleyiverdi.

Orta yaş üstü, emekli bir çift diye.

Kimdiler acaba?

DOĞRU BİLGİNİN MÜKAFATI

Bir vesileyle tanışmıştık.

Mütevazı bir akademisyen ve ev hanımı eşi.

Tek evlatları da evlenince

nihayet emeklilik hayatları için

İzmit’e yerleşmeye karar vermişler ama

orada satın alacakları

ev için epey kararsız kalmışlardı.

Eşi hanımefendi daha lüks
geniş, büyük balkonlu, denize yakın siteyi istiyor ancak

beyefendi tüm birikimini bir eve yatırmak istemiyor gibiydi.

Yıl 1997.

Büyük konut projelerini yürüten Emlak Bankası vardı o yıllar.

Güzel bir kelime olmayacak

ama adeta hortumlanınca

devlet kapatmakta bulmuştu çareyi.

Neyse konumuza dönelim.

O yıllar çok gencim ve idealizm var.

Belki şimdi olsa,

kısacık anlatır sonra

siz bilirsiniz deyiverirdim.

Fakat dedim ya idealist genç yıllar,

işte anlatıp durdum

Emlak Bankası’nın yaptığı Yahya Kaptan evlerini.

Diğer siteler gibi lüks görünmüyor,

balkonları da küçüktü ama hem paraları artacak

hem de daha önemlisi

tünel kalıp sistem

depreme dayanıklı bir sitede yaşayacaklardı.

Çünkü Emlak Bankası yapmış ve güvenli konut demekti.

Gidip gelindi yerinde etüt edildi ve sonuçta

Yahya Kaptan evlerinin sağlam olduğuna ikna olup

bu mütevazı siteden ev almaya karar verdiler.

Böylelikle bir miktar da paraları artıyordu ki bu

emekli akademisyen beyefendi için önemliydi.

Neredeyse 2-3 yıl aradan sonra işte karşımdaydılar.

17 Ağustos 1999’ da
yaşanan Kocaeli depreminde

şehir yerle bir olmuş,

sadece Kocaeli değil

Bursa, İstanbul tüm bölge şehirler sallanmış zangır zangır

yıkımlar, ölümlerle binlerce insanımızı kaybetmiştik.

Onlar ise sağ kurtulmuşlardı

çünkü Yahya Kaptan evleri dimdik ayakta kalmıştı.

Masama yaklaştıklarında hatırladım kendilerini,

ellerinde hediye paketi ile

biz canımızı biraz da

sana borçluyuz dediler

göz yaşlarına da hakim olamadılar.

Ben ne yapmıştım ki.

Bilgimi paylaşmış,

deprem riskine karşı

güvenli bir yapıyı seçmelerinde yardımcı olmuştum.

O gece torunları, oğlu ve gelini de varmış.

Onların almayı düşündükleri siteler yok olurken

benim önerdiğim konutlar ayakta kalınca

önce Allah’a sonra sana nasıl teşekkür etsek az deyip durdular.

Dediğim gibi ben sadece doğru bilgiyi paylamıştım.

RANT BELASI

O yıllardan bugünlere epey sene geçti.

Epey de deprem yaşadık.

En son Kahramanmaraş depremi.

Dünya tarihinde bir ilk olan
dokuz saat arayla

üstelik aynı bölgede iki büyük deprem.

Birisi 7.8 diğeri 7.5.

Bölgede ayakta kalan yine TOKİ konutları olmuştu.

TOKİ gibi deprem riski düşünülerek,

üstelik 1975 yılında yapılmış bir bina yıkılmazken mesela

yeni yapılmış, adı rezidans olan bir bina

pasta dilimi gibi devriliyordu güzelim şehrimiz Hatay’da.

Yıllar geçiyor

biz halen yerin altındaki deprem tahminleriyle uğraşıyoruz

adeta loto toto oynar gibi.

Ya da yanyana iki binadan birisi yıkılıp diğeri yıkılmıyorsa

nerede hata yapıyoruz demiyor

rant diye diye rantiye olmanın

bedelini suçlu suçsuz binlerce insan

can vererek ödediğimizi halen göremiyoruz.

Geleneksel Türk mimarisiyle bahçeli, az katlı,

hafif evler yapsak

tüm nüfus Mersin Adana’ya sığabilecek kadar

bir alan bizlere yetecekken

ormanların dibine yerleşiyor
sonra yangınlara yenik düşüyoruz.

Denizlere paralel binaları yapıp

denizin esintisini şehrin almasına engel olup

dere yataklarına o çirkin betonları dikiyor

aklı sıra kaptırmıyoruz hiç bir yeri.

Ama sonra dereler taşıp sel olunca

ağlıyoruz devlet nerede diye.

Oysa imara açtıran sen

ucuza kolaya yaptıran sen

sonra ağlayan yine sen.

Dünyada yoktur eşi benzeri

ama bizde boldur imar affı.

Sahi neden imara açarlar bilinmez

bütün sahillerimiz tükendi

yetmedi

tarım arazileri

yer gök doldu taştı fütursuzca.

Sonra da deprem olunca

yerin altında bir canavar ilan ediyor

devlet nerede diye söyleniyoruz.

Korkuyor ama

bir türlü vazgeçmiyoruz aceleci rant telaşından.

HERKESTE İMAR YETKİSİ

O halde dünyada

eşi benzeri olmayan şu imar yetkisi

alınsa mı belediyelerden?

Öyle ya başa bir büyük bela.

Üniversitelerden kurullar kursak
işin uzmanı

mimarlar, mühendislerden.

Herkese de kolayca müteahhit demesek,

hani demem o ki

bir milli seferberlik ilan edip

şehirlerimizi kendi geleneksel

mimarimizle

depreme dayanıklı ve
yaşanabilir merhametli şehirler yapmak için

versek elele?

İlkokuldan hatta anaokuldan başlasak

çocuklarımıza anlatmaya

para içinde değil

doğa içinde,

huzurlu ve güvenilir yaşamın insanı insan yapan olduğunu.

Yok olduk kaç kuşak

yok olmasın gelecek nice kuşaklar.

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları