Değdi mi Hülya Avşar?
Bazı fırınlar vardır
askıda ekmek der.
Duvarda bir tabela, üstünde bir rakam.
Bazen üç ekmek bazen beş ekmek
gönlünüzden kopan neyse artık,
verirsiniz.
Kadim kültürümüzün güzel bir uygulamasıdır
hem para biriktikçe daha çok kişi yiyecektir
hem de siz kendinizi iyi hissedersiniz.
Bir yerlerde yazıyordu
askıda ekmek gibi
askıda ahlak, askıda vicdan da olsaydı keşke diye.
Sahi bu mümkün olsaydı
bir dolu kötü yürek düzelir miydi?
Ne alakası var demeyin,
bu da bir yokluk.
Parasız olmaktan bin beter.
Vicdanı yok, ahlakı yok,
ahde vefası yok, şükranı yok
en önemlisi de sevgisi yok.
Kapkaradır yüreği böylelerinin.
Ne merhamet, ne ahlak,
ne etik, ne milli değerler
yoktur hiç bir izanı.
REYTİNG UĞRUNA
Hülya Avşar’ın YouTube yayınını izlerken düşündüm bunları.
Şaşırmış ve bir mazeret bulmaya çalışıp durmuştum.
Öyle ya,
bir yarışma ile parlayan,
bir dönem ardı ardına sinema filmlerinde gördüğümüz,
magazin dünyasının
daha doğrusu popüler kültürün bilindik ismi
pek uyanık, pek de zeki
üstelik sporcu Hülya Avşar
nasıl olur da böyle bir rezalete imzasını atardı?
Değersizliğin Özgürlüğü
Karşısında genç bir hanım.
Sanırsınız ki yaz dönemi
hava sıcak ve deniz kenarında karşılaşmışlar.
Yanlış anlaşılmasın.
Dekolteye falan karşı değilim ama ekranlar herkese saygıyı ve nezaketi gerektirir.
Yoksa bırakın dijital dünyayı
televizyon ekranlarında süper mini giyinen mi ararsınız,
sözde farkında değilmiş gibi bile isteye frikik yapanlar mı?
Hepsi var,
hem de tekmili birden!
Bir yandan şiddet ve kötücül yayınlar
en ayrıntılı görüntülerle !
Diğer yandan da
adap, etik, saygı, görgü falan hak götüre böyle haller !
Televizyonlardan daha beteri de sözde kişisel alan ama herkese açık dijital dünya.
Adına da niyeyse sanal medya denmiş.
Kendisine zebani diyen ve
milyonların takip ettiği kişiden tutun da
çocuklarını şuursuzca reyting malzemesi yapan ebeveynler
ya da her türlü özel yaşamını canlı yayınlayanlar
say say bitmez, ne ararsanız var.
Bu arada hani az tıklanıp az
beğeni alsalar da
insanlığa ve insanlara yararlı paylaşımlar da yok değil tabi.
DİSTOPYA
İşte toplumları esir alan bu dijital dünyada
Hülya Avşar da açmış kendisine bir kanal.
Konuğu genç bir kadın.
Müstehcen içerik ve cinsellik ağırlıklı olması nedeniyle aslında bir çok ülkede yasak olan bir platformdan bahsediyor ve nasıl para kazandığını anlatıyordu.
Program sunucusu
Hülya Avşar’ın ise
övgü dolu cümlelerine maruz kalıyordu.
Müstehcen cümlelerin yer aldığı programda
yarı çıplak giyinmiş genç kadına şaşırmış, üzülmüş
ama ne yalan söyleyeyim
Hülya Hanıma da kızmış ve içimden birileri de ona
karşınızdaki sizin evladınız olsa ne hissederdiniz deseydi
ne yapardı acaba demiştim.
Öyle tahmin ediyorum ki haklı olarak kızar ve
böyle bir soruya muhatap olduğu için çok da üzülürdü.
Peki o halde,
60 yaşını aşmış, parasını, şan şöhretini kazanmış Hülya Hanım
reyting şehvetine mi yenik düşmüştü acaba?
Vatandaşların şikayeti ile hakkında açılan suç duyurusuna verdiği cevabı duyunca
anladım ki böyle değil.
O halde bu belki de rastgele yapılan bir rezalet değil.
Belki de toplumu adım adım çöküşe götürmek ve
norm erozyonu oluşsun
diye bile isteye verilen bir zehir!
Uzmanlara, sosyologlara göre
bir toplumda sapmış davranışlar kural tanımazlıklar ne kadar
hızlı yayılırsa çöküş de o kadar kolay olur.
İşte adım adım bir distopya!
Ne yazık ki,
bir çoğumuz farkında bile değiliz.
Elbette kişiler istediğini giyer, istediğini düşünür ve istediği gibi yaşar.
Belki karşısındaki genç kadın
harcanan bir hayat ya da
belki belli odakların desteklediği bir projedir, bilemem.
Zaten konumuz da o değil.
Ama yediden yetmişe herkese açık bu dijital dünyada
hele hele Hülya Avşar gibi tanınmış bir isim,
yüzbinlerce takipçisi varken
böyle bir yaşamı nasıl olur da hani adeta örnek gösterebilir?
Böyle bir olasılığa nasıl olur da vesile olur?
Sinemacı kimliğiyle ya da ne bileyim
o çok sevdiği tenis dünyasıyla ilgili
konuklar ağırlasa ve hepimiz de keyifle izleyip alkışlasaydık
daha iyi olmaz mıydı?
Alev Alatlı’nın o unutulmaz muazzam konuşması geliyor aklıma
“Aslolan hakkın helal edilmesi çünkü her yasal hak helâl değildir" dediği.
Elbette istediğinizi konuk alır istemediğinizi almazsınız, hakkınızdır.
Ama bu vebali nasıl alabildiniz Hülya Hanım?
Değer miydi?