DMM'nin açıklaması ve NATO'nun gerçek sicili
Aydınlık’ın NATO’nun Türk üniversitelerinden gençlerimizi devşirmesine karşı çıktığı manşeti hedef alan DMM, bunun ‘ülkemizin ulusal güvenlik çıkarları açısından endişe verici olduğunu’ söyledi. Peki, Aydınlık’ın ABD ve NATO ile mücadelesi mi yoksa Türkiye’nin NATO’da kalması mı ulusal güvenlik çıkarımız için endişe verici. Gelin DMM’nin toz kondurmadığı NATO’nun Gladyo’suna, Türkiye’deki karnesine ve devşirme projesine mercek tutalım
Aydınlık ne zaman ABD ve NATO’nun ülkemize tehditlerine dikkat çekse, ses Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM)’nden geliyor.
ABD ve NATO’nun Immediate Response 25 (Anında Müdahale) adlı tatbikatı 26 Mayıs’ta başladı.
Vatan Partisi ve Aydınlık tatbikat öncesinde Türkiye’ye yönelik tehdide dikkat çekti. Çünkü Dedeağaç’ta son bulan tatbikatta, nehirler geçiliyordu. Yani Meriç provası…
Basın açıklamaları ve Edirne’deki kitlesel eylemle, Vatan Partisi Türk milletini bilgilendirdi ve hükûmeti uyardı. Fakat DMM bu süreçte ne yaptı? “Bu bir NATO tatbikatı” değildir açıklaması yaptı. DDM bunu derken, tatbikata katılan askerler, kollarında NATO peçleriyle poz veriyordu. (29 Mayıs 2025, Aydınlık) Aydınlık, tatbikatın NATO bağı olduğunu tane tane anlatıyordu. (23 Mayıs 2025, Aydınlık) Yunan basını bile gerçekleri yazarken, DMM NATO tatbikatını perdeliyordu.
Aradan yaklaşık bir ay geçti. ABD-İsrail, İran’a saldırırken, NATO bu saldırılara destek açıklaması yaparken, Türkiye Gençlik Birliği üyeleri NATO'nun Türk üniversitelerindeki devşirme programına geçit vermiyordu. Türk gençleri NATO’yu Boğaziçi Üniversitesi’nden kovdu. (19 Haziran 2025, Aydınlık) Olayın üzerine gittik. NATO’nun staj tuzağına Dışişleri Bakanlığının ön ayak olduğunu ortaya çıkardık. Dışişleri, NATO’nun gençleri devşireceği stajı duyurması için YÖK’e yazı yolladı. YÖK de acele koduyla üniversitelere… (24 Haziran 2025, Aydınlık)

Bunun üzerine DDM yine açıklama yaptı:
“Dışişleri Bakanlığımızın habere konu faaliyeti, NATO’nun üye ülkelerdeki misyonlarında ülkemizi temsilen görev alabilecek yetkin personeller yetiştirmek üzere hazırlanan staj programlarıyla ilgili koordinasyon kapsamında gerçekleştirilmiştir. (…)
“Ülkemiz, dünyanın muhtelif bölgelerinde NATO'nun barış misyonlarını desteklemekte, ittifakın istikrarlaştırıcı rolüne ve güvenliğine önemli katkılar sunmaktadır.
“Dışişleri Bakanlığımız, ülkemiz ulusal güvenliği açısından tehdit oluşturan yapılara karşı yine aynı NATO bağlamı dolayısıyla da müdahale edebilmektedir.
“Nitekim İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik sürecinde de Türkiye’nin NATO üyeliğinin ulusal çıkarlarımız açısından ne kadar değerli olduğu bir kez daha anlaşılmıştır.”
Şimdi bunların üzerinde duralım….
1. BELGELERİYLE ORTADA: NATO=GLADYO
NATO demek Gladyo demek. Vatan Partisi ve Aydınlık yıllarca bu gerçeği Türk milletine anlattı. İngiliz arşivlerinde gizliliği yakın zamanda kaldırılan belgeler bu gerçeği bir kez daha ortaya koydu. 9 Kasım 1990’da İngilizler tarafından NATO merkezine yollanan belgede İtalya’daki Gladyo faaliyetleri anlatılıyor.
9 Kasım 1990’da İngiltere’nin NATO’ya yolladığı raporda NATO’nun üye ülkelerde, iktidar belirleme, kaos yaratma ve terör faaliyetlerini düzenlediği yapı olan Gladyo’nun (Süper Nato) kuruluş amacı ve içeriğiyle ilgili ayrıntılara yer veriliyor.
Raporda, ABD istihbarat örgütü CIA, İngiliz istihbarat örgütü MI6 ve NATO'nun Avrupa çapında paramiliter birliklerden oluşan bir yeraltı ordusunu nasıl eğitip yönlendirdiği, varlıklarını “sahte bayrak” terör saldırıları da dâhil olmak üzere siyasi muhalifleri zayıflatmak için nasıl kullandığı gözler önüne seriliyor. (21 Haziran 2023, Aydınlık)
2. ‘NATO’DAKİ YETKİN PERSONELLER’ 15 TEMMUZ’U YAPANLAR
DMM’nin açıklamasında yer alan, “NATO’da ülkemizi temsil edecek yetkin personelleri” FETÖ’den biliyoruz.
15 Temmuz sonrası görülen davalarda Türk hukuku saptadı: 15 Temmuz'un faili NATO.
Savcılarımız hazırladığı Genelkurmay, Akıncı Üssü, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı iddianamelerinde ABD ve NATO'nun darbe girişimindeki rolünü ortaya serdi.
Genelkurmay karargahında yaşanan eylemlere ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, şöyle deniyor:
“Yurtdışı görevlere seçilerek NATO kadrolarına atanan FETÖ/PDY mensubu subayların bazı millî ve askerî bilgileri, gerek NATO makamlarına servis ettikleri gerekse de millî menfaatlerimizin söz konusu olduğu bazı konuların örgütün istediği şekilde gerçekleşmesini sağlayacak şekilde kullandıkları tespit edilmiştir. (…“Son 15 yılda ABD’ye yüksek lisans ve doktora maksatlı eğitime veya bu ülkedeki millî veya NATO daimi görevlerine gönderilenlerin sayısı sürekli artmıştır. Bu personelden darbe girişimine fiilen iştirak eden FETÖ ile iltisaklı olduğu tespit edilenlerin oranı dikkat çekecek boyutta yüksektir.”
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 15 Temmuz sonrasında yürütülen başka bir soruşturmada da NATO karargahlarında 462 Türk subayın görev yaptığı, bunlardan aralarında generallerin de bulunduğu 237'si hakkında FETÖ'den adli ve idari işlem yapıldığı öğrenilmişti.
Bu subaylardan 200’ü “Geri dön!” çağrısına uymadı. Ayrıca bu 237 subaydan, 3’ü general 17’sinin ByLock kullandığı saptandı. Bu kaçak subaylar Hollanda, İtalya, Belçika, ABD, Almanya, İspanya, Avusturya, Norveç, İngiltere ve Yunanistan’daki NATO üslerinde görevliydi.
Bu firarilerden en üst rütbelisi ise Norfolk’ta bulunan NATO Müttefik Dönüşüm Komutanlığı (ACT)'nda görevli eski Tümamiral Mustafa Zeki Uğurlu idi. Turuncu darbelerin merkezi olarak bilinen bu merkezde 26 Türk'ün görev yaptığı öğrenildi. Mustafa Zeki Uğurlu hakkında darbeden 3 gün önce FETÖ soruşturması açılmış ve ifade vermesi için geri dönme emri verilmişti. Vertigo raporu alıp ifadeye gelmeyen Uğurlu, 15 Temmuz'un ardından da ACT'de çalışmaya devam etti. Hatta NATO’nun internet sitesinde, Uğurlu’nun toplantıdaki üniformalı fotoğrafı yayınlandı.
Savcılarımız ayrıca iddianamelerde FETÖ'nün tarihçesini NATO ile başlattı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, örgütün tarihsel süreci 1952'de Türkiye'nin NATO'ya üyeliğinden itibaren anlatılırken "Fetullah Gülen, her daim küresel güçlerin vazgeçilmez aparatı olmuştur", "Gülen'i küresel emperyalist güçler destekledi" tespiti yapıldı.
Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'na ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 15 Temmuz iddianamesindeki konuşmalar da oldukça dikkat çekiciydi: “15 Temmuz 2016 tarihinde şüphelilerin Etimesgut Bağlıca'daki evde buluştukları, aralarında konuşurken Ramazan Genç'in eliyle omzunu işaret etmek suretiyle askerleri kastederek ‘...Amcalar Amerika ile anlaşmış, duruma müdahale etmeye karar vermişler; bütün komuta kademesi anlaştı; Amerika'nın izni var, NATO'nun onayı var.’ dediği, askerlerin darbe yapacağını, TRT ve TÜRKSAT'a gidecek askerlerin teknik desteğe ihtiyaçları olduğunu, askerlerin gelip alacaklarını, ilgili yere götüreceklerini söylediği, aralarında söz konusu teknik desteği vermek üzere anlaştıkları...”
ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Joseph Votel ve ABD Ulusal İstihbarat Direktörü James R. Clapper, Türkiye’deki başarısız darbe girişiminin ardından, “Amerika’nın iyi ilişki içinde olduğu askeri liderlerin tutuklandığını” söyledi. 28 Temmuz 2016 tarihinde panelde konuşan Clapper, “Muhataplarımızın çoğu tasfiye edildi ya da tutuklandı. Hiç kuşku yok, bu nedenle Türklerle işbirliği gerileyecek ve daha da zorlaşacak.” diye yakındı.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum 15 Temmuz'un yıldönümünde Habertürk'te açıklamalarda bulundu. Uçum, NATO komutanlarının FETÖ'cülerin tasfiyesinden rahatsız olduğunu dile getirdi. (Aydınlık, 16 Temmuz 2023)
NATO en etkili yeraltı faaliyetini Türkiye’de örgütledi. Resmî verilere göre bugüne kadar 125 binden fazla FETÖ ve PKK bağlantılı unsur devlet örgütünden ihraç edildi. Bunların 25 bini Türk Silahlı Kuvvetleri’nden, 30 bini Emniyet örgütünden, 8 bini jandarmadan, 10 bini yargıdan atıldı.
Alın size NATO. Alın size NATO’nun yetkin elemanları.
İşte size NATO’nun devşirme programları.
Yetkin elemanlar dedikleri ve acele kodlu yazı gönderdikleri sözde staj, Gladyo’nun eline gençlerimizi vermektir.
3.NATO’NUN BARIŞ MİSYONU
DMM, NATO’nun barış misyonlarına ülkemizin katkı sunduğunu belirtiyor.
Hangi barış misyonu?
Irak’a müdahale eden NATO mu? Yugoslavya’yı paramparça eden NATO mu? Balkanları darmadağın hale getiren NATO mu? Afganistan’da milyonlarca Müslümanı öldüren NATO mu? Yine Irak’ta Ebu Garip’teki işkenceleri yapan, kadınlara tecavüz eden NATO mu? Yine Libya’da Müslüman kanı döken NATO mu?
Girmek için Kore’de Mehmetçiği 23 centlik asker yaptığınız NATO mu?
6-7 Eylül 1955 tertibi, 1 Mayıs 1977 Taksim, Kahramanmaraş, Erzincan, Çorum katliamları; 2 Temmuz 1993 günü Madımak’ta aydınlarımızın yakılması ve hemen üç gün sonra Kemaliye Başbağlar’da köylülerimizin kurşuna dizilmesi… Bu mu NATO’nun barış misyonu?
Org. Eşref Bitlis’leri, Uğur Mumcu’ları, Gaffar Okkan’ları, Hrant Dink’leri, sivil, asker, hukukçu, aydınlarımızı şehit eden NATO mu?
Son 70 yılın bütün “faili meçhullerinin” faili, NATO’dur. Bu mu barış misyonu?
PKK’yı kuran ve silahlandıran, ASALA ve JCAG gibi terör örgütlerini kullanarak 31’i diplomat 58 vatandaşımızı şehit eden, FETÖ ile darbe girişime kalkan NATO mu?
NATO, en son 2007-2014 yıllarında, Fetullahçı Gladyo marifetiyle düzenlediği Ergenekon-Balyoz tertipleriyle tarihinin en etkin operasyonunu yürüttü, binlerce subayımızı ve Vatan Partisi yöneticileri ile millici aydınlarımızı hapse attı. Amaçları Türkiye’yi bölme harekâtına direnecek TSK’yı ve Vatan Partisi’ni etkisiz kılmaktı. Kumpasçı NATO mu barışçıl?
Sağ-sol çatışması ile gençlerimizi birbirine kırdıran NATO mu?
1971, 1980 darbelerini ve 15 Temmuz darbe girişimini yapan NATO mu?
Bunları söylerken 15 Temmuz şehitlerinden de mi utanmıyorsunuz?
Norveç’teki tatbikatta Atatürk’ü ve Tayyip Erdoğan’ı düşman gösteren NATO nasıl barışçıl?
Dışişleri Bakanlığı ve DMM, Atatürk’ün anısına saygısızlık ediyor, ülkenin Cumhurbaşkanını değil onu düşman gösterenleri savunuyor.
4. KUR’ÂN-I KERİM YAKANLARA EVET DİYENLER
DMM diyor ki, “Nitekim İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik sürecinde de Türkiye’nin NATO üyeliğinin ulusal çıkarlarımız açısından ne kadar değerli olduğu bir kez daha anlaşılmıştır."
Üyelik sürecinde ne oldu?
İsveç’te Kur’ân-ı Kerim yakıldı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Türkiye Cumhuriyeti'nin veyahut Müslümanların dini inancına saygı göstermiyorsanız, bizden de NATO konusunda herhangi bir destek göremeyeceksiniz.” dedi.
İsveç ve NATO ne yaptı?
İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ve İsveç Dışişleri Bakanı Tobias Billström, Kur'an-ı Kerim yakmasına izin verilmesini "ifade özgürlüğü" ile savundu.
Alman Die Welt televizyonunda yayınlanan 'Talk' isimli programa konuk olan dönemin NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Erdoğan’ın açıklamasına tepki gösterdi.
Stoltenberg, “İfade özgürlüğü, fikir özgürlüğü İsveç'te ve diğer tüm NATO ülkelerinde değerli bir ilke. Bu nedenle bu uygunsuz eylemler otomatik olarak yasa dışı sayılmaz. Bunlar fikir özgürlüğüdür.” dedi.
Türkiye ne yaptı?
Evet oyu verdi ve NATO’yu genişletti. Aslında Türkiye’ye yönelik tehditleri genişletti.
“Türkiye’nin NATO üyeliğinin ulusal çıkarlarımız açısından ne kadar değerli olduğu bir kez daha anlaşılmıştır.” dedikleri işte bu.
Areda Survey Araştırma Şirketi, 2022’de yaptığı ankette “NATO’nun Türkiye’yi koruyabileceğini düşünüyor musunuz” sorusuna Türk milletinin yüzde 90,8’in “Hayır” yanıtı verdiğini açıklamıştı.
Dün NATO toplantısı sonrası soruları yanıtlayan Erdoğan "Türkiye ile İsrail arasında bir çatışma çıkarsa NATO Türkiye'yi savunmaya gelir mi?" sorusuna evet bile diyemedi.
Ama DMM, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın savunamadığı, Türk milletinin Türkiye’yi koruyamayacağını düşündüğü NATO’yu savunuyor.
DMM, DM OLDU
DMM’nin, sosyal medyadaki yalanlara karşı kurulması mantıklıydı.
Ama bugün DDM, doğru yanlış ayırt etmeden hükûmetin siyasetlerini savunma noktasına savruldu.
Gerçeklere bağlılığı ikinci plana attı.
Bunu Çayırhan’ın özelleştirmesine karşı yaptığımız haberde de gördük.
Gelinen nokta şu:
Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, Dezenformasyon Merkezi oldu.
Haçlı İttifakı’nın propagandasını yapan Dezenformasyon Merkezi istemiyoruz.
Darbecileri savunan Dezenformasyon Merkezi istemiyoruz.
Müslüman öldüren, Kur’ân-ı Kerim yakma örgütü NATO’ya siper olan Dezenformasyon Merkezi istemiyoruz.
Dezenformasyon Merkezi aslî görevi olan Türkiye’ye yönelik kara propagandayı önlemeye dönsün.
Kara propaganda yapmasın!