Yandex
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul 13°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Düzenlemeler rafta kalmamalı

Cengiz Çakır

Cengiz Çakır

Gazete Yazarı

A+ A-

Veteriner hekim olan Sayın Dr. Mehdi Eker, 10,5 yıl Tarım Bakanlığı yapmıştır. Tarım Bakanlığı teşkilatından geldiği için ülkenin tarımsal sorunlarını bilen, Tarım Ekonomisi eğitimi de almış vizyon sahibi bir kişidir. Bakanlık görevinin son zamanlarında iki kitabı yayınlanmıştır.

Kitaptan bir alıntı:

“...Bakanlığımız gıda güvenirliliği, veterinerlik ve bitki sağlığı konusunda tek yetkili kuruluş haline gelmiştir. Yapılan düzenlemeyle veteriner hizmetleri, bitki sağlığı, gıda ve yem konusunda Avrupa Birliği ile mevzuatlarımız uyumlaştırılmıştır.

“Kanunla, bitki koruma ürünlerinin kayıt altına alınması ve satışında reçete zorunluluğu getirilmiştir.

“Tarladan sofraya gıda güvenirliliği prensibi kapsamında sadece gıda üretim yerleri değil gıda satış ve toplu tüketim yerleri de kayıt altına alınmaktadır. Taklit ve hileli ürün üreten firmalar Bakanlıkça kamuoyuyla paylaşılmaktadır.”(Bkz.1).

Her gün basında zehirlenme haberleri yer alıyor. Aradan bu kadar zaman geçtiği halde neden oturmuş bir sistem yok. Özel olarak fümigasyon eğitimi almamış kimselerin kullanması yasak olan ilaçlarla İstanbul’un göbeğinde otel odaları ilaçlanıyor. Sırt hamalının beyin ameliyatı yapması kadar saçma bir olay.

Tarım ve Orman Bakanlığı taklit ve hileli ürün üreten işletmeleri saptayıp kamuoyuna duyuruyor. Bunun yeterince etki yaratmadığı açık. Caydırıcı önlemlerin alınması gerekmektedir.

Haksız olsa bile kazancın insan hayatından daha önemli görülmesinin ahlâkla bağdaşan tarafı yoktur. Pamuk zararlıları için reçete ile verilen ilacı, maydanoza veya ıspanağa atan çiftçi de masum değildir. Kendi torunlarına yedirmediği ilaçlanmış ürünleri satışa sunan kişilere yaptırım uygulanması zorunludur.

KAĞIT ÜZERİNDE

Anayasa toprakları, ormanları ve meraları korumayı emrediyor. Tarım Kanunu var, Toprak Koruma Kanunu var, Orman Kanunu var, Mera Kanunu da var. Bütün kanunların uygulanma şeklini gösteren yönetmelikler, yönergeler, tebliğler yayınlanıyor.

Bunlarla varlıklarımızı koruyabiliyor muyuz? Turizmciler, madenciler ormanlara, güneş ve rüzgâr enerjisi kullanarak elektrik üretenler ve hatta belediyeler meralara, inşaatçılar tarım topraklarına el atmaya çalışıyorlar. Maalesef büyük ölçüde de başarıyorlar. Aynı yıl deprem konutları yapma ve termik santral çalıştırma gerekçesiyle, özel kanunla koruma altına alınmış olan zeytinliklere müdahaleyi mümkün kılan iki torba yasa Meclis’te kabul edildi. Daha önce de on defa Meclis gündemine girmiş ancak gösterilen tepkiler üzerine vazgeçilmişti.

Kentler tarım alanlarına doğru saçaklanıp en verimli arazileri yutuyor. Barajlar, havaalanları, otoyollar gibi büyük yatırım projeleri de tarım arazilerini işgal edip parçalı hale getiriyor.

Tipik örneklerden biri Tarım Kanununun desteklemelerle ilgili hükmüdür:

“MADDE 21 – Tarımsal destekleme programlarının finansmanı, bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz.” şeklindedir.

Yasa 18 Nisan 2006’da çıkmıştır. 19 bütçe yılının hiçbirinde bu orana ulaşılmamış, çoğunlukla yasada belirlenen oranın yarısı düzeyinde destekleme yapılmıştır. Harp yok, darp yok bu sürede bütçe hiç mi elverişli olmadı?

ÇELİŞKİ

Sayın Dr. Eker, anılan eserinde küçükbaş hayvancılığın Anadolu coğrafyasına en uygun hayvancılık kolu olduğunu gerekçeleriyle birlikte belirtmiştir(Bkz.2). Anadolu’nun 250-450 milimetre yağış alan bölgelerinde otların kısa kaldığını ve ancak ağız yapısı elverişli olan koyunlar tarafından yenebileceğini, onların meralarda toprağı sıkıştırarak erozyonu önlediği ve gübreleyerek ot verimini artırdığına değinmiştir. Dağlık ve sıcak bölgelerde keçilerin ağaçların altındaki otu yiyip alt dallarını budadıklarını, yeri temizleyerek orman yangınlarına karşı koruduklarını belirtmektedir. Ancak uzamış otları yiyebilen sığırların bizim coğrafyamıza uygun düşmediği belirtilmiştir.

“Küçükbaş hayvancılık destekleme kapsamına alınmış ve küçükbaş hayvan sayısında yüzde 30 artış sağlanmıştır. Son 11 yılda 50 baş ve üzeri büyükbaş hayvan bulunduran işletme sayısı 4300’den 31 419’a yükselmiştir”. Yüzde 730’luk artış ancak muazzam bir destekle mümkün olur.

“Islah çalışmalarına verilen önem sonucu saf kültür ırkı hayvan sayısı yüzde 19’dan yüzde 43,5’e yükselmiştir.” Bu da ıslah ile değil ancak ithalatla mümkün olur. Coğrafi koşullarımıza uygun düşmeyen sığırcılık öncelik kazanmıştır.

Bilimsel görüşle siyasi kararlar çelişmektedir.

1) Mehdi Eker, Türkiye Tarımının Değişim ve Dönüşüm Süreci, 1.Basım, Alfa Basım Yayım ve Dağıtım San. ve Tic.Ltd.Şti. İstanbul, 2015 s-70-71.

2) a.g.e. s.92-93

Tarım Bakanlığı