Yandex
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Erkek egemen toplumu güçlendirenler

Nadir Temeloğlu

Nadir Temeloğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

Cinsellik insanın bir parçası. İnsana dair olan her şeyde, aşkta, sanatta, yaşamın içinde cinsellik elbette var. Bu yüzden erotizm de, cinsellik de sanatın konusu olmuştur, olmaya devam edecektir. Fakat bir sanat eserinin değerini erotizm veya cinsellik belirlemez. Bugün ise durum tersyüz edilmiştir. Sanat diye topluma sunduklarından cinselliği çıkarırsanız, geriye pek bir şey kalmıyor.
Cinsellik, emperyalizm çağında bir amaca indirgenmekte ve kamusal alana çıkarılmakta, insanların gözüne sokulmaktadır. Sanat ve kültür alanı da bunun başını çekmektedir. Pornografi, teşhircilik ve kaba cinsel eğilimler, yalnızca kadının hatta insanın değil, insana dair her şeyin, başta aşkın ve sanatın da düşüşünü getirmektedir.

Sosyolog Richard Sennett, aşkın değerden düşüşünün sebeplerinden birini erotizmin dışlanması ve yerine cinselliğin geçmesi eğilimine bağlar. Erotizm, cinsel arzunun ve son tahlilde bizatihi cinsel ilişkinin, çevresinde kalıcı bir aşk ilişkisinin kurulduğu ve sürdürüldüğü bir eksen olarak konumlanması, daha önce çok yanlı, bütünlüklü sosyal ilişkilere atfedilen bütün özellikleri taşıyan istikrarlı bir sosyal birliktelik biçimi anlamına gelir. Cinsellik ise cinsel ilişkinin tek bir işleve, cinsel arzunun tatmini işlevine indirgenmesidir. Böylesi bir indirgeme, genelde, cinsel ilişkiyi karşılıklı sempati ve sorumluluk doğurmaktan ve böylelikle eksiksiz bir kişisel birlikteliğe ilerlemekten alıkoymayı amaçlayan özel önlemlerle hayata geçirilir. Aşktan yoksun cinsellik, partnerden bir amacın yerine başkası geçebilen bir aracı olarak faydalanıldığı, bir gerilim atma düzeyine indirgenmiştir. Diğer bir sonuç ise cinselliği erotizm bağlamından koparmanın aşk ilişkisini önemli oranda zayıflatması olmuştur. İlişki en güçlü kaynaklarından birini yitirmiş (ya da paylaştırmak zorunda kalmış) ve istikrarının savunulması artık daha da güçleşmiştir.(1)

SANALLAŞAN DÜNYA
GERÇEK İLİŞKİLERİ ÖLDÜRÜYOR

Yalnızca içi boşaltılmış cinsellik değil, porno da günümüzde insana en büyük zararı verenlerden. Sınırsız internet, pornonun patlamasına sebep oluyor. Önceki gün Fransız Le Monde’de çıkan bir görüş yazısının başlığı şu: “Pornografiye erişim çocukların ruh sağlığını ve psikolojik bütünlüğünü ciddi şekilde zedeliyor.”(2) Bu bir halk sağlığı sorununa da yol açıyor. Yazıda şöyle deniyor: “Bu gerçek halk sağlığı kriziyle karşı karşıya kalan daha fazla ülke, küçüklerin pornografik web sitelerine erişimini kısıtlamak için adımlar atıyor: Birleşik Krallık, Kanada, Almanya, Fransa... Fransa'da, 2020'de ve tekrar 2024'te, yasa koyucu, kullanıcıların yaşlarını basit bir öz beyanın ötesinde etkili bir şekilde doğrulamayan web sitelerinin engellenmesine izin veren hükümler kabul etti.” Ayrıca bazı ülkelerdeki araştırmaların pornografi tüketen kadınların cinsel şiddet mağduru olma olasılığının dört kat daha fazla olduğunu gösterdiği belirtiliyor.(3)
Özellikle sanallaşma ile birlikte gençlerde cinsel istek sorunu azalıyor ve yerini korkuya bırakıyor. Sosyolog Frédéric Lenoir, sanallaşmanın ve pornonun korkuyu güçlendirdiğini belirtiyor, ekliyor: “İnsanlar sanal dünyaya alıştı, bu nedenle doğrudan etkileşimler kafa karıştırıcı ve karmaşık hale geldi. Gençler artık ne istediklerinden emin değiller, ilişki kurmaktan korkuyorlar ve diğer kişiden çekiniyorlar. Başka biriyle olmaktansa bireysel olarak daha iyi tatmin olacaklarını sanıyorlar.”(4)
Yine Fransız Kamuoyu Enstitüsü (IFOP)’nün araştırmasına göre, insanların seks yapmamasında 2006’dan bu yana yüzde 15 puanlık bir düşüş yaşandı. Bu düşüş 18 ile 24 yaş arasında daha belirgin. IFOP araştırmasının yöneticisi François Krous, “Porno o kadar güçlü fanteziler yaratıyor ki, bazı insanlar için gerçek yavaşlıyor.”(5)
Batı basınına bakın, sekssizlik, aseksüellik yazıları ile dolu. Özellikle gençlerin seksten uzaklaştığı belirtiliyor. “Günümüz filmlerinde, edebiyatta aseksüel karakterlerle karşılaşıyoruz” diyorlar ve Roland Barthes’a gönderme yaparak “Metinde haz olmadığında ne olur” sorusunu soruyorlar.(6)

CİNSEL AÇLIK AVRUPA MERKEZLİDİR

Peki buraya nasıl gelindi? Sömürgeci Batı’nın yalnızca paraya ve kaynağa açlığı yoktu. Aynı zamanda cinsel açlığı da vardı. Avrupa’da emperyalizm yükseldikçe, cinsellik kurumsallaşmıştır. Kendine pazar arayan Batı, cinsel açlığını da giderebileceği, fantezilerini uygulayabileceği, kendini tatmin edebileceği yerler arayışındaydı. Bu kaynak arayışı, doğuda bulundu. Doğu, Batı’ya göre “özgür cinsellik” imgesiydi. Oryantalistlerle başlayan bu arayışa göre Doğu, Avrupa’da edinilemeyen cinsel deneyimlerin aranabildiği bir yerdi. Oryantalist eserlerde, Doğu’ya gelip cinsellik arayanların hepsi Avrupalıdır. Fantezilerini yaşamak isteyenlerin hepsi Avrupa’dan haz için doğuya gelirler.
Şiddet ve cinsellik doğuya aynı anda yönlendi. Batılının zihin dünyasında Doğu, kendi ülkesinde yaşayamadığı erotizmin her türlüsünü denmeme olanağı bulduğu, cinsel fantezilerinin yapabildiği bir sahnedir. Bu fantezi günümüzde Doğu kadınını özgürleştirmek olarak yaşamaya devam etmektedir. IŞİD gibi Batı’nın kendi yarattığı terör örgütlerinin üzerine yürüyüş, Doğulu kadını özgürleştirme ile de reklam haline getirilmiştir. Katliamlar, tecavüzler bir yanda özgürlük dayatmaları bir yanda… Batılı için Doğulu, üzerinde her türlü güç gösterisinin denendiği bir objedir.

SINIF MÜCADELESİ YERİNE
GEÇİRİLEN CİNSEL MÜCADELE

Kadınlar, uzun mücadelelerle özgürleşme yolunda büyük kazanımlar elde ettiler. Onlar sömürülmeye karşıydılar, iş ve ekmek davasındaydılar… Gerçek özgürlüğün yolunun ekonomik özgürlükten geçtiğini biliyorlardı. Sınıf mücadelesi ile kadın hareketi aynı anda büyüdü. Bu, yasalar önünde erkeklerle eşitliğinin hedeflendiği somut talepler ve kazanımlarla belirginleşen, özellikle Avrupa’da oy hakkı talebiyle kitleselleşen birinci dönemdi.
Fakat emperyalizm, fantezilerini kadınlar üzerinde sürdürdü. İkinci dönem başladı. Batılı kadınlar giderek radikalleşen feminizm akımlarıyla kuşatıldı. İktidarlar için, kadın ve erkeğin el ele mücadele ettiği süreçler tehlikeliydi. Bir düşman belirlendi: Erkek, erkeklik. “Gerçek düşmanın erkek iktidarıdır.” denildi. Buna karşılık sınıf devrimi değil artık cinsel devrim hareketleri öne çıkarıldı. Feminizm ve kadınlık, cinselliği kamusal alana taşıma, teşhircilik ve feminist pornografiye kadar tersine bir işlev görmeye başladı. Kişinin kendini var etmesinde, üretkenliğinde, yaratıcılığında, toplumsallaşmasında en etkisiz ve değersiz şey olması için mücadele edilen şey cinsellikti. Ama bu en tepeye çıkarıldı ve göze sokulmaya başlandı. Hatta öyle bir noktaya geldi ki, LGBT ile kadın cinsiyetine bile savaş açıldı ve kadınlık toplumdan silinmeye çalışıldı. Ama aslında her şey erkek cinselliğini doyurmak içindi. Savaş açtıkları “erkek egemen toplum”, “ataerkil” toplum için bu bir sorun değildi. Çünkü kadın yalnızca cinselliğe indirgeniyordu. Hevesle bu akımları bağırlarına bastılar.

BATI DOĞULU KADINI
FETHİNİ SÜRDÜRÜYOR

Batı’daki bu radikal akımlar, emperyalizmin ve oryantalizmin hedefindeki doğudaki kadını bir kez daha fethe çıktı. Doğulu kadının bedeni özgürleşmeliydi. Tabiî bizim ülkemizdeki Tanzimatçı çizgi, hemen bu akımlarla birleşti. Laiklik çarpıtıldı. Doğulu kadın, Batılı kadın gibi olmalıydı. Cinsel özgürlüğünü elde etmeliydi. Onun gibi giyinmek, onun gibi soyunmak, onun gibi sahneye çıkmak… Özgürlüğün yolu buradan geçiyordu.
Emperyalist tahakküm bir kasap sistemidir. Kadını katlediyor, cinseyetini ortadan kaldırıyor ve onu bir et parçası haline getiriyor. Kasap vitrini gibi süsleyip sergiliyor.
Kadınlar, bu kasap sisteminin bıçağına boynunu uzatan kurban olamazlar.
Evet bu kadar uzun tutmamızın nedeni Manifest tartışmaları. Manifest aslında cinsel açlığa ve erkek egemen topluma hizmet ediyor. Manifest grubu üyelerinden Zeynep Oktay, rapteki kadını aşağılayan sözlere karşı çıktıklarını ve kendilerinin ayrımcı sözlere yer vermediklerini belirtmişti. Piyasa işte böyle bir şeydir. Sizi karşı çıktığınızın benzerine çevirir. Belki sözlerinde kadını aşağılamak yok ama giyim kuşamları ve danslarıyla kadını sadece cinselliğe indirgeyerek aşağılıyorlar. Bu yüzden sahnede bir sanattan söz etme imkânı da kalmıyor.
Özellikle hitap ettikleri kitle ergenler, çocuklar. Pornografiye erişim için çocuklarımızın konsere gitmesi yetiyor. Bu da yukarıda bahsedilen, ruh sağlığını ve psikolojik bütünlüğünü tehdit ediyor. Yani tehlike yalnızca internette değil, sokakta, sahnede her yerde.

YÜKSELEN KADIN
YÜKSELEN UYGARLIK

Elbette kadının büyük sorunları var. İş hayatından dışlanmak, toplumdaki baskılar, şiddet…
Kadına yönelik ayrımcılık ve şiddet her şeyden önce; emperyalizmin ulus devlete karşı saldırıları sebebiyle süren ortaçağ ilişkilerinin ve bu ilişkilerden beslenen neoliberalizmin yol açtığı çürümüş kültürün sonucudur.
Evet, eğitim sistemimiz kötü. Ekonomimiz kötü. Feodal kalıntılar var. Kadına şiddet var. Eşitsizlikler var. Çürüme ve yozlaşma var.
Bunu aşmanın yolu kadın ve erkeğin birbirine düşmesinden kadının cinsel obje haline gelmesinden geçmiyor.
Bu bir yanılsamadır.
Emperyalist sistem içinde kadının bir çıkışı, özgürlüğü bulunmuyor.
Kadın özgürleşmeden erkeğin de özgürlüğü yok.
Kadının biricik özgürleşmesi, millî devletlerin güçlenmesinde ve kadının üretime katılmasından, eşitsizliği yaratan sisteme karşı erkekle el ele mücadeleden geçmektedir.
Kadının kurtuluşu ve yükselişi Batı merkezlerinde değil; eşitlikçi, kamucu, paylaşımcı, insanı merkeze alan Yükselen Asya Uygarlığındadır.

DİPNOTLAR:

(1) Zygmunt Bauman, Sosyolojik Düşünmek, Ayrıntı Yayınları, İstanbuL, 2010, s. 116.
(2) Le Monde, 'Access to pornography gravely undermines children's mental health and psychological integrity', 08.09.2025.
(3) a.g.y.
(4) El Pais, Philosopher Frédéric Lenoir: ‘Porncreatesfear of sexualrelations, 26 Şubat 2024.
(5) Kaynak: El Pais, Why young people are having less sex: porn, cell phones, or the search for ‘something more’, 2 Mart 2024.
(6) Dan ende des sexistgekommen, 8.5.2024. welt.de

Kadın emperyalizm Erkek