Yandex
06 Şubat 2025 Perşembe
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Faiz ve adaletsiz vergi bütçesi

Serhat Latifoğlu

Serhat Latifoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

Geçen hafta içinde 2024 yılı merkezi yönetim bütçe uygulamalarının sonuçları açıklandı. Türkiye'nin merkezi yönetim bütçe gelirleri 2024'te bir önceki yıla göre yüzde 66,5 artarak 8 trilyon 670 milyar 863 milyon lira, giderleri de yüzde 63,6 artarak 10 trilyon 777 milyar 9 milyon lira oldu.

FAİZ YÜKÜNDE BÜYÜK ARTIŞ

Bütçe giderleri içinde en önemli artış faiz giderlerinde gerçekleşti. 2023 yılında 674,6 milyar TL olan faiz giderleri 2024 yılında 1 trilyon 71 milyar TL’ye yükseldi. Yani, 2024 yılında faiz giderleri yüzde 88,3 oranında arttı. Bu artış ‘rasyonel politikalar, linkler koptu, setting’ söylemleriyle yükseltilen faizler genel seviyesinin bütçeye faturasıdır. 2023 yazında göreve gelen Sayın Mehmet Şimşek liderliğinde ekonomi yönetiminin iddiası enflasyonu düşürmekti. Ancak gelinen noktada bütçede faiz maliyeti iki katına yükselirken enflasyon teslim aldığı yüzde 38’in 6 puan üstünde bulunuyor (yüzde 44). 2024 yılında dünyada en yüksek reel faiz ödeyen ülkelerden birisi Türkiye oldu. Ayrıca aşağıdaki görselde açıkça görülüyor ki faiz ödemeleri anapara arasındaki makas faiz ödemeleri lehine gittikçe artıyor. Bu gidişle 1990’larda ve 2000’lerde Türkiye’nin başına bela olan yüksek faiz yükü tekrar karşımıza çıkacak. ‘Rasyonel’ olarak pazarlanan ve kırk yıllık ezberleri tekrar eden neoliberal Ortodoks politikalar vergilerimizin bir avuç tefeci faiz lobisine aktarılmasından ibarettir.

ADALETSİZ VERGİ SİSTEMİ DEVAM EDİYOR

Gelirler tarafında dikkat çeken gelişme ise dolaylı vergilerin payının yüzde 66, doğrudan vergilerin payının ise yüzde 34 olmasıdır. Bütçenin toplam gelirleri 7,3 trilyon TL oldu. Bunun yüzde 21’i gelir vergisi, yüzde 12’si ise kurumlar vergisinden oluşuyor. Dolaylı vergiler gelir seviyesi fark etmeksizin herkesten eşit oranda alındığı için adaletsiz vergi olarak tanımlanır. Türk Vergi Sistemi 1980 sonrasında uygulanan neoliberal politikalar nedeniyle dolaylı vergilerin ağırlıkta olduğu bir yapıya dönüştürülmüştür. Bu da gelir dağılımını bozulmasında etken olmuştur. 2021 sonrasında yaşanan yüksek enflasyon sabit ve dar gelirlilerin alım gücünü azaltmış, dolaylı vergileri daha da artıran Şimşek ve ekibinin uygulamaları tuz biber olmuştur.

Faiz ve adaletsiz vergi bütçesi - Resim : 1
Kaynak; Hazine ve Maliye Bakanlığı

VERGİ TAHSİLATININ ADRESİ YANLIŞ

Hükümetin 2024 yılı içinde kayıt dışı ekonomiye yönelik operasyonları sık sık gündeme geldi. Oysa vergi sisteminde asıl sorun ‘kayıt dışı’ değildir. Dikkatlerden kaçan asıl sorun vergi sisteminin dolaylı vergilere dayalı olması ve bunun gelir dağılımını bozan etkisidir. Başka bir deyişle sorun tahsil edilmeyen, tanımlanmamış olan vergi kalemleridir. Yani, vergi tahsilatının olması gerekenin altında gerçekleşmesidir. Dolayısıyla Türkiye’nin vergi tahsilatı/GSYİH oranı yüzde 23 gibi dünya ortalamasının altında bir oranda kalmıştır. Karşılaştırmak adına; vergi tahsilatı/GSYİH oranı Fransa’da yüzde 35, Almanya’da yüzde 39, Yunanistan’da yüzde 39’dur. Türkiye dünyada en düşük vergi tahsilatı/GSYİH oranına sahip ülkelerden birisidir.

FAHİŞ KAR VE RANT VERGİSİ ALINMALIDIR

Türkiye’de gelir vergisi oranları OECD ortalamasına yakın olmakla birlikte vergi ödemeyen veya vergiden kaçınan çok sayıda mükellef bulunmaktadır. En başta fahiş fiyat artışı yapan hemen hemen bütün sektörlerde tekelleşmiş olan şirketler bulunuyor. Bu şirketler ne yazık ki 2023 yılında çıkarılan ‘enflasyon muhasebesi’ düzenlemesiyle vergiden kaçınma ve karlarını gizleme imkanına kavuştular. 2021-2024 yılları arasında tarihin gördüğü en yüksek kar oranlarını elde eden çok sayıda işletmenin geriye dönük olarak vergilendirilmesi şarttır. Vergilendirilmesi gereken bir diğer kesim ise binlerce tapu sahibi olan ve gayrimenkul fiyatlarında oluşan balonun sorumlularıdır. Bu kişiler ve şirketler ellerinde bulunan tapuların muazzam değer artışından yararlandılar ve hemen hemen hiç vergi ödemediler. Yükselen konut fiyatlarının ve kiraların asıl sorumlusu olan bu kesimlere yönelik ‘rant vergisi’ alınması şarttır.

DÖVİZ MANİPÜLASYONU YÜKSEK VERGİ İLE ENGELLENMELİDİR

2021 sonunda başlayan ve günümüze kadar devam eden yüksek enflasyon ortamında en temel etkenlerden birisi döviz fiyatlarında yaşanan büyük artışlar olmuştur. Türkiye’de ‘döviz geçişkenliği’ yüksektir. Dolayısıyla enflasyon döviz fiyatlarının artmasıyla birlikte yükselir. 2021 yılı sonunda başlayan döviz manipülasyonu ve yüksek döviz talebi karşısında hükümet dövizi kontrol altında tutmak için hem TCMB aracılığıyla müdahalede bulunmuş hem de Kur Korumalı Mevduat uygulamasına başlamıştı. Bu süreçte başta büyük şirketler olmak üzere çok sayıda varlıklı insan döviz manipülasyonuna katkıda bulunmuş ve dolar bazında muazzam gelirler elde etmişti. Elde edilen döviz gelirlerinden hemen hemen hiçbir vergi alınmamıştır.

SERVET VERGİSİ İLE KAÇAN PARA VERGİLENDİRİLMELİDİR

Neoliberallerin sık sık model olarak öne sürdüğü Avrupa Birliği’nde uygulanan temel vergilerden birisi servet vergisidir. Türkiye’de bir iki küçük kalem dışında gerçek anlamda servet vergisi uygulaması yoktur. İlginç olan da neoliberallerin bu gerçeği dile getirmekten imtina etmesidir. Alınmayan servet vergisinden yaşanan vergi kaybı onlarca milyar dolardır. Servet vergisi olmamasına rağmen varlıklı kesimin varlıklarını yurt dışına kaçırma ve orada tutma alışkanlığı vardır. Bazı hesaplamalara göre yurt dışına kaçırılan varlıklar 500 milyar dolara yaklaşmıştır. Ya bu varlıklar vergilendirilmeli ve Türkiye’ye getirtilmeli ya da yüksek oranlı servet vergisi uygulanarak kaçırılan vergilerin telafisi sağlanmalıdır.

HER YIL 70 MİLYAR DOLAR BUHARLAŞIYOR

Yukarıda saydığım dört farklı kaynaktan elde edilen gelirler vergilendirilmemiştir veya bir takım düşük stopaj oranlarına tabi olmuşlardır. Bu vergi kalemlerinden yaşanan kaybımız çok büyüktür. Türkiye’nin vergi tahsilatı/GSYİH oranının en az yüzde 35’lere ve doğrudan vergilerin oranının yüzde 60’lara çekildiğini düşünürsek yaşanan vergi kayıplarının büyüklüğü netleşir. Sadece 2024 yılı için muhtemel tahsil edilmeyen potansiyel vergilerin tutarının 70-80 milyar dolar seviyesinde olduğunu söyleyebiliriz. Devlet her yıl böylesine büyük bir kaynaktan mahrum kalıyor. Ayrıca söz konusu tahsil edilmeyen vergilerin enflasyonun temel nedenlerinden olan varlık balonlarının söndürülmesinde çok etkili bir yöntem olduğunu unutmayalım.

EKONOMİ MODELİ DEĞİŞMELİDİR

Sonuç olarak Türkiye’nin zayıf karnı neoliberal politikalara teslim olmuş ekonomisidir. Türkiye’nin üretim gücü, yetişmiş insan gücü ve dinamizmi yüksek bir potansiyel arz ediyor. Bu potansiyel planlı karma ekonomi modeliyle açığa çıkabilir. Aksi takdirde Türkiye aynı sorunlarla boğuşarak zayıf düşer, önüne çıkan tarihi fırsatlar heba olur.

Faiz Vergi Enflasyon Mehmet Şimşek Döviz