18 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Göçün 60. yılı yaklaşırken hatırlanması gereken o kişi

Kadim Ülker

Kadim Ülker

Site Yazarı

A+ A-

ÖNÜMÜZDEKİ dönemde işçi göçünün 60. yılı kutlamaları olacaktır. Bu kutlamalarda onur belgeleri verilecek, kişi ve kurumlar hatırlanacaktır. Tarihi binaların tarihi salonları bu kutlamalara şahitlik yapacaktır. Hak eden etmeyen kişiler buralarda boy gösterecektir. Bu kutlamalarda mutlaka bir şahsiyet anılmalıdır. Bu kişi şu anda Yozgat'ta yaşamakta ve muhtaç ailelerin kız çocuklarını okutmaya çalışmaktadır. Bu kişi Kâmil Sedat Uyar’dır. Viyana’da Türkler onu Sedat Bey diye tanırlardı. Bu kâmil insanın Kamil’ini bilmezdi kimse.

Tanırlardı, bilirler ve bilmezlerdi diyorum. Çünkü babam da dahil olmak üzere “Sedat Bey” diyenler çoktan bu dünyadan göçtüler. Sedat ismi sadece bir isim değil adeta bir kurumdu, kurumlaşmış bir isimdi.

DOKTORLUK HAYALİNİ OĞLU GERÇEKLEŞTİRDİ

Sedat Uyar önce Almanya’ya gelmiş, Goethe Enstitüsü’nde bir iki dönem Almanca kursuna gittikten sonra Viyana’ya gelir. Tıp eğitimi almak ister. Viyana Üniversitesi'ne kayıt yaptırır. Türklerin sorunları ile uğraşmaktan üniversite eğitimini askıya alır. Yıllar yılı bir türlü bitmez. “Tıp eğitimi benim için hobi oldu” derdi. O hekim olamasa da, 1981 doğumlu büyük oğlu Viyana Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olur
ve günümüzde Viyana hastanelerinde ve kendi muayenehanesinde çalışır.

SEDAT BEY'İN DERNEĞİNDE ÖĞRENDİM

Sedat Bey, 60’lı yılların sonunda ve 70’li yılların başında siyasi çalışmaları yoğun olduğu yıllarda öne çıkar ve bir dernek kurulmasına öncülük eder. Kurdukları dernekte Almanca kursundan, film gösterilerine kadar faaliyetler içinde bulunurlar. İlk kuşak göçmen işçilerin sorunlarına merhem olurlar. İş ve ev aramalarında yardım ederler. Vize için polise, İş Bulma Dairesi’ne çevirmen gönderirler. Derneğin çeperinde bulunan insanlar bu derneğin çalışmalarına katılarak, ciddi şeyler öğrenirler. O dönemden tanıdığım insanların bana bizzat söyledikleri sözleri hala dün gibi hatırlarım. “Ne öğrendiysem, Sedat Beyin derneğinde öğrendim” sözleri hala kulaklarımdadır. Dernek “Sedat Beyin derneğidir”. Dernek Sedat Bey'in derneği değildir, ancak o her yerde vardır. Polise, İş ve İşçi Bulma Dairesine tercüman olarak o gider. Diğer sorunların çözümün merkezinde o bulunur.

GECESİNİ GÜNDÜZÜNÜ HALKINA ADADI

Gel zaman git zaman, derneğin içine fraksiyon tartışmaları ve çatışmaları girer. Dernek Sedat Bey'in ve arkadaşlarının elinden çıkar. Sedat Bey dernek çalışmalarından uzaklaşır. Dernekten almış olduğu bir daktilosuyla ayrılır, artık yeni bir dernek çalışması içine de girmez. Ancak Türk işçilerin sorunları ile ilgili çalışmalardan uzak durmaz. Yeminli tercümanlık mührünü de elde eder. Bu Türk toplumu arasında çok hızlı bir şekilde yayılır. Yazılı tercümeye de ihtiyacı olan herkes Sedat Bey'i bulur, o hem sözlü hem de yazılı tercümede aranan kişidir. Bu ara İnşaat İşçileri Sendikası lokalinde haftada bir gün, iki üç saat danışmanlık yapar. Avusturya’da henüz herhangi bir kurumun Türk işçilerine sunmuş olduğu danışmanlık hizmeti bulunmamaktadır.

Sorunu olanlar, Sedat Bey'in bulunduğu saatte inşaat sendikası binası önünde kendisini bekler. Sedat Bey'in oraya gelmesiyle sendika binasında büyük bir toplantı salonu olan yere giderler. Gelen insan sayısı çoktur ve zaman kısıtlıdır. Ev sorunundan kira sorununa, iş bulma sorunundan vize sorununa, oradan da özel sorunlara kadar çeşitlidir. Tek tek sorunlar anlatılır, orada cevaplandırabildiğini cevaplandırır, diğerlerini ise bir odalık evine randevu verir. Randevu verdiği kişilerin sorunlarına kendi evinde herhangi bir karşılık beklemeden çareler bulmaya çalışır. Bu durum yıllar yılı böyle devam eder. Bundan dolayı da çocukları ve eşini ihmal eder. Bu ihmalkârlık çocukları tarafından da dile getirilir.

O YILLARIN İMKANSIZLIKLARI

Sedat Bey'in Türk işçisine yardım ettiği dönemde, Avusturya’nın herhangi bir kurumu tarafından onların sorunlarına çare ve yaşamlarını kolaylaştıracak hizmet sunulmamaktadır. Yetmişli yılların başından seksenli yılların sonuna kadar Viyana’da yaşayan Türklerin her türlü sorunlarına onun bireysel çabaları merhem oldu. 1980 yılı başında Viyana’ya geldiğimde bu bireysel çabaları bizzat yaşadım ve gördüm.

Daha sonraki yıllarda ise kendisini rahmetle andığım babam bu bireysel çabaları anlattı. Babama iş bulma, vize sorunu ve diğer konularda yapılmış olunan yardımların başında Sedat Bey'in yardımları gelirdi. Onun anlatımına göre bir Sedat Bey vardı Türk işçilerin sorunlarına koşan, bir de inşaat sendikası ve Viyana Türk Konsolosluğu'nda çalışan iki kişi.

LALE ALEYHİNDE NEDEN DAVA AÇILDI?

Sedat Bey'in sendikadaki danışmanlık yaptığı bazı günlerin bire bir tanığı oldum. Büyük bir masanın çevresinde oturmuş onlarca insan bulunurdu. Herkes ayrı ayrı dertlerini anlatır, Sedat Bey de onları dinlerdi. Böylesi bir günde birçok kişi dertlerini anlatmıştı ki, birisi oturduğu sandalyede sağa sola bakıyor, bir türlü lafa giremiyordu. Çekiniyor ve ürküyordu. Sanki Sedat Bey'le yalnız olmak istiyordu. Onun bu hali dikkat çekiciydi. Sedat Bey de onun bu durumunu fark etmişti ve kendisine derdinin ne olduğunu sordu: “Senin derdin nedir Lale?” Lale sağına soluna bakındı ve ıkına sıkına aleyhinde dava açıldığını ve mahkemede duruşmaya dair tarihin de kendisine iletildiğini söyledi. Sedat Bey de merak etmişti. Sahi Lale aleyhinde neden dava açılabilirdi ki? Buna dair de sorusunu sordu; “Neden Lale, neden aleyhinde dava açıldı?” “Sadat Bağ, bir evin bahçesine girdim, ev sahibi de beni gördü, polis çağırdı. Bu yüzden de aleyhimde dava açıldı” dedi. Endişeli ve ürkek dillendirdiği sözlerinin devamında Sedat Bey'den bir imdat bekliyordu. Ciddiyetinin yanında oldukça da esprili olan Sedat Bey soyadın Lale değil mi senin diye sordu. “Lale” cevabının onaylanmasından sonra “Mahkemede, 'benim soy ismim Lale' diyeceksin, 'onun için de doğayı severim. Bahçeye oradaki çiçekleri görmek için girdim, başka herhangi bir art niyetim olmamıştır' diyeceksin” sözleri onu öyle rahatlattı ki, biraz önceki endişeli ve ürkek hali kaybolmuştu. Kendine güveni gelmiş, endişesi gitmişti. Hep böyle olurdu en zor sorunlardan en basit konulara kadar çözümlerle insanlar rahatlarlardı.

SAHİPSİZ KUŞAĞIN İMDADINA YETİŞTİ

Sedat Bey, onlarca yıl sahipsiz kuşağın imdadına yetişti. Onlara basit davranışlarından kaynaklanan sorunlardan, varlıklarını garanti altına alacak yardımlara kadar çareler buldu. Viyana’da tertemiz bir isim bıraktı ve yıllar önce memleketi Yozgat’a döndü. Anne ve babasından kalan miras ile köyünde babası adına bir vakıf kurdu ve orada kız çocuklarının eğitim masraflarını üstlendi. Mirasçısı olarak son aradığımda kendisini ziyaret etmek istediğimizi iletmiştik. Sağlık sorunları yaşayan Sedat Bey “Gelebileceğiniz zamanı size bildireceğim” demişti. Biz, iki arkadaş onun telefonunu hala bekliyoruz. Göçün altmışlı yılında Sedat Bey hatırlanmalı. Böylece hak ettiği değer dile gelmiş olur.

Avusturya