Hurda karşılığı kazma vurup yok ediyoruz
Ve derken korkulan oldu. Yaklaşık beş yıl süren bir sessizliğin ardından Prof. Sami Şekeroğlu Sinema-TV Merkezi “hurda karşılığı yıkım ihalesi” ile kazmalara teslim oldu. Birçok kişinin beklediği, benim ise “Yok artık bu kadarına da cesaret edemezler!” deyip biraz teselli bulduğum bir durumdu bu. Ama kazmalar ne hukuk dinliyor ne de teselli. Geçmişi yaşatacak ne kadar değer varsa üzerlerinden silindir gibi geçiliyor. Yapamayanların değil de yıkanların, yıkılanların ve de tarih yazanların “hurda karşılığı” yok edildiği bir evrenden geçiyoruz.
Yıkılan yalnızca eski film kutularının üst üste istiflenip saklandığı öylesine bir depo değildir. Hele hele birilerinin isteği ile istenildiği zaman kamyonlara yüklenerek gelişigüzel bir yerden bir yere taşınabilecek bir mal da değildir. Yıkılan ve taşınan bu coğrafyanın ilk ve tek sinema eğitimi veren bir yeri ile bir ülkenin kültür belleğini içeren belleğidir.
İşte böylesine bir yer “hurda karşılığı yıkım ihalesi” ile yargılama süreci kesinleşmeden yangından mal kaçırır gibi anlaşılmaz bir telaşla yıkılıp yerle bir ediliyor.
Yıkılan yerin tarihi önemi ile ülkemizin değerler zincirinde ne denli önemli bir halka olduğundan söz etmeyeceğim. Bilenler bilir. Hele hele orada ders verenlerle ders alanlar bizlerden çok ama çok daha iyi bilir. Orası yalnızca bir okul, bir arşiv, bir depo ya da bir kitaplık ile bir sinema müzesi değildir. Onların da ötesinde binlerce gencin düşlerini gerçekleştirme olanağını bulduğu eğitilirken deneyen, denedikçe de öğrenilen kendi ulusal değerlerinin muhafaza edilip saklandığı, daha yapılacak nicelerinin de emanet edilecek güvenli bir sığınak, bir film hazinesi, dahası bir sinema mabedidir.
Yine bilenler bilir. Sami Şekeroğlu ile hem dosttuk hem de kavgalı. Onunla dostluğumuz da kavgalarımız da yıllar yıllar önce yıkılan merkezin ilk yeri olan Güzel Sanatlar Akademisi’nin merdiven altındaki yerinde başlamıştı. Yıllar yılı da dostluğumuz ve de kavgalarımız böyle devam etti. Benim başım sıkıştığımda onu, onun da zaman zaman gerekli gördüğünde beni araması hiç kesilmedi. Onca kavgalarımız bile bu ilişkimizin saygı çerçevesinin dışına çıkmasına izin vermedi. Hem birbirimize güvenir, saygı duyar hem de anlaşamadığımız konularda kıyasıya kavga ederdik. Ne koptuk ne de bir araya gelebildik. Aramızdan ayrılışına dek de bu garip durum böyle sürüp gitti.
İkimizin de tek ortak yanı sinemamızı çok ama çok sevmekti. O sinemaya olan sevgisini bir yandan geçmişini toplayarak, diğer yandan da geleceğini yetiştirmekle ifade etti. O bir ömür harcayarak bunu başaran ilk ve tek kişi oldu. Bizler için bir düş olanı bir gerçek yaptı. Onun içindir hem kavgamız hem de saygımız.
Bu coğrafyada geleceğe ilişkin bir şeyleri bir araya getirmek sanıldığı gibi pek kolay değildir. Hem de hiç kolay değildir. Bir ömür tüketmek gerekir. O yalnızca bir arşiv yapmadı, dahasını, eğitimle bir ülke sinemasının belleğini bir araya getirerek nice sinema seven gençleri sinemamıza armağan etti.
Kimi ülkeler böylesine insanların heykelini diker. Bizler ise hurda kaşlığı kazma vurup yok ediyoruz.