MEDYANIN HALLERİ... Türk basını göreve! İsrail siyonizmine karşı mazlum milletler dayanışmasını gösterelim
Medyanın Halleri köşesinde ele aldığımız konular genelde atılan başlıklar, yazılan yazılar üzerinden oluyor. Bugün bir farklılık yapacağız. Türk basını bundan sonra nasıl tutum almalı, bunu irdeleyeceğiz.
Malumunuz, televizyonlarda “İsrail İran’ı vurur mu” tartışması görürken, gazete manşetleri bu ihtimalin yüksekliğinden bahsederken, dün gece Netanyahu hükûmeti saldırı düzenledi.
TÜRK HÜKÛMETİ SEYİRCİ KALAMAZ
Öncelikle şunu belirtelim: Kardeşimiz İran milletinin ve devletinin ABD emperyalizmi ve İsrail siyonizmi saldırılarında verdiği şehitleri saygı ile anıyoruz.
Bu saldırı Türkiye'ye de yapılmış bir saldırıdır.
Türk hükûmeti seyirci kalamaz. Hükûmetin İsrail’i koruyan ve destekleyen ABD’yi, NATO’yu görmezden gelerek yaptığı açıklamalar kabul edilemez.
İsrail’in gözü kulağı olan Kürecik Üssü ve Filistinlilerin kahraman mücadelesine karşı İsrail’e silah taşınan İncirlik Üssü derhal TSK kontrolüne alınmalıdır.
SETA’CILARA DİKKAT!
Maalesef Türk basını, konu İran’a gelince “düşmanlık” seviyesinde yayınlar yapıyor. Özellikle hükûmet medyası. Açık açık “Şiî hilaline karşı Sünnî Dolunayı” kuralım diyorlar. ABD Büyükelçisi Tom Barrack’ın ağzından da “Şiî hilaline karşı mücadele” sözlerini duyuyoruz. Mezhepçilik soslu planlar, neticede sizi ABD ve İsrail’le birleştiren bir çizgiye getiriyor. Yine Siyaset, Ekonomi ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı (SETA), ocak ayında “SETA Güvenlik Radarı: 2025’te Türkiye’nin Jeopolitik Ortamı” başlıklı bir analiz yayımlamıştı. Raporda Türkiye’nin İran’la “çatışmacı rekabet” yaşayabileceği belirtiliyordu. Maalesef bu rapordan sonra, söz konusu medyada İran düşmanı haber ve yazılara daha sık rastladık. Özellikle Suriye konusunda. Vatan Partisi ve Aydınlık, bu rapora karşı şu sözlerle uyarıda bulunmuştu: “Bir CIA veya MOSSAD ajanına yazdırsa SETA bu raporu aynen böyle yazar.”
TÜRKİYE NATO’DAN ÇIKMALI
Artık bu son saldırının Türk basınının gözünü açması lazım.
Eğer niyetiniz ABD, İsrail saldırganlığını durdurmaksa; bölge ülkelerine düşmanlık yaparak bunu yapamazsınız.
ABD ve İsrail’e karşı cephede mücadele eden kuvvetler var: Türkiye, Rusya, İran.
Bu üç ülke ayrılıkları bir kenara bırakarak ortalığı öne çıkarmalı, cephe birlikteliği sağlamalı.
Silah kullanma kararlılığı dâhil, ABD-İsrail saldırganlığını durdurmak için stratejiler ve programlar geliştirmeli.
İsrail'i İsrail değil NATO koruyor. Türkiye NATO’dan çıkmalı.
Türk basını da fitneyi, fesadı bırakmalı. Ayrılıkları değil, birlikteliği öne çıkarmalı.
Şimdi kardeşliği gösterme zamanı.
İsrail siyonizmine karşı mazlum milletler dayanışmasını gösterelim.
Yürümekle diktatörler aşınır
Aydın Ünal-YENİ ŞAFAK
Peki bütün bu eylemler, gösteriler, yürüyüşler boşuna mı? Asla! Üstelik bunlar çok çok değerli. İsrail umursamasa da, özellikle son birkaç gündür İslam ülkelerinin diktatörleri kabuslar görüyorlar.
Dünyada çığ gibi büyüyen tepkiler ve eylemler, Filistin’e duyarsız, İsrail’i destekleyen sömürge valilerinin tahtını sarsıyor. Müslümanlar titriyor ve kendine geliyor. Öfke sınırları aşıyor. Gözler kararıyor. “Ne olacaksa olsun” ya da “Allah’a bir can borcumuz var, Gazze yolunda onu veririz” duygusu volkan gibi patlıyor.
Mağrip’ten başlayan ve Mısır’da durdurulan yürüyüş maksadına çoktan ulaştı. İslam dünyası şimdiden ayağa kalktı. Tepki sel gibi büyüyor.
Tam da şimdi Türkiye’den bir yürüyüş başlatmanın zamanı; Avrupa’nın akacağı, Irak’ın, İran’ın, Pakistan’ın, Endonezya, Malezya’nın ve nicelerinin katılacağı, Suriye içinden milyonların geçip Golan sınırına yığılacağı bir yürüyüş, İsrail’i olmasa da, sessiz, tepkisiz, duyarsız, işbirlikçi diktatörleri tir tir titretecektir.
İsrail terör devletini sadece devletlerin ittifakla müdahalesi durdurabilir; devletleri harekete geçirecek olan ise halklarıdır. Şimdi tam zamanı: “Yerin üzerinde şerefsizce yaşamaktansa, yerin altında şerefiyle yatmak evladır”!
Yürümekle kaldırımlar aşınmaz ama diktatörler aşınır.
ABD seddi Çin’i durdurur mu
Sefer Levent-HÜRRİYET
ABD basını Trump’ın son birkaç ayda Çin’e karşı uyguladığı agresif ticaret taktiklerinin tam olarak ne kazandırdığından çok, kaybettirdiklerini tartışmakla meşgul.
Trump yönetimi her ne kadar ABD’nin son tırmanışlardan üstün çıktığını savunsa da Dünya Bankası bu haftaki bir raporunda, ABD tarifelerinin 1960’lardan bu yana küresel büyümenin en zayıf 10 yılına zemin hazırlayacağına dikkat çekti. (…)
Özetle yasaklar, tarifeler kağıt üstünde tehdit gibi gözükse de günümüzde Çin’siz bir ekonomi yaratmak çok zor. Hele hele ABD gibi bir devin dönüşümünün belki de 10 yıllar alacağını tahmin etmek güç değil. Çünkü böyle bir değişim ve tam bağımsızlık için birçok güce aynı anda sahip olmanız gerekiyor. Para, hammadde, teknoloji ve de insan...
Emperyalizmin ‘insani yardım’ sömürüsü
Ahmet Varol-YENİ AKİT
Bugün emperyalizmin “insanî yardım” adı altında yürüttüğü faaliyetleri dört kategoride değerlendirebiliriz:
Tamamen propaganda amaçlı: ABD’nin bir dönem Türkiye’ye gönderdiği süt tozları, çocukların midesini bulandırmış, köydeki doğal süt bolluğuna rağmen dayatılmıştı. Amaç ihtiyaç gidermek değil, ABD’nin imajını parlatmaktı.
İhtiyacı istismar amaçlı: Sudan’a gönderilen bayat, çürümeye yüz tutmuş buğdaylar bunun açık örneğidir. Bu tür yardımlar, yardım ettikleri ülkelerdeki siyasi otoritelere baskı yapmak için bir malzeme olarak kullanılır.
İnsanları inançlarını değiştirmeye zorlama amaçlı: Özellikle Afrika kıtasında misyonerlik çalışmalarında kullanılanlar bu türdendir. Bu, dinin ve yardımın istismarıdır.
İhtiyacı siyasi çıkar için kullanma amaçlı: Bu kategorideki yardımlar fayda sağlar görünse de asıl gaye, yardım edenin çıkarını artırmak ve yardım edilen üzerinde bağımlılık oluşturmaktır. Yardımdan faydalanan sayısı da genellikle sınırlıdır ve yardımlar kendi halklarından ziyade hedef coğrafyada “model bağımlılar” oluşturmak için seçilerek verilir.