Sanatta arabeskler ve anlamları
Yıllardır Türkiye’de müzik dalında var olan ve günümüzde Türkçe “rap” ile birleştirilen “arabesk”in yüzyıllar öncesinden gelen farklı anlamlarını bu makalede sundum. Sosyo-kültürel açıdan Türkiye’nin karma özelliklerini de temsil eden “arabesk” denildiğinde, akla çoğu zaman hüzünlü ezgiler gelir. Oysa sanat dallarında “arabesque” farklı anlamlar taşır. Klasik müzikten resme, edebiyattan baleye kadar geniş bir alanda var olan arabesk terimi, süsleme, zarafet, fantastik, belirsizlik, kıvrımlı hatlar ve duygusal incelik anlamlarıyla kullanılır.
MÜZİKTE ARABESK: ZARAFETİN EZGİSEL DANSI
Klasik müzikte arabesk, biçimsel olarak süslü, kıvrak, dekoratif bir müzik eserini tanımlar. Bu formun en bilinen örnekleri arasında Claude Debussy’nin Deux Arabesques (İki Arabesk) adlı piyano eserleri yer alır. Bu iki eserdeki ezgiler, zarifçe kıvrılır, genişler ve iç içe geçer. Buradaki arabesk, Orta ve Yakın Doğu’ya (Orient) doğrudan bir gönderme değil, Doğu kültürünün süsleme estetiğinden esinlenen bir form duygusudur. Bir başka örnek, Robert Schumann’ın Arabeske in C Major, Op. 18 adlı eseridir. Schumann burada arabesk sözcüğünü, “süslenmiş ama içten gelen bir duygu akışı” anlamında kullanmıştır. Müziğin hafif, kıvrımlı yapısı, romantik dönemin zarif duygusallığını yansıtır. Türkiye’deki Arabesk Müzik türü ise hem Arap müziği üslubunu hem de farklı müziklerin senteziyle biçimsel serbestliği ifade etmektedir.
SAHNE SANATLARINDA ARABESK: DURU DENGEDEN SÜSLEMEYE
Dans dünyasında arabesk, özellikle klasik bale dalında çok özel bir duruşu anlatır. Dansçı, bir ayağı üzerinde durur ve diğer bacağını arkaya doğru uzatır ve kollar zarif bir denge yaratır. Bu duruş hem geometrik hem de duygusal bir dengeyi temsil eder. Buradaki arabesk, biçimsel zarafetin beden diliyle ifadesidir. Gioachino Rossini’nin Semiramide (1823) operasındaki gibi arabesk, vokal virtüözlükle ilgili süslenmiş, kıvrımlı, melismatik vokal hatları temsil eder. Tiyatro oyunlarında ise arabesk, doğrusal olmayan, epizodik, kıvrımlı yapıları tanımlamak için kullanılır. Bu tür oyunlarda olaylar düz bir çizgide ilerlemez; birbirine dolanan sahneler, duygusal geçişler veya tekrarlayan motiflerle örülüdür. Oyuncu ve yönetmen Vsevolod Meyerhold’un “biomekanik” sahne düzeninde oyuncuların hareketlerinin ritmik, dairesel ve dekoratif biçimde düzenlenmesi, “arabesk hareket” olarak adlandırılmıştır.
GÖRSEL SANATLARDA ARABESK: KIVRIMLAR VE SONSUZLUK
Rönesans’tan itibaren Avrupa süsleme sanatında arabesk kelimesi, bitkisel, geometrik ve kıvrımlı desenlerin genel adı olmuştur. Bu tarz süsleme, Arap-İslam sanatından ilham almış ama Avrupa estetiğine uyarlanmıştır. Örneğin, Raphael ve Giovanni da Udine, Vatikan’daki Loggia di Raffaello fresklerinde klasik arabesk motiflerini kullanmışlardır. Yaprak, sarmaşık, hayali yaratık ve kıvrımlı dallar, yüzey boyunca sonsuza uzanan bir ritim duygusu yaratır. Burada arabesk, düzen içinde özgürlük, kaos içinde uyum fikrini simgeler. Mimaride arabesk motifler, genellikle simetri, akış ve sonsuzluk duygusunu öne çıkarır. Örneğin, Alhambra Sarayı’ndaki desenler, Avrupa’da “arabesk desen” kavramının doğmasına ilham olmuştur. Bu üslup, sadece bir bezeme biçimi değil, aynı zamanda “sonsuz bir hareketin donmuş hali” olarak yorumlanır. Resimde Henri Matisse’in Arabesque (1924) eserindeki çizgi ve renk ilişkisi arabesk kavramıyla tanımlanmıştır. Heykelde ise arabesk genellikle beden formunun kıvrımlı, dengeli ve ritmik düzeni anlamına gelir. Antonio Canova’nın 1787 tarihli Psyche Revived by Cupid’s Kiss (Aşk Tanrısı’nın Öpücüğüyle Canlanan Ruh) eseri, figürlerin zarifçe birbirine dolandığı bir kompozisyon olarak heykelde arabesk formun en bilinen örneklerindendir.
EDEBİYATTA ARABESK: DİLİN FANTASTİK KIVRIMLARI
Nikolay Gogol, 1835’te yayımladığı Arabesques adlı kitabında arabesk kavramını bambaşka bir biçimde kullanmıştır. Bu eser, denemeler, hikâyeler ve fantastik gözlemlerden oluşur. Gogol burada arabesk sözcüğünü, biçimsel serbestlik, duygusal çeşitlilik ve hayal gücünün kıvrımları anlamında kullanmıştır. Tıpkı bir süsleme deseninde olduğu gibi, metinler birbirine dolanmış; düşünce, mizah ve melankoli iç içe geçmiştir. Edgar Allan Poe’nun 1840 tarihli Tales of the Grotesque and Arabesque (Grotesk ve Arabesk Hikâyeleri) başlıklı iki ciltlik kitabındaki öyküler ise gündelik mantığın tuhaf, düşsel ve bazen de korkutucu bir şeye dönüştüğü bir belirsizliği yansıtmıştır.
ARABESK-KÜLTÜRLERİN KESİŞİMİ
Avrupa’da arabesk, önce Doğu’nun biçimsel estetiğinden doğan ancak farklı sanat dallarında benzer veya farklı anlamlar kuran bir kavramdır. Bu açıdan arabesk, bir ezginin zarif kıvrımı, bir dansın dengesi,bir desenin sonsuzluğu, belirsizlik ve biçimsel serbestlik anlamlarında olmuştur. Erdmute Heller’in Arabeskler ve Tılsımlar / Batı Kültüründe Doğu’nun Tarihi ve Öyküleri kitabı da arabesk teriminin farklı anlamlarını içermesi açısından örnektir.
