Yandex
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sıra kitaplara mı geldi?

Burçak Evren

Burçak Evren

Gazete Yazarı

A+ A-

Yaşadığımız onca soruna bir yenisi daha eklendi. Eğer, 5 Eylül’de Resmi Gazete’de yayınlanan Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığının hazırladığı “Yazma ve Nadir Basma Eserlerin Tespiti ve Tescili Hakkında Yönetmelik” uygulanmaya başlanırsa sanırım başta kitap koleksiyoncuları, kitapseverler, ephemeristler ve de bunların alım satımı ile ilgilenen sahaflar, müzayede kuruluşları Cumhuriyet tarihinde benzerine rastlanmayan bir krizin içinde kalacaklardır. Bu yönetmelik her maddesiyle değerli kitapları korumaktan çok, tek bir elde toplanarak sahiplenmeleriyle, bu alandaki kişi ve kuruluşların yok olmalarına, en iyimser bir tahminle bu alandan uzaklaşmalarına zemin hazırlayacaktır. Ya da birilerinin akıllarına uyularak her haliyle aceleye getirilmiş bu yönetmelik kitabı sevdireceği yerde ondan uzaklaştırmayı, tarihi eserler gibi erişilmesi, kullanılması, sahip olunması ve de okunması pek kolay olmayan bir konuma sokacaktır. Kısacası birileri tarihi eserlerle kitapları birbirine karıştırmış, onları da birtakım yönetmeliklerle müzelere sokmak istiyor.

Bu türden bir yönetmelik oluşturularak acaba ne yapılmak isteniyor? Devletin bu alandaki kurumlarının bugüne dek istenilen ve de arzu edilen bir şekilde ortaya koyamadığını, kişi ve özel kuruluşların kendi olanaklarıyla bir ömür harcayarak sahip olabildiklerine en kısa, en kolay ve de en acımasız yoldan sahip olabilme düşüncesi mi? Ya da Murat Bardakçı’nın yazdığı gibi “…Kitaptan anlamayan birkaç bürokrat üzerlerine düşen vazifeleri yapmamış, Millet kütüphanesi gibi cumhuriyet tarihimizde ilk defa bizzat bir kitap ve kültür merkezi inşa ettirip faaliyete geçiren Cumhurbaşkanının çabalarına ve İstanbul’daki Rami Kütüphanesi’nin açılması için büyük gayret gösteren Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un gayretlerine gölge düşürerek elalemin hayratına, yani kitaplarına hakları olmadan göz dikmek ve kitap ile alakadar olan herkesi tedirgin edip ürkütmek” için mi?

Bu durum ister istemez, Amerikalı yazar Ray Bradbury’nin 1953 tarihli distopya romanından ünlü Fransız yönetmen François Turuffaut’un ülkemizde “Değişen Dünyanın İnsanları” adıyla gösterilen “Fahrenheit 451” bilimkurgu filmini anımsatıyor. Filmde kitapların tümüyle yasaklandığı otoriter bir gelecekte itfaiyenin görevi artık yangın söndürmek değil gizli saklı okunan kitapların peşine düşmek, bulduklarını da yakarak imha etmektir. İnsanlar nesillerdir hiç kitapla tanışmamışlar ve yazılı kültür tamamen ortadan silinmiştir. Devlet otoriteleri, okumanın ve bilgi edinmenin bağımsız düşünmeyi yaygınlaştıracağına, onun da toplumda mutsuzluğa ve kargaşaya neden olacağına inanırlar. Bunun için tüm kitaplar yasaklanmış, ele geçirilen ise toptan imha edilmiştir. Genç nesil ise kitabın neye benzediğini bile bilmez. Okumanın, kitaba sahip olmanın, yazılı kültürün yerini ezbere dayalı görsel kültür almıştır. İnsanlar evlerinde dev ekranlardan yalnızca kendilerine empoze edilen bilgileri alırlar. Böylece insanlar entelektüel faaliyetlerden tümüyle uzaklaşmıştır. Neredeyse duyguları olmayan, kanaatkâr ve uyuşmuş bir kitle oluşturulmuştur. Ancak bütün bu baskıya rağmen az da olsa buna karşı çıkan insanlar gizli gizli kitap okumaya, baş yapıtları ezberleyerek gelecek kuşaklara iletmeye çalışırlar.

Baskı, kağıt, telif vs nedenlerden ötürü kitap basımının ve de kitaba ulaşımın bir hayli zor olduğu bir dönemde bir de Resmi Gazete’de yayınlanan böylesine bir yönetmelik sorunları çözüme ulaştıracağı yerde, sorunların daha da büyüyerek çoğalmasına neden olacak, giderek bu alanda telafisi mümkün olmayan bir dizi olumsuzlukların ortaya çıkmasını kaçınılmaz yapacaktır. Ayrıca bu işin alım satımıyla uğraşan sahaflar ve müzayede şirketleri başta olmak üzere birçok geleneksel meslek dallarının da tümüyle değilse bile önemli ölçüde azalmalarına yol açacaktır. Kitapları kendi işlevlerinden soyutlayarak bir obje gibi tarihi eserler alanındaki yasalarla denetim altına almak, öteden beri yazılı kültürden çok sözlü kültüre meyilli olan toplumu bu alana yönlendirecektir. Dileğimiz; bu yanlıştan bir an önce geriye dönülüp sözü edilen kesimlerde oluşan tedirginliğin ortadan kaldırılıp kitap okuma ve edinme alışkanlığını pekiştirecek yönetmeliklerin hazırlanmasıdır.

Az kalsın unutuyordum; François Truffaut’nun sözünü ettiğim filmi belirsiz bir gelecek zamanda adı belirtilmemiş bir ülkede geçer… Yanlış anlaşılmasın…

Kitap