Tarihi çinilerin yazgısı
Yıllar önce Yeni Cami Hünkâr Kasrı (mahfil) çinilerinin çalınması olay olmuştu. Oysaki bu mekânın çinilerine ilişkin bu ne ilk ne de son olacak bir olay değildi. Çünkü çini hırsızlarının çaldıkları bu paha biçilmez çiniler orijinal değildi. Yıllar önce yine aynı mekândan çalınanların yerine konan yeni yapımları- kısacası sahteleri- idi. Ancak iki hırsızlık olayının arasından yıllar geçtiğinde de orijinallerinin yerine konan çiniler de bir çeşit dönem antikası tanımı içine germişlerdi.
Sonunda yıllar boyu hırsızların çinilerini çaldığından ötürü neredeyse harabe haline gelen Yeni Cami Hünkâr Kasrı’nın (mahfili) İstanbul Ticaret Odası sponsorluğunda restorasyonu gündeme gelerek Vakıflar Genel Müdürlüğü ile İTO arasında bir protokol imzalandı. 2004 yılında restorasyon, sanat tarihi, çini, tezhip, yapı statiği gibi uzmanlık alanlarından 5’i profesör, 9 kişilik danışma kurulu tarafından o dönemin parasıyla 7,5 milyon liraya mal oldu. Uzmanlar bu restorasyonla Yeni Cami Hünkâr Kasrı’nın ömrünün 400 yıl daha uzatıldığını ifade ettiler.
Ancak restorasyon sırasında ömrünün 400 yıl daha uzadığı ifade edilen kasrın 17’nci yüz yıla ait olan paha biçilmez 10 bin 250 çinisinden en az 500’ünün sahte olduğu ortaya çıktı. Sahte çiniler yıllar önce yapılan restorasyonlarda eksik çinilerin yerlerine konulmuş, tahtadan ve seramikten taklitleriydi. Ayrıca önceki onarımlarda kırılan tarihi çiniler ise onarılmamış, işin kolayına kaçılarak duvarların harcına karıştırılmışlardı.
Elbette ki, tarihi eser hırsızlıkları içinde en üst sıralarda yer alan çini hırsızlığının yapıldığı tek yer Hünkâr Kasrı (mahfil) değildi. Onun pek de uzağında olmayan Ayasofya başta olmak üzere birçok tarihi yapının da çinileri çalınıp yerlerine sahteleri konulmuştu.
Tarihi çinilerin üzerinde araştırma yapan Ahmet Uçar, en büyük çini hırsızlıklarından birini Alexis Dorigny ve oğlu Albert Dorigny’nin restorasyon bahanesiyle Ayasofya Camii’nde yaptığını söylüyor. Yalnızca İstanbul’da dini mimaride tespit edilmiş kayıp çinilerin miktarı ise bir hayli kabarık. Bu camiler arasında hangileri yok ki; Başta Süleymaniye, Rüstem Paşa, Piyale Paşa, Valide-i Atik, Mehmet Ağa, Ivaz Efendi camileri geliyor. Bunu Ramazan Efendi, Mesih Mehmet Paşa, Takkeci İbrahim Ağa, Sultan Ahmet, Eminönü Yeni Cami, Üsküdar Çinili, Hekimoğlu Ali Paşa, Beylerbeyi ve diğerleri takip ediyor. İnanmayacaksınız ama çinileri çalınan dini yapımlarımız arasında başta Eyüp Sultan türbesi olmak üzere Kanuni Sultan Süleyman, Hürrem Sultan, Sultan II. Selim, Sultan III. Murat Sultan III. Mustafa türbeleri de bulunuyor. Yani çini hırsızlığından neredeyse tüm cami ve türbeler nasiplerine (!) düşeni almış.
Çini hırsızlığı yalnızca dünün değil, tüm zamanların üzerinde titizlikle durulacak önemli bir konu. Her yıl dünyanın en büyük müzayede şirketlerinden biri olan Sotheby’s ve Christie’s de yalnızca bizden değil, bir diğer ülkelerden de yasal oymayan yollardan yurtdışına çıkarılıp özel koleksiyonlarda yer alan çiniler satışa sunuluyor.
Bunlara yüksek pey sürerek sahip olan sanatseverlerin (!) kimler olduğunu ise söylemeye gerek yok. Bir ülkenin cami, türbe vs. dini yapılarından sökülüp, parçalanarak sökülüp çalınanlar, aynı inanca sahip olan bir başka ülkenin mekanlarında sergileniyor. Geçmişin paha biçilmez eserlerine sahip olma duygusu ne din, ne inanç ne de ahlak gibi değerleri neredeyse hiçe sayıyor. Parça parça, sayfa sayfa satılan değerli eserler de işin bir diğer acı yanı.
Elif Naci çini hırsızlığının önemli bir konu olduğunu buna karşı ciddi tedbirler alınmamanı daha 1933 yılının Haziran ayında Milliyet gazetesinde yazmış. Uzun bir süre Topkapı Sarayı Müzesinin müdürlüğünü yapan Hali Bey ise daha yirmili yıllarda Topkapı Sarayı’nın Bağdat Köşkü’nden eksilen çinilerin o zamanki değerinin yarım milyondan daha fazla olduğunu söylemiş.
Ancak onca yıldır değişen bir şey yok… Tonlarcasının gidişlerine suskun olup, tane ile geri alınanlarına ise, tarihi eserler ana vatanlarına döndü diye sevinç çığlıkları atıyoruz. İnanın, bugün yalnızca İstanbul’daki değil Tüm Anadolu’daki cami, türbelerimiz uzmanlar tarafından elden geçirilip bir rapor hazırlansa, yalnızca çini değil, halıdan mihraba, avizeden, kapıya, hattan rahleye kitaba nelerin uçup gittiğini nelerin yenisiyle yer değiştirdiği tüm çıplaklığı ile görebilecek. Ama nerede o cesaret…
Kısacası dini yapılarımızın değerleri Allaha emanet….