Yandex
17 Haziran 2025 Salı
İstanbul 28°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Terörle mücadelenin ideolojik boyutu nerede?

Atakan Hatipoğlu

Atakan Hatipoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

PKK’nın fesih kararı, Türkiye’nin terörle mücadele tarihindeki önemli bir aşamayı temsil ediyor. Fakat fesih kongresinin sonuç bildirgesi, PKK’nın sadece terör örgütü olmadığını bir kez daha hatırlattı. Maalesef bizde terör örgütlerinin siyasi yapılar olduğu ve siyasal bir amaca varmak için teröre başvurdukları gerçeği hep ikinci plana itilmiştir.

Kongre kararında PKK, arkada kalan yıllardaki mücadelesinin, Kürt halkı üzerindeki inkâr ve imha siyasetini parçaladığını iddia ediyor. Bu ifade, milletleşme sürecinin karşısında duran ayrı örgütlenme eğilimin ne türden ideolojik varsayımlar üzerine inşa edildiğini gösteriyor.

KRONİKLEŞMİŞ İDEOLOJİK MÜCADELE ZAAFI

Kongre kararı, örgüt kendisini feshetse de Kürt milliyetçiliği ile ideolojik mücadelenin sürdürülmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Esasen bu yarının olduğu kadar dünün de göreviydi. Ancak son yıllarda nasıl FETÖ ile mücadele salt polisiye bir mesele olarak ele alınıyor, ideolojik mücadelenin gerekleri yerine getirilmiyorsa PKK ile mücadelede de bu boyut, hep ihmal edilmiş hatta bilerek ve isteyerek engellenmişti.

PKK terörünün ulusal bir sorun halini almaya başladığı 80’ler ve 90’lar boyunca, bir taraftan kolluk kuvvetleri aracılığıyla mücadele verilirken bir taraftan da terörün dayandırıldığı ideolojik varsayımların çürütülmesi ve savunulamaz hale getirilmesi gerekiyordu.

Maalesef bizde, siyasetin ve siyasetçinin sığlığı, her şeye damgasını vurmaktadır. Terörle mücadelenin ideolojik boyutunu teşvik edebilecek yetenekte bir siyaset dünyamız olmadı. Aksine siyasetten anlaşılan şey, popülizm, patronaj (eş-dost kayırmacılığı) ve bolca demagojiden ibaret kaldı. Siyaset, kaynak dağıtan kurumdur. Böyle sığ ve niteliksiz bir siyaset dünyasının, terörle ideolojik mücadelenin gerektirdiği kaynakları dağıtması mümkün olmadı. Ne bilimsel araştırmalar teşvik edildi ne doğru dürüst tez yazıldı. Hatta 1980’lerde, 90’larda Kürt milliyetçiliğinin dayandığı varsayımları tez konusu yapmak, üniversitede başınızın belaya girmesine yol açabilirdi. Söyleyecek sözü olmayan siyaset dünyamız, terörle mücadeleyi ideolojik planda üç maymun taktiği ile ele almak zorundaydı. Bu yüzden bütün yük, kolluk kuvvetlerinin üzerine yıkıldı, başarı sadece oradan beklendi.

MÜCADELE BAŞLIKLARI

Bu yüzden yakın zamanlara kadar PKK ve Kürt ayrılıkçılığının dayandığı ideolojik varsayımları, mesele eden doktora tezleri çalışılmamış, bu konularda araştırma projeleri üretilmemiş, bu alana kaynak ayrılmamıştır. Hatta son on-on beş yıl içinde bu alanda yapılmış bilimsel çalışmalar da esas olarak daha zahmetsiz ve “güvenli” alanlara odaklanmıştır: Terör faaliyetinin kriminal boyutları, PKK ile kolluk düzeyindeki mücadelenin daha etkili olabilmesi için çareler vb… Birkaç istisna olsa da ağırlık buradadır. Ama PKK ideolojisinin en önemli isimlerinden biri olan İsmail Beşikçi üzerine ya da bizatihi Apo’nun kitaplarında ileri sürdüğü tezlerin eleştirisi üzerine bilimsel çalışma yapılmamıştır.

Günümüzde aynı sığlık, FETÖ ile mücadelenin ideolojik ayağındaki çaresizlikte kendisini göstermiyor mu? Nerede FETÖ benzeri yapıların bütün dayanaklarını çökertmeye ve savunulamaz hale getirmeye dönük doktora tezleri, araştırma projeleri, burslar, buraya ayrılan kaynaklar? Bu soruların cevapsız kalması, maalesef bizde ideolojik-teorik mücadelenin kronik bir zaaf olduğunu gösteriyor.

Türk milletleşme süreci, başta Kürtler olmak üzere farklı etnik grupların imha edilmesi süreci midir; Kürtlerin demokratik hakları için silahlı mücadele dışında hiçbir yol yok muydu; Kürdistan emperyalist bölge devletleri tarafından dört parçaya bölünmüş ve sömürülmekte olan bir devlet midir; Lozan bu bölünmenin uluslararası meşruiyete kavuşturulduğu melanet bir antlaşma mıdır; milli devlet başta olmak üzere her türden devlet, insanlığın başındaki bir bela mıdır; insanlık ancak demokratik konfederalizm yoluyla mı kurtuluşa erebilir?

Kimler cevap vermek ister? Birkaç cümleyle değil ama… Teorik bir kapsam ve derinlik içinde… Didik didik edilerek ve gerekçeleri ile birlikte geçersiz kılınarak… Öyle ki bir daha ne PKK ne de başka ayrılıkçılar tarafından komik duruma düşmeyi göze almaksızın savunulamasın.

PKK