Yandex
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul 17°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

TİYATRO MU DEMİŞTİNİZ?

Güneş Batum

Güneş Batum

Site Yazarı

A+ A-

Önce sohbet odaları vardı

ardından arkadaşlarımızı bulduğumuz mecralar.

Pek bir sevindik.

Araya 20 ya da 30 sene girmiş

ilkokul arkadaşını buluyorsun

gerçi bunca seneden sonra bulsan ne olacak,

bulmasan ne olacak?

Ama işte,

insan sanki geçmişine dönüyor.

Sonra akıllı dediğimiz telefonlar.

Gitgide küçüldü dünya ve

hepimizin elinin altında oluverdi.

Kim tutardı artık bizi.

İş bulmak için,

kısmet bulmak için kullananlar kadar

evde canı sıkılan

komşusuna kızan açtı bir canlı yayın.

Yediğini içtiğini,

çoluk çocuk her adımını paylaşanlarla

reyting uğruna her

türlü şarlatanlığı yapanlar yarışır oldu.

Çok geçmedi yankı odaları da oluşmaya başlayınca

olduk iyice müptela.

Yabancı istihbaratların özel bürolarında

oluşturulan her türlü yalan,

dolan ve tezvirat

gizli ellerle piyasaya sürülürken

ne tesadüf ki

bazı sözde sanatçı, gazeteci

etki ajanları eliyle köpürtülüyor

ve ayrışmalar sağlanıyordu.

Böylelikle şiddet ve sevgisizlik biraz daha arttırılırken

dijital dünya her türlü

ahlaksızlığın,

saygısızlığın olduğu mecralara dönüşüyordu.

ŞUUR ve İDRAK

Hatta öyle ki

vefat etmiş ve artık bu

dünyadan elini eteğini çekmiş birisinin ardından bile

siz okumaya utanırsınız

ama onlar yazarken utanmamış

arka arkaya saydırmış.

Hani kan davalısı olsa

insan böyle yazamaz dedirten yorumları.

Onun bir davası da yok üstelik.

Üstelik dünyanın hiç bir yerinde

ölenin arkasından

kötü konuşulmazken

bazıları klavye başında

içindeki tüm kötülüğü kelimelere döküyordu.

Ya her şeyi

herkesten çok bilenler?

Ekran ekran dolaşanı da var.

Dijital mecralarda ya da

mesaj gruplarında yazanı da.

Cümleleri arasına

ya Atatürk’ü sıkıştırırlar,

ya hak hukuk derler.

Kendilerini çok da modern görürler

ama içlerindeki nefreti,

kalplerinin

karanlığını saklayamazlar bir türlü.

Mesela devlet bir karar mı aldı

hemen karşı çıkarlar.

Terörsüz Türkiye mi dendi

hemen başlarlar her türlü dolaylı dolaysız itirazlara ve

yalan dolan paylaşımlara.

Çünkü emperyalizmin gizli elleri
besler onları.

ŞEHİTLER ÖLMEZ

Bundan 9 sene önce

ülkemiz FETÖ eliyle

işgal edilmeye çalışıldığında da aynı şey olmamış mıydı?

Bu milletin evlatları

yiğit aslanları

tankların önüne yatarken

kurşunlara siper olup

bayrağı için

vatanı için

canını feda ederken

evinde ekran başında rakısını içen,

benzin istasyonlarına

ATM’lere koşanlar

bu bir tiyatro dememişler miydi?

İşte o gün gerçek vatanseverler canlarını hiçe sayıp

bir işgali geri püskürtürken

yazdılar bir destan.

O destanı yazarken de

silinmez izler bıraktılar bizlere.

O izler ki

kalplerimizde

ve dualarımızda

dilden dile,

nesilden nesile devam edecek.

O gün bu işgal girişimine

tiyatro diyenler

kendi sevgisiz dünyalarında

birer birer silinip giderlerken

o destanı yazan şehitlerimiz

tıpkı Dursun Ali Erzincanlı’nın yazıp okuduğu

30 kuş isimli

o muazzam şiirindeki gibi

aslan kahramanlarımız olarak kalacaklar ebediyen.

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları