TİYATRO MU DEMİŞTİNİZ?
Önce sohbet odaları vardı
ardından arkadaşlarımızı bulduğumuz mecralar.
Pek bir sevindik.
Araya 20 ya da 30 sene girmiş
ilkokul arkadaşını buluyorsun
gerçi bunca seneden sonra bulsan ne olacak,
bulmasan ne olacak?
Ama işte,
insan sanki geçmişine dönüyor.
Sonra akıllı dediğimiz telefonlar.
Gitgide küçüldü dünya ve
hepimizin elinin altında oluverdi.
Kim tutardı artık bizi.
İş bulmak için,
kısmet bulmak için kullananlar kadar
evde canı sıkılan
komşusuna kızan açtı bir canlı yayın.
Yediğini içtiğini,
çoluk çocuk her adımını paylaşanlarla
reyting uğruna her
türlü şarlatanlığı yapanlar yarışır oldu.
Çok geçmedi yankı odaları da oluşmaya başlayınca
olduk iyice müptela.
Yabancı istihbaratların özel bürolarında
oluşturulan her türlü yalan,
dolan ve tezvirat
gizli ellerle piyasaya sürülürken
ne tesadüf ki
bazı sözde sanatçı, gazeteci
etki ajanları eliyle köpürtülüyor
ve ayrışmalar sağlanıyordu.
Böylelikle şiddet ve sevgisizlik biraz daha arttırılırken
dijital dünya her türlü
ahlaksızlığın,
saygısızlığın olduğu mecralara dönüşüyordu.
ŞUUR ve İDRAK
Hatta öyle ki
vefat etmiş ve artık bu
dünyadan elini eteğini çekmiş birisinin ardından bile
siz okumaya utanırsınız
ama onlar yazarken utanmamış
arka arkaya saydırmış.
Hani kan davalısı olsa
insan böyle yazamaz dedirten yorumları.
Onun bir davası da yok üstelik.
Üstelik dünyanın hiç bir yerinde
ölenin arkasından
kötü konuşulmazken
bazıları klavye başında
içindeki tüm kötülüğü kelimelere döküyordu.
Ya her şeyi
herkesten çok bilenler?
Ekran ekran dolaşanı da var.
Dijital mecralarda ya da
mesaj gruplarında yazanı da.
Cümleleri arasına
ya Atatürk’ü sıkıştırırlar,
ya hak hukuk derler.
Kendilerini çok da modern görürler
ama içlerindeki nefreti,
kalplerinin
karanlığını saklayamazlar bir türlü.
Mesela devlet bir karar mı aldı
hemen karşı çıkarlar.
Terörsüz Türkiye mi dendi
hemen başlarlar her türlü dolaylı dolaysız itirazlara ve
yalan dolan paylaşımlara.
Çünkü emperyalizmin gizli elleri
besler onları.
ŞEHİTLER ÖLMEZ
Bundan 9 sene önce
ülkemiz FETÖ eliyle
işgal edilmeye çalışıldığında da aynı şey olmamış mıydı?
Bu milletin evlatları
yiğit aslanları
tankların önüne yatarken
kurşunlara siper olup
bayrağı için
vatanı için
canını feda ederken
evinde ekran başında rakısını içen,
benzin istasyonlarına
ATM’lere koşanlar
bu bir tiyatro dememişler miydi?
İşte o gün gerçek vatanseverler canlarını hiçe sayıp
bir işgali geri püskürtürken
yazdılar bir destan.
O destanı yazarken de
silinmez izler bıraktılar bizlere.
O izler ki
kalplerimizde
ve dualarımızda
dilden dile,
nesilden nesile devam edecek.
O gün bu işgal girişimine
tiyatro diyenler
kendi sevgisiz dünyalarında
birer birer silinip giderlerken
o destanı yazan şehitlerimiz
tıpkı Dursun Ali Erzincanlı’nın yazıp okuduğu
30 kuş isimli
o muazzam şiirindeki gibi
aslan kahramanlarımız olarak kalacaklar ebediyen.