Yandex
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Üç patili dost ve Türkçe ıslık

Kadim Ülker

Kadim Ülker

Site Yazarı

A+ A-

Dört beş aydan uzun bir süredir ciddi bir rahatsızlığından dolayı dışarı çıkamamıştı. Sadece acil durumlarda, ameliyat için hastaneye gitmiş ve gelmişti; bir de normal kontroller için doktora gitmişti. Ne kadar da özlemini çekiyordu evlerine komşu olan, doğa koruma alanı içindeki ormanı, bir de paha biçilmez tarlaları! Şehrin içinde olmasına rağmen belediye, ev yapımı için izin vermemiş ve tarla olarak kalması gerektiği biçiminde karar almıştı. Belediye, iyi ki de böyle bir karar almıştı. Şehir içindeki bu tarla, sahibinin satmak istemesine rağmen, ev yapılamadığı için müşterisi bulunmuyordu. Sürekli tahıl veya pancar ekiliyor orada.
Çevresi beş kilometreyi bulan bu tarlada doğa koruma altındaki ormanın dışında bir o kadar da yeşil alan vardır. Kentin güneyinde kalan mahalle insanlarının yıllardır gezi alanı olmuştu. Sadece insanların değil, patili dostların da gezi alanıydı. Tarlalara komşu alanlar oldukça genişti ve bu yeşil alanda köpekler için oyun ve koşu alanları bulunuyordu.
Uzun süren rahatsızlığından dolayı buralardaki güzellikten mahrum kalmıştı. Ameliyat olmuş, bir süre dinlendikten sonra, uzun zamandır koşuya çıktığı bu alanların özlemiyle yürüyüşe çıkmıştı. Ormanda kısa bir tur attıktan sonra, tarlaların arasından kıvrılarak geçen yürüyüş yoluna yöneldi; yolun her köşesinde doğanın bekleyen sessizliği adeta ona selam veriyordu. Her şey yerli yerindeydi: ağaçlar, kuşlar, çayır, çimen, taşlar… Sanki hep onu bekliyorlardı. Ağaçların onu selamladığını, kuşların kendisi için öttüğünü, hatta taşların ayağına değmemesi için yolundan çekildiğini düşünerek ilerliyordu.

ÜÇ ARKADAŞ VE KOMUTANLARI

O sırada bir mutluluk tablosu dikkatini çekti ve dona kaldı. Üç arkadaş, bir de sahipleri, önünde yürüyordu.
Üç arkadaşın ikisi, diğer üçüncüsüne göre daha iri yarıydı. O üçüncüsü ise ufak tefek, zayıf gibi duruyordu. Ama bu ufak köpek nasıl bir eda, nasıl bir yürüyüş sergiliyordu! Diğerlerine adeta komutanlık yapıyordu. Ortalarından sıyrılıp sahibiyle bazen aynı hizada, bazen ise onun da önüne geçiyordu. Sahibesine bile kılavuzluk yapıyordu. Arkadan onları izlerken bu üç arkadaşın dönüp de kendisine bakmadığını görünce “Salını salını giden güzeller, hiç Tanrı selamı almaz mısınız?” diye düşünüyordu.
Havanın soğuğuna karşın, her üçünün de sırtında kışlık kazaklar vardı. Kazaklar gövdeye iyice sarılmış, patiler de kapatılmıştı. “Kazakları anneleri ördü herhalde,” diye içinden geçirip, gülümsüyordu.

İKİ TEKERLEKLI YAŞAM SEVİNCİ

Diğerlerine komutanlık yapmak isteyen ufak köpeğe dikkatle bakıyordu. Arka sağ patisinin ortasından aşağısı yoktu. Kazağının üstünde, kuyruğa doğru iki çubuk uzanıyor, o çubuklar kuyruk sokumundan sonra patilere paralel olarak devam ediyordu. Çubukların ucunda iki teker vardı ve o küçük köpek, dönen tekerlerin hızıyla nasıl da mutlu ve cilveli yürüyor! Sürekli hareket hâlindeydi, bazen diğerlerine takılıyor, bazen de yürüyebilmenin mutluluğuyla tarlaların arasında coşuyordu. Küçük köpeğin dönen tekerlekleri üzerinde zıplayan neşesi, sanki tüm hayata dair bir sırrı fısıldıyordu; her adımıyla mutluluğu soluyordu.

YÜRÜMENİN KIYMETİNİ BİLMEK

Onları izlerken üç patili ve iki tekerlekli dost gibi o da mutlu oluyordu. Uzun bir süre onları takip edip, küçük üç patili köpeğin mutluluğunu sindirmeye çalıştı. Köpeğin mutluluğunu izlerken felçli eski bir meslektaşı hanımı hatırladı. Felç geçiren o çalışma arkadaşı hanım iş yerine her gün arabayla getirip götürmüşlerdi. Emekli olana kadar da büroda tekerlekli sandalyede çalışmıştı. İşte o anda, yürüyemeyen hanımın yıllar önce söylediği ve kafasına mıh gibi çakılan cümleyi hatırladı: “Yürüyebildiğimiz zaman, yürümenin doğal bir hakkımız olduğunu kabul eder, pek değer vermeyiz. Onun değerini yürüyemediğimiz zaman anlarız.” Hanım meslektaşının bu sözü kafasında geçerken, kendisinin de bu değeri hastalık süresinde hissettiğini düşündü.

TÜRKÇE BİR ISLIK

Yolları ayrılana kadar onların arkasından baktı ve özellikle tekerlekli patisiyle keyifle yürüyen küçük dostunun mutluluğunu izlemenin tadını çıkardı. Yolları ayrıldıktan sonra ise müzik çalarını açtı, kulaklığını taktı ve Anadolu’nun birbirinden güzel şarkı ve türkülerine sığındı.
Bazen hüzün, bazen sevinçle dolu olan şarkı ve türkülerini dinleyerek, tekrar ormanlık alana girdi. Küçük köpek onu sarsmıştı; sarsma sırası türkülere gelmişti. Devasa bir ağacın yanına öylece geldi, ağacın gövdesini ve ulaşabildiği dalları okşadı. Ağacın devasalığıyla haşır neşirken, yaşlı ama oldukça dinç görünen bir hanım ona bir şeyler söylüyordu.
Kulaklığını çıkardı ve hanımın söylediklerine dikkat kesildi. Hanımın “Nereden geldiniz?” sorusuna, ikamet ettiği mahallenin adını söyledi. “Yok yok, hangi ülkeden geldiğinizi bilmek istiyordum,” cümlesine ise “Türkiye’den” diyerek karşılık verdi.
“Haa, öyle mi? Demek yol boyunca Türkçe ıslık çalıyordunuz?” dedi ve yanından uzaklaştı. Bir an şaşırdı. “Islığın da bir dili varmış.” dedi. Türkçe ıslık çalmak sözünü ilk defa o hanımdan duymuş oldu. Demek üç patili küçük dost, onu o kadar etkilemişti ki ona yol boyunca Türkçe ıslık çaldırmış, yalnızca yürüyüş yolunda değil, yüreğine de Türkçe bir ıslık bırakmıştı.