YPG-Misâk-ı Millî seçeneği: 40 yıllık plan hortlatılıyor
PKK’nın silah bırakma ve fesih sürecinde iki çizgi mücadelesi de var:
1.Bu süreci devletle ve milletle bütünleşme olarak koyanlar, Türk Devriminin 200 yıllık Millî Demokratik Devrim aşamasının zirvesi olarak görenler.
2. “Türkiye himayesinde Kürdistan” savunucuları…
40 YILDIR DAYATILIYOR
“Türkiye himayesinde Kürdistan”, yeni bir plan değil. 40 yıldır çeşitli araçlarla Türkiye’ye dayatıldı. ABD, Türkiye’ye şunu diyordu: “Bizle hareket edersen büyürsün, reddedersen küçülürsün.” Bir havuç-sopa taktiği yıllarca kullanıldı. Türk Ordusu direndi ve ABD planlarını bozdu. ABD ve NATO, bu plana direnip bölgesel çözüm için hareket eden Eşref Bitlis gibi komutanlarımızı şehit etti.
KIYMETE BİNEN SDG
Son dönemde bu konu yeniden gündeme geldi. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türk-Kürt-Arap İttifakı çıkışı ile heveslenenler oldu. ABD Ankara Büyükelçisi ve Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın “Osmanlı millet sistemi” sözleri dikkat çekti.
Özellikle son dönemde, Abdullah Öcalan’ın “İsrail kendi Haşdi Şabisini yaratmış” nitelemesi yaptığı SDG kıymete bindi.
Örneğin Cengiz Çandar, “Ankara, Mazlum Abdi’yi niçin ABD’ye, Fransa’ya bırakıyor? Türkiye’nin başkentine davet edip görüşemez mi? Ahmed el-Şara ile Mazlum Abdi’yi Ankara’da toplayamaz mı?” diyordu. SDG’yi meşrulaştırma girişimi, başka bir tartışma ile sürüyor.
PEKİ YPG NEDEN SİLAH BIRAKMIYOR?
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) adlı kuruluş, "Rojava Özerk Yönetimi'ndeki liderlerin, ‘Misâk-ı Millî’ye katılmayı’ değerlendirdiğini" bildirdi. Sabah’tan Bercan Tutar bu açıklamayı, “Şam'la veya Şam'sız aslında Suriye Kürtleri Türkiye ile birlik olmak istiyor.” şeklinde yorumladı. Bahçeli’nin “Misak-ı Milli uyanacak; 81 Düzce'den sonra 82 Kerkük, 83 Musul deme hakkının önünde hiçbir güç duramayacak” sözlerini hatırlatan Tutar, Suriye'de yeni bir dönem başladığını ifade etti. PKK’nın Lozan hakkındaki sözlerini de anımsatan Tutar, “Türkiye'nin emperyalist güçlerle 24 Temmuz 1923'te Lozan parantezine alınan mücadelesi bir asır sonra yeniden başlıyor.” diye yazdı.
Burada bazı sorular ortaya çıkıyor:
1.Daha 24 Temmuz’da SDG Sözcüsü Ferhad Şami, silah bırakmanın söz konusu olmadığını söylemişti. Fesih kararına karşı çıkan SDG, nasıl ve niçin Misâk-ı Millî’ye katılacak? YPG, silah bırakma konusunda neden ayak sürüyor?
2.Şam-SDG arasında yapılan 10 Mart mutabakatının en önemli sorunu, SDG’nin bir blok halinde orduya katılma ısrarı. Peki, silah bırakmadan blok halinde orduya katılmak isteyen SDG/YPG, Misâk-ı Millî sınırlarında ne yapacak? Silahlı mı olacak, silahsız mı? Silahsız olmayı kabul ediyorsa, niye Suriye ile bütünleşmeyi reddediyor?
3.SDG’nin vazgeçmediği taleplerinden biri ademimerkeziyetçilik. Misâk-ı Millî içinde yer alacaklarsa, Türkiye ademimerkeziyetçi bir yapıya mı geçecek?
4.Türkiye her fırsatta, Suriye’nin toprak bütünlüğünü vurguluyor. Eğer Türkiye Misâk-ı Millî için sınırlarını genişletecekse, bu Türkiye’yi bölge ülkeleriyle karşı karşı getirmeyecek mi? Suriye buna boyun mu eğecek. Arap dünyası onay mı verecek?
5.Sayın Tutar 20 Temmuz günkü yazısında, “Yanlış hayat doğru yaşanmaz” başlığı altında, ABD’nin Suriye’de izlediği tutumun, CIA'nın 1949 yılında devreye soktuğu senaryonun aynısı olduğunu ifade ediyordu. Suriye’ye İsrail’e boyun eğ baskısı yapıldığını belirtiyordu. Türkiye’nin Misâk-ı Millî ile Suriye’nin kuzeyini alması, Suriye’nin parçalaması ve İsrail’e boyun eğmenin bir başka yolunu açmıyor mu?
6.Barrack, “İsrail bölünmüş Suriye ister” diyordu. İsrail’in de bölünmüş ve çok parçalı bir Suriye istediğini biliyoruz. “Türkiye himayesinde Kürdistan” girişimleri nihayetinde İsrail’in amacına hizmet etmiş olmuyor mu?
YPG’NİN NE DEDİĞİ DEĞİL
ABD-İSRAİL’İN YAPTIĞINA BAKALIM
YPG’nin Misâk-ı Millî söylemi, aslında bir bubi tuzağıdır.
ABD-İsrail’in Türkiye’ye uzattığı havuçtur.
Türkiye kamuoyuna yönelik bir psikolojik savaştır.
Bunlar YPG’nin zaman kazanma söylemleridir.
Doğu Akdeniz ve Ege’deki, Kıbrıs’taki ABD üsleri ve yığınakları hâlâ İkinci İsrail içindir.
Türkiye, “büyüyeceksin” vaadiyle küçültme planıdır.
O yüzden YPG’nin ne dediğine değil, ABD-İsrail-Yunanistan-Güney Kıbrıs’ın tavrına bakmamız gerekiyor.
Sınırımızda, denizlerimizde tatbikatlar yapan ABD-İsrail, YPG’den desteğini çeksin, bir gün bile o yapı Fırat’ın doğusunda ayakta kalamaz.
40 yıllık planlarla yol alınamaz, Türkiye bu tuzağa düşemez.