Burkina Faso’nun parlayan yıldızı İbrahim Traoré
Batı Afrika’da denize kıyısı olmayan bir ülke olan Burkina Faso, son yıllarda önemli siyasi ve toplumsal çalkantılar yaşamaktadır. 2022 yılında Yüzbaşı İbrahim Traoré’nin cumhurbaşkanlığına yükselmesi, ülkenin tarihinde bir dönüm noktasını teşkil eden gelişme olmuştur.
FRANSIZ SÖMÜRGECİLİĞİ
Burkina Faso, eski adıyla Yukarı Volta, 19. yüzyılın sonlarından 1960’taki bağımsızlığa kadar Fransız sömürgesi olarak yönetilmiştir. Fransız kuvvetleri 1890’larda bölgeyi işgal etmeye başlamış, Mossi İmparatorluğu gibi güçlü yerel krallıkları işgal etmiştir. 1896'da Ouagadougou ele geçirilmiş, ardından askeri harekâtlar ve antlaşmalar yoluyla bölge üzerindeki Fransız kontrolü genişletilmiştir. Yukarı Volta, Fransız Batı Afrikası (Afrique Occidentale Française) adlı büyük sömürge federasyonuna dâhil edilmiştir. Sömürge yöneticileri, halktan zorla vergi almış, angaryaya zorlamış, Birinci Dünya Savaşı için asker toplamış ve bu durum halk arasında direniş ve isyanlara yol açmıştır.
1932’de Fransa, Yukarı Volta’yı idari maliyetler ve ekonomik verimsizlik gerekçesiyle lağvederek topraklarını komşu sömürgeler (Fildişi Sahili, Fransız Sudanı ve Nijer) arasında paylaştırmıştı. Bu bölünme yerel yönetimi ve etnik bütünlüğü sarsmıştı. Ikinci Dünya Savaşı’ndan sonra, 1947 yılında Afrika milliyetçiliğinin yükselişiyle birlikte Yukarı Volta yeniden oluşturulmuştu. Volta Demokratik Birliği (UDV) gibi siyasi hareketler özerklik talebiyle ortaya çıkmış, Yukarı Volta 1958’de özerk bir cumhuriyet, 5 Ağustos 1960’ta ise Maurice Yaméogo liderliğinde tam bağımsız bir devlet olmuştur.
Fransız yönetimi bölgede idari yapılar, eğitim sistemi ve dil (resmi dil hâlâ Fransızcadır) üzerinde kalıcı etkiler bırakmıştır. Sömürge dönemi boyunca süren sömürü ve zorla çalıştırma, yerel toplulukları ve ekonomileri derinden etkilemiştir. Fransa’nın çizdiği keyfî sınırlar ise bağımsızlıktan sonra etnik ve siyasi gerilimlerin temel sebeplerinden biri olmuştur.
TRAORE’NİN POPÜLERLİĞİNİ ARTTIRAN UNSURLAR
Mayıs 2025 itibariyle Burkina Faso birçok sorunla karşı karşıya. Ülke topraklarının yaklaşık yüzde 40’ı cihatçı isyancılar nedeniyle devlet kontrolü dışındadır. 2 milyondan fazla insan ülke içinde yerinden edilmiş, eğitim ve sağlık gibi temel hizmetlere erişim ciddi şekilde kısıtlanmıştır. Traoré’nin liderliğinde GSYİH 18,8 milyar dolardan 22,1 milyar dolara yükselmiş olsa da ülke hâlâ yoksulluk ve geri kalmışlıkla mücadele etmektedir. Birleşmiş Milletler’e göre 6 milyondan fazla insan insani yardıma muhtaç durumdadır; bu da krizin ciddiyetini ortaya koymaktadır.
Fakat Traoré’nin söylemleri, Afrika egemenliği ve Batı etkisine karşı direniş temaları etrafında şekillenmektedir. “Afrika’nın Dünya Bankası’na, IMF’ye, Avrupa’ya veya Amerika’ya ihtiyacı yok” şeklindeki açıklamaları, eski sömürge güçlerinden bağımsızlık arayışındaki birçok Afrikalının gönlünde karşılık bulmuştur. Traoré, dış yardıma olan bağımlılığı azaltmaya yönelik çeşitli politikalar uygulamaya koymuştur.
TOPLUMSAL DİNAMİKLER VE TARİHİ BAĞLAM
Traoré, ulusal kimliği güçlendirmek amacıyla kültürel değişimler de başlatmıştır. Mahkemelerde sömürge döneminden kalma Batı tarzı kıyafetlerin yasaklanması ve geleneksel Burkinabé kıyafetlerinin teşvik edilmesi bunlardan biridir. Ayrıca Fransız askerlerinin ve Fransız medya kuruluşlarının ülkeden çıkarılması gibi adımlar, sömürge geçmişiyle sembolik bir kopuşu ifade etmektedir.
Traoré’nin liderliği, Burkina Faso’nun devrimci lideri Thomas Sankara ile sıkça karşılaştırılmaktadır. Sankara, emperyalizme karşı duruşu ve öz yeterlilik vurgusuyla tanınan bir figürdü. Traoré, Sankara’nın mirasına atıfta bulunarak, ulusalcı duygulara ve kendi geleceğini tayin etmek isteyen Afrikalıların arzularına hitap etmektedir.
Gerçekten de Yüzbaşı İbrahim Traoré’nin liderliği, Burkina Faso’nun siyasi yapısında köklü bir değişimi temsil etmektedir. Onun uyguladığı politikalar, ekonomik bağımsızlığa, kültürel gurura ve bölgesel dayanışmaya olan bağlılığı göstermektedir. Mevcut güvenlik tehditleri ve insani krizler devam etse de Traoré’nin liderliği hem ülke içinde hem de Afrika genelinde dikkatle izlenirken, Afrika egemenliği ve kalkınması konusundaki söylemlerde merkezî bir figür hâline gelmiştir.