Hürkuş

Tarih 16 Temmuz 1969

İnsanlığın aya ayak bastığı gün aramızdan ayrıldı göklerin yıldızı Vecihi Hürkuş.

Oldukça mütevazı bir cenaze töreni düzenlenmiş cenazesine üç-beş kişi katılmıştı.

Üstelik cep ajandasında cep saatini rehin bıraktığı yazılıydı…

Şimdilerde onun yaptıklarını öğrenince adının önüne sıfat bulmak,

onu tarif etmek öyle güç ki.

Türk havacılığının kurucularından, uçak makinisti, pilot…

İlk Türk uçağı “Vecihi K6”yı yapan o…Üstelik daha 1925 yılında.

Kafkas Cephesi’nde ilk düşman uçağını düşüren o. Sonra esir düşüp, kaçarak kurtulan yine o.

İstiklal Savaşı’nın ilk ve son uçuşlarını yapan da o.

İlk sivil havacılık okulunu açan da o.

İlk sivil havayolu şirketimiz olan “Hürkuş Havayolları”nı bile açan o.

İnanmayacaksınız ama bugün “hovercraft” denen ilk deniz uçağını bile Türkiye’de yapan o.

Onun ilklerini yazarak bitiremeyiz.

Peki ama onun tüm bunların öncüsü olmasına neden olan neydi?

Her şeyden önce onun sınır tanımayan VATANSEVERLİĞİ…

Sonra havacılık tutkusu ve çelik gibi kararlılığı…

Bugün bu üç kavram bize başarının şifresini veriyor.

Gelecek vatanseverlik, tutku ve kararlılıkla yazılacak.

İşte bu yüzden Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimlerinin

göklerdeki karşılığı Vecihi Hürkuş’tur.

Yani göklerin Mustafa Kemalidir o.

Hiç abarttığımı düşünmeyin biraz araştırın göreceksiniz doğru olduğunu.

Bugün havacılık sanayinde ilerleyen ülkemizin en gelişmiş modeli olarak gösterilen “Kağan”ın o günün koşullarındaki karşılığı “Vecihi K-VI” ve “Vecihi K-XIV” uçaklarıydı.

Ve tamamı onun tarafından yapılmıştı.

O bir anlamda Türk havacılık idealini temsil ediyordu.

O ideal uğruna öğrenciler yetiştirdi.

Nerde havacılıkla ilgili bir konu varsa hepsine el atmıştı.

Maden arama uçaklarını kullanıp, kimsenin girmeye cesaret edemediği vadilerde maden arayan bile oydu.

O tüm bunları büyük bir aşkla yaptı.

Ve hiç karşılık beklemedi!

Şikâyet etmedi (!)

Yakınmadı!

“Bu ülkeden bir şey olmaz” demedi!

“Ben gideyim yurtdışında kendimi dünyaya tanıtayım” demedi!

Ama biz onu inatçılığı ile dalga geçer gibi “Neşeli Günler” filmindeki “Vecihi” karakteri ile tanıdık.

Türk Milleti olarak şimdi ona vefamızı gösterme zamanı. Nasıl mı?

Önce Cebeci Mezarlığındaki naaşını Cebeci Şehitliği’ne taşıyarak.

Sonra onun adına bir müze açıp, gençlerimize onu tanıtarak.

İlki için Ankara valimiz Sayın Vasip Şahin’e sesleniyorum “Türk Milletinin vefa duygusunu göstermek için büyük bir fırsat bu”

Sonra Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Mehmet Nuri Ersoy’a sesleniyorum

“Gençlerimize bu mirası ancak bir müze ile aktarabiliriz”

Artık herkes biliyor ki “İstikbal Göklerde”

Hür ve bağımsız bir ülke olarak kalmak istiyorsak

Hürkuşumuza da Hür-kuşlarımıza da sahip çıkmamız gerekiyor.