09 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Koromuz, söylemek değil önce dinlemek için kuruldu!

Ekrem Ataer

Ekrem Ataer

Gazete Yazarı

A+ A-

Ses çıkarabilen tüm canlılar için ses, iletişim unsurlarından en kestirme ve pratik olanıdır diyebiliriz. İnsanın da var olduğundan beri sesle iletişim kurduğunu biliyoruz. Bizi bu yazıda ilgilendiren konu insan ve ses ilişkisi olacaktır…

Sesle anlaşma konusunda öncelik, sesi çıkaranın iletişim talebidir. Bu talep, içsel ve sosyal anlamda iki temel kulvarda şekillenir. İçsel iletişim daha çok tanrısal yakarışlar, sosyal iletişim ise içinde bulunduğu klan, kabile, bireyle olan ilişki modelidir.

Bir diğer alan ise insanın her türlü varlıkdaşlarla olan iletişim modelidir. Aslında üretime yönelikse bu da bir anlamda diğer yaşam grupları ile oluşturulan sosyal ilişkidir diye düşünüyorum. Çobanın koyunu güderken, süvarinin atı mahmuzlarken çıkardıkları anlamsız ünlemeler de sesle kurulan iletişime dahildir.

Koromuz, söylemek değil önce dinlemek için kuruldu! - Resim : 1

Düzenli ses çıkararak iletişim kurma dil ve müzik anlamında iki temel damardan yürür. Linguistik iletişim edebiyatla, melodik, ritmik ve sonrasında h'armonik iletişim ise müzik yoluyla oluşur.

İnsanlığın ilk müzik üretimlerinin tanrısal yakarışlar olduğunu tahmin ediyoruz. Müziğin doğuş noktasının dinsel alan olduğu hep iddia edilse de benim bireysel kanaatim klanlar ve kabileler arası çatışmalarda da mutlaka topluca ünlenen melodilerin olduğudur. Bir anlamda marşların atası sayılabilecek bu ünlemelerin tanrısal yakarışlarla aynı süreçte olabileceği kanaatindeyim. Bu da bir anlamda düzenli sesle örgütlenmek ve güç göstermek demektir ki tüm canlıların kullandığı yöntemdir.

Çok daha öncesine gidersek: ''Atalarımızın ne zaman müzik yapmaya başladığını tam olarak bilmiyoruz. Erken insansılara ait kafatası ve çene kemiği fosillerinden anladığımız kadarıyla, 1 milyon yıl önce, insan ve Neandertallerin ortak atası bizler gibi şarkı söyleyebilecek anatomiye sahipti. Peki söyledi mi? Bunu bilmemiz mümkün değil.''1 Bu meseleleri merak eden dostlarımız için vakit buldukça bilgi belge paylaşacağım…

Bu kadar lafı neden ettik söyleyeyim; bireysel ya da topluca ses çıkartmanın temelinde iletişim, varlığını ifade ve örgütlü sanat eylemi vardır. Özellikle koro çalışmalarında bu örgütlü yapı kendini daha da belirgin hale getirir çünkü ortakçıl ve daha da volümlüdür, volüm adından da anlaşılacağı gibi ''güçtür''.

Koromuz, söylemek değil önce dinlemek için kuruldu! - Resim : 2

KORO NEDİR?

Egemen güç önce terimler yaratır ya da terimlere yeni anlamlar yükler. Böylelikle terminoloji; yaşayan gerçekliklerden uzaklaşır sun'i dayatmalarla gündemimize adeta itelenir. Asıl işlevinden uzaklaşıp, hegemonik bir cübbe ile karşımıza dikilir. Koro tanımlaması da bundan payını almıştır. Koro bir çok yöntemi kullanarak insan sesine dayalı melodik ya da resitatif (Sözel) anlamda her türlü müzik yapmak için toplanmış insan topluluklarıdır. Lakin her alanda olduğu bu alandaki dayatmalar da koro tanımını hem zemininden uzaklaştırmış hem de daraltmıştır.

Yıllardır savunduğum odur ki; Tarla işçilerinin ekin toplama süreçlerinde tek sıra dizilip türküler söyleyerek ve ritmik hareketlerle de (dans) destekleyerek yarattıkları ritüel koro değil de nedir? Tohumu atarken ritm ve melodi eşliğinde ellerin aynı anda tohumu avuçlaması ve aynı anda savurmasının ritm ve melodi eşliğinde yapılması müzik ve dans değil de nedir?

Kaldı ki bu sanatsal refleksin üretimi beslediği, hızlandırdığı gerçeğini de göz önüne alırsak, ''Koro'' tanımını dayatılandan daha da geniş bir alana taşımış, belirli klasörlerin hegemonyasından kurtarmış oluruz. İşte o zaman müziğin özellikle ortakçıl müziğin sınırlarını hayal bile edemezsiniz.

Meseleye bu noktadan baktığımızda meşk için toplanan hânende ile ayin için toplanan Kilise korosunun birbirlerinden ne bir eksiği ne de bir fazlası vardır. Karadeniz'de ağ çekerken tayfaların hep bir avaza türküler söylemesi, Tokat'taki tarla hasadında bir kadının ''Başındaki yazmayı'' diye mâni atıp, tüm kadınlardan ''Sarıya mı boyadın?'' diye yanıt alması koro değil de nedir. Inti Ilimani ile birlikte yüzbin insanın ''Birleşen Halklar Asla Yenilmeyecek'' (El Pueblo Unido Jamás Será Vencido) diye seslenmesi koro değil de nedir?

Mevlid esnasında birlikte ilahi okuyanların da vaftiz kurnasının kutsanması için toplananların da formal tarifi korodur.

Daha çarpıcı bir örnek vermem gerekiyorsa; her hafta futbol stadyumlarını dolduran milyonlarca insanın; şefsiz, notasız, eğitimsiz; aynı tonda, aynı ritmde, aynı nüansları koruyarak okudukları marşları, şarkıları nasıl tanımlayacağız. Söyleyeyim; insan türünün milyonlarca yıllık ortak sanat refleksidir ve kendi içinde de bir sistematiği vardır. Tabii ''Sanat'' tanımı da başka bir hegemonik anlayışın tekelinde olduğu için bu tartışmayı sonra açarız.

İmdiii… Aydınlık Halk Korosu ve Müzik Akademisi ne yapacak diye çok soru geliyor lafı daha da uzatmadan yanıt vereyim:

Önce duyacak! dinleyecek! anlamaya çalışacak! ve anlatacak… Duydukça fark edecek, fark ettikçe anlayacak, anladıkça büyüyecek, büyüdükçe üretecek… Grubumuzun; Üretim Devrimi'nin sanat havuzuna; kaşıkla, kepçeyle, kovalarla, kadınlarla, çocuklarla, erkeklerle, her yaştan, meslekten, sosyal sınıftan insanın taşıyacağı suyun, bir gün çağlayan olacağına inancım sonsuzdur. İlk toplantımızda bunu hissettim.

Gün gelip Batıcıl repertuvara saplanıp ulusal repertuvarı görmezden gelen Devlet Opera ve Balemiz de ön gördüğümüz çizgiye gelmeyi başarır diye umutlanıyorum!

insan Üretim Müzik Aydınlık Sanat