Masal
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde…
Diye başlar tüm masallar ve en akıl almaz işler sayılır dökülür bir bir…
Başlangıçta dinleyeni hazırlamak ve biraz da gerçekten koparmak içindir bu çaba.
Hoş, sonraki olaylar da öyle pek akla yatkın değildir hani.
Aslında gerçeğe karşı bir meydan okumadır tüm masallar.
Üstelik kimi zaman gerçek olsun diye anlatılır,
Kimi zaman ise gerçeğe hesap sorsun diye.
Zamanın ve mekânın dışından söylenir hep masallar.
Ama sen hangi çağa istersen oranın gerçeğine düşer masalın sesi.
Ezcümle! masaldaki “gerçeği” anlamanın tek yolu; gerçeği “masal” gibi yaşamaktan geçer.
Masal gibi yaşayanlar ise hep gerçeği masala çevirmek için dövüşenler olmuştur.
Biz onlara kahraman deriz.
Cesaretleri değil, masala olan inançlarıdır onları tanımamızı sağlayan.
Bir, üç, beş değil bir kuşak geçti böyle.
68’liler kuşağı…
Çok azı yaşıyor bugünlerde. Bir bir yolcu ediyoruz.
En son Hikmet Çiçek Ağabey’i uğurladık.
Üstelik Kaz Dağları’nın dibine çekilen Mete Ertekin Ağabey’i ziyaretten yeni dönmüşken.
Deniz’in, Hüseyin’in, Yusuf’un izini sürüyorken…
Şimdilerde sosyal medyanın zeki çocukları üzerinden değil, gerçek bir kavganın gerçek çocuklarını anlama sevdasıyla yani.
Hani şöyle hapse düşünce bizi kurtarın diye ağlamayan, ölüme bile gülümseyerek gidecek kadar inananları anlama sevdasıyla…
Yani; mücadeleyi, paylaşmayı, arkadaşlığı iliklerine kadar yaşayanlar işte canım.
Velhasıl, o kahramanların masal tadındaki kavgalarını bugünün gençlerine sahneden yeniden anlatabilmek için bir çaba benimkisi…
Masal masal içinde… masal gerçek içinde…
Öyle bir kavga ki bu,
Bir dünya var içinde.
PEKİ KÖTÜLER NEREDE?
Öyle ya; bu masalın kötüleri nerde?
Onlar martaval sanıp “bu masalı” küçümseyenler.
İşlerine gelmeyen her şeyi “masal bu” deyip aşağılayanlar.
-Yani her zamanki gibi anlamı bozanlar... en kötüler!-
Masal gibi bir dünyanın mümkün olduğuna inanmayıp -hayalperest bu gençler canım, diyenler!
İşte o günün gençlerini idam sehpasına gönderenler, bugün de Türkiye’nin etrafında üsler kurup namluları yine bize çevirmişler.
Dedeağaç’ta tatbikat yapıyorlarmış!
Mış mış da mış mış…
Yarın bir gün ihtiyaç olursa Meriç’i geçip ülkemizi işgal edeceklermiş!
Miş miş de miş miş…
NATO bizim dostumuz… Muş!
Bizi onlar koruyacaklar… Mış!
NATO’dan çıkarsak dünyada hepten yalnız kalırmı… Şız!
Yani o günün kötüleri bugün bize yine aynı “masalları” okuyorlar.
Bilmiyorlar ki; tarihi, en güzel masalı anlatan milletler yazar!